Başına Çuval Geçirilen Türkiye

98

 

Türk milletinin bir ferdi olarak isterdim ki, milletimiz gündelik çirkin, kof, kendi elini kolunu bağlayan boş işler ve çirkin politikalarla değil de, güzel sanatlarla, edebiyat ve ilimle iştigal etsinler.

Boş işler ve çirkin politikalar mı dedim evet üzerine basa, basa tekrar söylüyorum, insanımız bu pislik çukurunun içine öyle bir yuvarlandı ki fakirliğini dahi unutup, kendini bu çöplüğün içerisinde taraf olarak buldu; ya hırsızdan yanasın, ya karşısında, ya tarafsın, ya bertaraf.

Türkiye’nin görünen manzarasına bir bakın Allah aşkına; hiç sanat’tan, edebiyattan, edebiyatçıların toplantılarından söz ediliyor mu?

Volter, büyük sanat dönemlerini, büyük hükümdarlara bağlar. Mesela;  X1V Lois Fransa sın da yetişen sanatçılar. Fransa en ünlü şair ve yazarlarını bu döneme borçludur.

İngiltere, X1V Lois‘in karşısına, kraliçelerini çıkarır. Elizabeth, Anne, Victoria. Yine İngilizlerinde en büyük sanatçıları bu kraliçeler döneminde yetişenlerdir.

Nitekim bizde de aynısı manzara yok mu?

Divan edebiyatı dönemi ve öncesini saymazsak, Mehmet Akif, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Halide Edip Adıvar, Şevket Süreyya, Peyami Safa, Atilla İlhan, Necip Fazıl, Nihal Atsız, Nazım Hikmet gibi yazar ve şairlerin hepsi. Cumhuriyet kurulduktan sonra ki kısa dönemde ünlenmediler mi? Uzunca bir dönemden sonra aklıma gelenler Cemil Meriç, Tarık Buğra, Yaşar Kemal, Yavuz Bülent Bakiler, Emine Işınsu…

Peki ama bunun çaresi mi? Demokratik sistemde tek çare halkın bilinçlenmesi, kültür seviyesini yükseltmesi. Başka türlü sürü olmaktan, yığın olmaktan kurtuluşu mümkün olmadığına göre?

Cemil Meriç çok ağır yazıyor:

Büyük adam, bir devin sırtına tırmanan cüce. Dev: Halk. Şuursuz, sevimsiz, tehditkâr.

Yığın kadındır. Irzını teslim edecek bir zorba arar. Çobansız rahat edemeyecek kaz sürüsü.

Bu gün geldiğimiz noktada ise, bırakın büyük sanatçıların yetişmesini, insanımız yüz yıllar öncesine giderek Jakoben‘leşiyor, en yakın annesini ve babasını dahi kendi yarattığı Tanrısına kurban ediyor. Ulusal kanallara baktığımızda, aydın, yazar diye bize yutturulanların %95 i iktidar yalakası olmuş, sabah akşam sahibinin sesini geveleyip duruyorlar. Bunların büyük yazar, büyük sanatçı olmaları ne mümkün!

Düşünen aydınlar, ortaya somut deliller koyarak gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışanlar ya en hafifiyle işlerinden kovuluyor ya da Silivri, Hasdal, Mamak ve Sincan’da çilelerini dolduruyorlar. Düşünebiliyor musunuz sırf yazdığı eser, birilerinin hoşuna gitmedi diye Ergun Poyraz yıllarca içeride yatmıyor mu? Ama “Takunyalı Führer” piyasada serbestçe dolaşıyor, satılıyor.

Bir tören esnasında ayağa kalkmadığı için, Başbakanın, sırf kendi ihtirasını tatmin etme pahasına koskoca general içeride yatırılmıyor mu?

Bütün bunlar düşünen insanların başlarına çuval geçirmek değil de nedir Allah aşkına?

 

 

Önceki İçerikYeni Nesil 28 Şubat
Sonraki İçerikHuzur
İdris Türkten 1 12 1949 tarihinde Tokat/Artova da doğdu. İlkokulu Artova Gaziosmanpaşa ilkokulunda, Ortaokul ve Liseyi Turhal da okudu. Berlin Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünün 2. Sınıfından ayrıldı. Kocaeli Petkim Petro Kimya Fabrikasından emekli oldu. Ülkü Ocakları ve Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatlarının her kademesinde görev yaptı. İYİ Parti Kocaeli İl kurucuları arasında bulundu ve İYİ Parti yönetim kurulunda bir dönem görev yaptı. Halen Kocaeli Aydınlar Ocağı İdari Sekreterliği görevini yürütmektedir. Editörlük ve güncel Köşe Yazarlığı yapmaktadır. Biri kız, iki erkek evladı var.