Yavuz Sultan Selim’in Padişahlığı döneminde Memluklular, İran’dan sonra güney doğuda bulunan büyük ve güçlü bir devletti. Memluklular, Halifeyi ve mukaddes şehirleri ( Mekke, Medine ve Kudüs) ellerinde tutuyor, İslam dünyasına karşı üstünlük iddia ediyorlardı.
Halifelik, 750 tarihinde itibaren, 766 yıl Abbasi hanedanında kaldı. İlk önce Bağdat’ta daha sonra Kahire’de devam etti. Kahire de ki Abbasi Halifeleri, Peygamberin halefi ve İslam birliğinin temsilcisi durumundaydı. Halifelerin bir devleti, üzerinde hakim oldukları toprakları yoktu.
Halep şehri, Suriye’nin Şam’dan sonra en büyük şehridir. İslamiyet’in bu bölgeye yayılmasından sonra önemli bir bilim ve ticaret merkezi oldu. Şehirde çok sayıda Türk de yaşıyordu. Halep şehri Memluklu hakimiyetinde idi. Halepli Ulemalar Memluklu yönetiminden çok rahatsızdı. Mal, can emniyetleri yoktu. Devamlı zulme uğruyorlardı. İslami esasları, kendi yönetimleri anlayışlarına göre kullanıyorlardı. Mısır Sultanı şeriata aykırı davranışlar içinde idi. Halife Müslümanların sıkıntı ve sorunlarına eğilmiyordu. Artık Mısır Halifesinin, İslam alemi için bir yük olduğunu düşünüyorlardı. Yavuz Sultan, daha Mısır seferinden önce, Şamlı, Mısırlı ve Yemenli alimler ve ulemalar tarafından davet edilmiş, yardım isteyip, kendi memleketlerinin de Osmanlı devletine katılmasını talep etmişlerdi. Bu Halepli Ulemalardan bazıları, Padişah Yavuz Sultan’a bir mektup yazarak kendilerine yardım etmesini istediler. Ulemalar mektuplarında şöyle diyorlardı:
“Bismillahirrahmanirrahim,
Sultanımız Hazretlerine bildiririz ki,
Bizler Haleb’inalimleri, eşraf ve ayanı olarak; fakir Seyyid Ramazan ve Seyyid İbrahim, Ebu’l-Beka (Şafii Kadısı ), Şemsüddin El-Celali ( Hanefi Kadısı),Kadı Cemaleddin Yusuf (Hanbeli Kadısı), Kadı Muhammed (Maliki Kadısı) Muhammed bin Bayram, Ali bin Ömer, İbn-i Şini, İbn-iKaşşan, İbn-i Hucce, İbn-i Recep, İbn-i Salih, İbn-i Halil Beğ, İbn-i Sati, Cemalüddin, İbn-i Nefs, İbn-i Kasvan’ız.
Bütün Haleb’in büyükleri ve ayanları ve ahalisi olan bizler Sultan Selim Han’a itaat ediyor Ve kendi isteğimizle onun emirlerine hazır ve bağlı olduğumuzu bildiriyoruz.
Bu mektup bütün Haleb ahalisinin bilgisiyle yazılıp yüce makamınıza gönderildi. Haleb’de bulunan bütün insanlar siz Sultan hazretlerinden talep eyledik ki, canlarımız, mallarımız, ve ehlimiz ve çocuklarımız muhafaza edilsin. Siz isterseniz Memlükleri yakalar size teslim ederiz. Sultanımız, Anteb’e geldiklerinde, biz Haleb ahalisi olarak sizi orada karşılamaya hazırız. Eğer Memlükler önce davranırsa ne olur bizleri onların elinde esir bırakmayınız. Onların elinden kurtulmak, zalimlerin elinden kurtulmak gibidir. Sultanımız bilsinler ki, Memlükler, şeriat’ı asla uygulamazlar, malımızı ve iyalimizi diledikleri gibi zulme boğarlar, elimizden alırlar. Kimse onlara hesap soramaz. Her biri ayrı ayrı birer sultan gibidirler. Bizden asker istediler vermedik, bizi Sultanlarına şikayet ettiler ve bize zulmettiler.
Hüdavendigarımız, bizi Memlukler elinde esir bırakma. Güvenilir bir vezirini bize gönder, gizlice bizim başımıza geçsin ve bizi kurtarsın.
Halep Kadısı ŞemsüddinCemalüddin”(1)
Yavuz Sultan Selim Han,Mercidabık zaferinden dört gün sonra, 28 Ağustos 1516 tarihinde Haleb’e girdi. Padişah,Haleb’e girişinde ahali ve çocuklar tarafından ” Allah sana yardım eylesin ey Sultan Selim Han” diye karşıladı. Yavuz Sultan bu şehre, beylerbeyi ve kadı tayin etti. Padişah Yavuz, daha sonra Mısır’dan dönerken son Abbasi Halifesi III. El- Mütevekkili, yanında İstanbul’a getirdi. Sonra da Yavuz Sultan Selim, Hz. Peygamberin 73. Halifesi olarak halifelik unvanını aldı.
1-Belgelerle Osmanlı Tarihi-Ömer Faruk Yılmaz-Osmanlı Yay.-İst.1999-Cilt.2-S.80