Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos Üstadı Philippe Villiers de L’Isle-Adam’a Mektubu

177

Kanuni Sultan Süleyman, Belgrad’ın fethinden sonra Akdeniz’in kilidi sayılan Rodos’un fethini düşünmeye başladı. Bu fethi zorunlu kılan bazı sebepler vardı. Buranın fethi, Osmanlı devletine bağlı Mısır, Suriye ve Doğu Akdeniz sahillerinin emniyeti bakımından önem arz ediyordu. Osmanlı Devletinin hac- ticaret ulaşım yolu üzerindeki bu yer, emniyeti tehlikeye sokabilecek kale durumundaydı. Rodos Şövalyeleri, tüccar gemilerini ve hacı taşıyan yolcu gemilerini kaçırıyorlar, ayrıca Ege kıyılarına saldırıp, esir aldıkları insanlara işkence ve zulüm yapıyorlardı. Rodos, tam bir korsan yatağı görünümündeydi. Ayrıca Rodos’ta bulunan Cem Sultan’ın oğlu Murad’ı da, Osmanlı devletine taht varisi olarak hazırlıyorlardı. Bu nedenle Rodos ve ona bağlı olan adaların, Osmanlıların elinde bulunmasını gerektiriyordu. Sultan Süleyman’da, siyasi ve stratejik önemi olan ve Akdeniz’de Hıristiyanların ileri karakol noktası olarak bulunan, Rodos sorununu biran önce halletmek istiyordu.

O sırada Rodos Şövalyelerinin başında Büyük Üstat Philippe Villiers’de L’Isle-Adam adında biri bulunuyordu. Fransız olan bu Başpiskopos’un kahramanlığının yanında, dini tutuculuğu da fazla idi. Ada tarikat inancına dayalı bir yönetimle idare ediliyordu. Daha önceki Büyük Üstad d’Aubussonun ölümü üzerine, tarikat arkadaşları, kendisine gösterdikleri saygı nedeniyle, Büyük Üstatlık makamına seçmişlerdi. Seçildiği sırada Rodos da değildi. Kendisine ihtiyaç duyulduğu ve sayıldığı için çağırılmıştı. Büyük Üstat Villiers, adaya ayak basar basmaz, Rodos Kalesini, Hıristiyanlığın Doğu’da aşılması mümkün olmayan önemli bir mevkii haline getirdi. Adanın çevresindeki beş burunda bulunan beş kaleyi, birbirinden tamamen ayrı beş müstahkem mevki durumuna getirdi. Her biri beş ayrı ülkenin ( Fransız, Alman, İngiliz, İspanyol, İtalyan) Şövalyelerine teslim edildi.

Sultan Süleyman da, adaya Büyük Üstat seçilen Villiers’e, bir kutlama mektubu gönderdi. Padişah gönderdiği mektubunda şöyle diyordu :

Sultan Muhteşem Süleyman, Allah’ın inayetiyle hükümdarlar hükümdarı, padişahlar padişahı, İstanbul ve Trabzon’un pek ulu İmparatoru, İran, Arabistan, Suriye ve Mısır’ın pek güçlü kralı, Avrupa ve Asyanın Yüce sahibi, Halep Prensi, Mekkenin bekçisi, Kudüs’ün sahibi ve dünya denizlerinin hakimi,Rodos Adası Büyük Üstadı Philippe de Villers l’Isle-Adam’a selam.

Seni yeni ünvanından ve mutlulukta devletinin başına geçisinden dolayı kutlarım; orada senden öncekilere oranla daha mutlu ve zafer dolu bir egemenlik sürmeni dilerim.Yüksek hoşgörümüzün nimetlerinden pay almak ve yüce dostluğumuzdan yararlanmak sadece senin elindedir. Bir dost olarak bir an önce sende bizi, bize karşı koymak cüretini gösterenlerin tümünü korkunç kılıcımızdan geçirdikten sonra önemli Belgrad şehrine boyun eydirdiğimiz Macaristan’daki fetihlerimizden dolayı kutlamakta elini çabuk tut…”(1)

Mektubu alan Büyük Üstad, Sultan Süleyman’ın bu yakınlığından rahatsız oldu. Kendisi de bir mektupla cevap verdi ve şöyle dedi:

Bana Macaristan’daki zaferlerini hatırlatıyorsun ve aynı başarıya ulaşacağını umduğun bir başka girişimini haber veriyorsun; ama düşünmediğin birşey var ki o da, sonu en belli olan tasarılar, silahların yazgısına bağlı olanlardır! “(2)

Mektubu okuyan Padişah, Büyük Üstad’ın cüretine çok kızdı. Ona şu mektubu yazıp yolladı. Mektupta şunlar yazılıydı.

” Bak ve düşün eğer sana önerdiğim şeyi kabul etmezsen, Kur’an üzerine ant içerim ki kentini surlarının dibinde biten otların seviyesine indireceğim.”(3)

21 Aralık 1522 de Rodos’u fetheden Sultan Süleyman, Anadolu’nun yanındaki düşman varlığına da son vermiş oluyordu.

1-2-Barbaros Kardeşler-Fırtınanın Oğulları-Jean Louis Belachemi-Çev. Nihat Önol-Opsilon Yay.-2006-S.196-197

3-Osmanlı Tarihi-Alphonse de Lamartine-Heyet-Sabah Yay.-İst.1991-Cilt.1-S.402