Ey Güzel Kırım Ey Sancılı Türk Yurdu!

75

 

Kırım’ı yaşayarak anlatanlardan biri ve önemlisi Cengiz Dağcı rahmetliydi. Bizim nesil Kırım’ı Cengiz Dağcı’nın  Onlar da İnsandı, Korkunç Yıllar, Dönüş, O Topraklar Bizimdi, Badem Dalına Asılı Bebekler, Üşüyen Sokak, Anneme Mektuplar, Benim Gibi Biri, Genç Temuçin, Yansılar, Ölüm ve Korku Günleri,  Yurdunu Kaybeden Adam gibi eserlerinden kendi evimizde öğrendik. Hep ortak yanlarımız vardı.

Cengiz Dağcı(Kırım Yalta Kızıltaş Köyü1920- Londra 2011) Rus emperyalizmi ve zulmü altında büyüdü. İkinci Dünya Savaşı’nda Rus Ordusu’nca askere alındı. Rusya-Almanya Savaşı sırasında Ukrayna cephesinde tank teğmeni olarak görev yaptı. Almanlara esir düştü(1941). Esir kampından kaçtı. Polonyalı hemşire eşi Regina Hanım ile birlikte  İngiltere’ye yerleşti(1946). Sürekli Londra’da yaşadı ve yaşadığı günleri, acıları kitaplarında tarafsız bir gözle aktardı. Vefat ettiğinde doğduğu topraklara gömülme arzusu ailesinin de müsadesiyle naaşı köyünde dini bir merasimle defnedildi. Türkiye bu konuda özel bir uçak tahsis ederek katkıda bulundu. Bütün dünya medyası bu haberi verdiğinde Kırım’da yaşayan Tatar Türkleri bile bu gelişmeden malesef habersizdi. Birbirlerine soruyorlardı “Bu Cengiz Dağcı da Kim?” diye. Cengiz Dağcı’nın Türkiye Türkçesiyle yazdığı eserleri 50. Yaş gününü kutlayan Ötüken Yayınevi hala yayınlanıyor. Okumayı sevmek için bile bu eserlere sahip olmak gerekir. Dolayısıyla çok özelliği ve güzelliği var bu eserlerin. Kırım Davası’nda ömrünü vakfeden ikinci bir isim de rahmetli politikacı Bakan Dr. Ahmet İhsan Kırımlı’dır. Mekanları cennet olsun.

BİR SÜREÇ İÇİNDEKİ TÜRK TOPRAĞI YARIMADA

Kırım, Sinop’a 280 km uzaklıkta Türk kavimlerinin belge ve bilgilerini barındıran bir Türk yurdudur. Kırım’da bir dönem Kıpçakları, Anadolu Selçuklularını, Altınordu Türk Devletlerini yaşamak mümkün. Kırım Hanlığı’nı ise Hacı Geray Han kurdu. Kırım daha sonra Osmanlı Cihan Devleti himayesine girdi(1475). Küçük Kaynarca Anlaşması ile bağımsız oldu(1774). Daha sonra Çarlık Rusyası’na ilhak edildi(1783). Türkler Kırım Savaşı (1853-1856) sonrası yarımadada Anadoluya göçleri nedeniyle azınlık durumuna düştü. 18 Mayıs 1944 tarihi Kırım Türklerinin acımasızca katledildiği, kundaktaki çocukları dahil Özbekistan ve Sibirya’ya sürgüne gönderildiği gün olarak tarihe geçti. Bu masum insanların yarısından çoğu yollarda hayatını kaybetti. Hayatta kalanlar ise kimlik mücadelesini sürdürdüler. Tatarların Kırım’daki bütün mallarına el kondu. Ruslar yerleştirildi.  Moskova, eyalet statüsü vererek Kırım’ı Sovyetler Birliği’ne bağladı(1945). Nikita Kruşçev SSCB’nin dağılabileceğini görememiş olsa gerek ki Rus-Ukrain kardeşliğinin 1000. Yıldönümünde Kırım’ı Ukrayna’ya bağladı. Kırım Tatarları yıllar sonra Kızıl Meydan’da bütün dünyanın dikkatini çeken gösterilere başladılar. Kırım Tatar Milli Hareketi Teşkilatı kuruldu ve başkanlığına da bütün hayatı zindanlarda geçen, “işkenceden öldü” diye bilinen ve Türkiye’de gıyabi cenaze namazları kılınan Mustafa Cemil Kırımoğlu getirildi. Kırım’daki seçimlerde(1994) 14 Kırım Tatarı Parlamentoya girdi. (Rusya bu son işgaliyle sayıyı 20’ye yükseltti!) Mustafa Cemil Kırımoğlu ile Rafet Çubar Ukrayna Parlamenetosunda milletvekili olarak göreve başladı.

CÜCE CİN GÜLYABANİ RUS BAŞBAKAN

SSCB’nin dağılması bu olumlu gelişmeyi hızlandırdı. SSCB zamanında sürgündeki Kırımlılar topraklarına dönmeye başladılar. Bugün Kırım’da %58 Ruslar, %24 Ukraynalılar, %16 Kırım Tatarları, %1.44 Beyaz Ruslar, %0.43 Ermeniler ve %0.22 oranında Yahudiler yaşamaktadır. Kırım tatarlarının nüfusu 300 bin olarak tahmin edilmektedir. Rus nüfusu ise  sürekli azalmakta olduğu istatistiklerden ortaya çıkmıştır. Ruslar evlilik yaşını yükseltip, çocuk yapmazken Tatar Türkleri doğurganlığı önde tutup çocuk sayısını artırmaktadır. Müslüman olan Rusların sayısı da önem arz ediyor. Bu Rusların dikkatinden kaçmamakta ve tedbirler almaya yönelmektedirler. Sorun da burada yaşıyor.

Bugün Türkiye’de yaklaşık bir milyon kadar Kırım Türkü yaşamaktadır. Ayrıca Çarlık Rusyası’nın yıkılmasından sonra da 10 bin kadar Beyaz Rus İstanbul’a kaçmış, çoluk çoçuğa kavuşarak hala Türkiye’de yaşamaktadır ve nüfusları da artmıştır.

Ukrayna’daki gelişmeler bir sinema şeridi gibi bütün bunları hatırlattı. Rusya Kırım’ı adeta yeniden işgal etti askerlerini göndererek. Zaten Sivastopol 42 yıllığına Rusya tarafından askeri üs olarak kullanılmak üzere Ukrayna’dan kiralanmıştı. Burada dolayısıyla Rus askerleri bulunuyordu. Bu yetmiyormuş gibi Rusların ağırlıklı olduğu Kırım Parlamentosu da bağımsızlığını ilan etti! Yandı mı keten helva? Dahası var Başbakan Yardımcısı Tatar Türkü de görevden alındı. 41 ülkenin en tartışmalı isimlerinden Çete örgütlü ve Cüce Cin Gülyabani lakaplı  Moldavyalı Sergey Aksyonov Kırım’a başbakan olarak getirildi.

NATO AWACS erken uyarı uçaklarıyla devreye girdi. Çünkü Kırım’da petrol bulunduğunu işaretleri artmaya başlandı. Batının ve Rusya’nın endişeleri dolayısıyla ortak. İnsan hakları, barış ve hürriyet bu yönetimlerce ancak kendi menfaatleri ölçüsünde vardır ve verilebilinir!.

KIRIMLI AİLELERİN GÖÇÜ BAŞLADI

Birkaç gün önce Kırım’dan dostlarımız geldi. İsimlerini vermiyorum, sorun yaşamalarından endişe ediyorum. Saray Muhallebicisi’nde birlikte olduk. Kendisi ve iki kızıyla birlikte gelmişti. Hanımı yoktu ama o da İstanbul’a gelmiş. Öteki üç çocuğunu da İstanbul’a getirmeye çalışıyormuş. Peki neden? Çünkü evleri işaretleniyormuş Rus militanlarca “Bu Tatar evi “diye. Başka? Tatarlar artık Kırım’da meslek sahibi ve işyereleri var. Ruslar mirasyedi gibi pek çalışmaya ve üretmeye yanaşmıyorlarmış. Bir kısmı Kırım Tatarlarının kiracısı durumunda. Ancak bir aydır kiralarını ödemiyor “Burası ilerde bizim olacak. Rusya bize buraları bedava verecek.” diye tehdit ediyorlarmış. Okullarda Tatar öğrenciler ötekileştirmeye başlanılmış. Rus öğrenciler Tatar talebelere “Sizi buradan süreceğiz” diyesiymişler.Hem de ısrarla. Belli ki evlerinde konuşulan bir husus bu.

Kırım’a öte yandan SSCB zamanında vatanlarından zorla sökülüp atılan Kırım Tatarlarının topraklarına dönmesi de artarak sürüyormuş üstelik. Bir zamanlar Ukrayna Kırım Tatarlarına vatandaşlık bile vermiyordu maalesef. Kırım Tatarı sevgili dostum benden bir ricada bulundu:

-Mehmet Bey, bütün Rusya ve Ukrayna’da Türk filmleri izleniyor. Özellikle de Muhteşem Yüzyıl olunca bütün aile fertleri bir araya geliyor. Benim küçük kızım geçen sene İstanbul’a geldiğinde Muhteşem Yüzyıl’ın kahramanlarından Bali Bey (Burak Özçivit) ile bir resim çektirdi. Kırım’da olay oldu bu fotoğraf. Şimdi sizden ricam bir de Kanuni Sultan Süleyman (Halit Ergenç) ile resim çektirsin kızım. Çok istiyor bu fotoğrafı. Asıl o zaman seyreyleyin siz gümbürtüyü.

BİR SİVİL KAHRAMAN MUSTAFA CEMİL KIRIMOĞLU

Hemen magazin muhabirleri dostlarımı aradım. Ay Yapım’dan müsade alınacak. Şimdi bu kızımız Halit Ergenç ile resim çektirmeyi sabırsızlıkla bekliyor. Kırım’da Tatarlar maalesef bir eyleme karşı mezarlıklarını, camilerini ve evlerini nöbetleşe savunmaya başlamışlar bile. Bu ne acı bir gelişme, insafsızlık 21. Asır için. Ukrayna’nın Rusya sınırına yakın kentlerinde gönderlere artık Rusya bayrağı çekiliyormuş!. Bir ülkenin milli sınırlarına tecavüz değil de bu nedir? Her şeye rağmen sivil Ukraynalılar ve Tatar Türkleri silahlı bir eyleme girmiyorlar. Ancak çok tuzak kuruyorlar böyle olması için. Çatışmaya girilsin isteniyor. Maazallah bölge felakete süreklenir böylesine bir sivil çatışmada.

Arkadaşıma sordum “Referandum Kırım’ın Rusya’ya bağlanması için? Bu nedir?” Cevabı ilginçti.

-Hiç kimsenin böyle bir şeyden haberi yok. Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Bugün Kırım’da Rus nüfus fazla. Buna güveniyorlar. Biz de bu konuda liderimiz Mustafa Cemil Kırımoğlu’na inanıyoruz. O ne derse öyle hareket edeceğiz.

-Peki bankalardaki paralarınızı falan çekebiliyor musunuz?

-Maalesef hayır..belli bir limit koydular.. o da günlük masraflara ancak kafi gelebiliyor.

-Elektiriğiniz, suyunuz, doğal gazınız konusunda bir sorun yaşıyor musunuz?

-Önce can güvenliğimiz geliyor. İstanbul’a gelişimiz de bundan. Ancak öte yandan da eski SSCB topraklarında yaşayan Kırım Tatarları da vatanlarına dönmeye başladı. Ukrayna henüz uyandı bu konuda. Daha önce bize vatandaşlık bile vermiyordu. Değil toprak ve ev satın almak.

-Tatarlar Kırım’ın Ukrayna’ya ait özerk bir cumhuriyet olarak böyle kalması daha mı uygun?

Hiç tereddüt etmeden “evet” dedi. Yemekten sonra ayrıldık ama yine görüşeceğiz.

TARİH YAPMAK MI, YAZMAK MI ÖNDE?

Ukrayna olayı ve Kırım’daki gelişmeler yeni bir soğuk savaş gibi görünüyor. Dilerim sıcaklık artarak hararete dönüşmez. Ancak küresel bir kamplaşma olduğu her halinden belli. Ankara bu gelişmenin neresinde ve nasıl durmalı tartışılabilinir. Ancak Türkiye en nazik bir dönemde yakalandı bu gelişmeye. Demeçlerle buzdolabına konulabilinir mi Kırım sorunu?. Yahut birkaç ikili veya uluslararası üç-beş temas! Yoksa TRT, toplum vicdanını ekran ve mikrofanlara yansıtır mı? İyi ki Zafer Karatay var TRT’de yüz akı bir memleketsever yapımcı.

Bugün Kırım fiilen Rusya’ya bağlanmış gibi görünüyor. Referandum falan laf ola beri gele cinsinden. Sadece diplomatik bir dil kullanılıyor o kadar. Fiili durum zaten Moskava’nın planladığı gibi. Moskova’ya yaptırım konusunda da Avrupa Birliği ikiye bölünmüş gözüküyor. Almanya böylesi bir yaptırıma karşı çıkıyor. Aynı Çin gibi. Fakat Alman Dışişleri Bakanı Frank Walter Steinmeier Kırım’daki gelişmeyi Berlin duvarının yıkılmasından sonraki en büyük kriz olarak değerlendiriyor, Avrupa’nın bölünmesinden endişelerini dile getiriyor. Bu gelişmeden en mutlu kişi ise Beşşar Esed. Çünkü Suriye yönetimin katliamları gündemden düşmek üzere. Bize gelince Ankara-Moskova ilişikileri bir pekmez ayı yaşıyordu turizm, Türk inşaat müteahhitleri ve ihracat açısından. Peki bundan sonra?!

Kırım bir tarihi Türk yurdu. Akmescid, Gözleve, Kerç, Kefe, Akyar (Sivastopol) Rus askerelerinin işgali altında. Kırım Türkleri yarınından emin değil. Galiba tarihi yapmak kadar yazmak da bugün daha önemli hale geldi. Ne dersiniz? Hem tarihçilere ve hem de devlet adamları ve diplomatlara görev düşüyor!