Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım’da birçok siyasetçi Cumhuriyete ve milli değerlere saygılı olmayı hatırladılar. Türkiye’de Türk Milleti gerçeğinin var olduğunu fark eder oldular. Milli kimliği, T.C.’yi dışlayanlar, “Ne Mutlu Türküm diyene” özdeyişini silmeyi marifet sayanlar,Devlet nişanından Atatürk’ün siluetini ve T.C.’yi kaldıranlar tam ters bir davranışla Atatürk’ü anar oldular.
Ancak ne yazık ki bu siyasi şike 24 saati geçmedi. Ne gariptir ki, Barzani’ye başkent Ankara’da değil; Diyarbakır’da randevu verildi. Böylece sözde jest yapılmış oldu. Diyarbakır’da Ne Mutlu Türküm diyene özdeyişinin bulunduğu takın törenle yıkılması, her halde bu jeste dâhildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğünün Vatan caddesindeki binasının tepesinde yer alan aynı özdeyişe acaba ne oldu? Bunlar yapanlara sorarsanız barış ve demokratikleşme için gerçekleştirildi.
Diyarbakır’da Barzani’ye randevu verilmesinin savunulacak hiçbir gerekçesi olamaz. Anlaşılan ülkeyi Ankara’dan ne ölçüde yönetebiliyorsak; yabancı misafirleri de o ölçüde Ankara’da kabul edebiliyoruz. Diyarbakır’daki görüşmenin bir seçim yatırımı olmadığı söylenemez. Ancak siyasi amaçlar için devletin itibarı ve uygulaması gereken politika ayaklar altına alınamaz.
Yemek ve yedirtmemek… Bu kelimeler bir devlet adamının sözlüğünde bulunmaması gerekenlerdir. Uygun olmayan kelime ve kavramların kullanılması, sadece kullananları değil; o kişilerin temsil ettikleri makamları da yıpratır ve aklı başında olan herkesi üzer. Soyadına uygun olarak coştukça coşan Adana Valimiz, yarın inadına İç İşleri Bakanlığına getirilirse, kimse şaşırmasın ve tabii ki kusura bakmasın!
İçeride bu ve benzeri olaylar cereyan ederken dışarıda ortaya çıkan bazı gelişmeler bizi daha çok düşündürtmelidir. Sadece düşündürtmemeli; ama birlik ve beraberliğe neden ihtiyaç duyduğumuzu hissettirmelidir.
10 Kasım töreni dolayısıyla Sağlık Bakanı Sayın Müezzinoğlu Batı Trakya’ya ve Selanik’e trenle gittiler. Bu seyahat sırasında Yunanlıların törenleri baltalamak için treni birkaç yerde bekleterek yaptıkları saygısızlık gözden kaçırılmamalıdır. Bu sadece Bakana değil; Türkiye’ye karşı yapılmış bir saygısızlık ve diplomatik bir yanlıştır. Yunanlıların alışık olduğumuz bu türlü muameleleri karşısında herhangi bir tepki görmedik.
Diğer taraftan, Ermeni komandoları Türk ve Azerbaycan bayraklarını taşıyan kiremitleri kırıp geçtiler. Sözde komik Ermeni açılımı yapanlardan da bir tepki duymadık.
Yabancılara ve bilhassa Yunanlılara satılan bankalarımızda müşterilere çıkarılan zorluklar ve yapılan saygısızlıklar sık sık basında yer alıyor. Yunanistan’da bulunan bankalardan bazılarını biz alabildik mi bilemiyorum. Ancak Yunanlılara geçen bazı bankalardan şikâyetler artmaktadır. Bu bankalar neredeyse Yunan bayrağı asacaklar ve bankayı tel örgü ile çevirip Yunan toprağı ilan edecekler. İçeride kolay kahramanlık örnekleri verenler; yabancılar söz konusu olduğu zaman seslerini bile çıkartamıyorlar.