Faili Tesadüfler Ülkesi

98

 

Tesadüfler çoktur dünyada, özellikle de bölgemizde.

Hani birden sohbet filan ederken filan darbeler, devrimler olur.

Arap Baharı tesadüfen başlamıştı.

“Türk Baharı”na sıçraması da tesadüfen oldu.

Bu gidişle İsrail, Almanya, İngiltere’de hiç bahar olmayacak.

İran’da bahar zaten pek olmaz.

1918’de İstanbul’un işgali de İngilizlerce tesadüfen oldu.

Akif kağıt karalarken İstiklal Marşını tesadüfen yazdı.

Doors bile tesadüfen belirdi ülkemizde.

Selda Bağcan “Zilleri taktı” derken tesadüfleri anlattı şarkısında.

Her bir yaprak kımıldamasında Soros arayanlar, nasıl oluyor da bu olaylarda tesadüfleri göremiyor?

Neydi hani! “Benim adım Kemal!”

Onunki de Merkel zaten.

Tesadüfler bitmez ki!  ,

Baykal’a yapılan kasetli darbeyi de tesadüfen ortalarda bulduk hani.

Sonra Kılıçdaroğlu tesadüfen uğradı partiye.

Ergenekon belası tesadüfen ortaya çıkar; Sokrat dahi tesadüfen zehir içer hapiste.

Rahmetli Mumcu’nun izinde güzel çalışmalar yapan Hablemitoğlu tesadüfen öldürülür.

Çalıştıkları konular arasında Alman vakıfları ve Türkiye’deki etkileriydi tesadüfen.

Siz tabi yine İran’a takılmıştınız değil mi?

Tevafukların olması da tesadüfen olur ülkemizde…

Tesadüfen Arap Baharı Türk yazı olsun isterler…

Alaton yaz sıcağında enerji tasarruflu klima satsın diye mi?

Sarıgül bahçeleri kurulması tesadüftür.

Ne zabıta farkında tesadüflerin ne de polis farkında.

Pijamalı adam purosuyla izler tepelerden.

İsterseniz, tesadüflerin bir kısmını da otoyol-köprü ihalelerinde arayalım.

Hani iptal edilen ihale var ya!

Tesadüfen  on binlerce  yağmurluk dağıtılır meydanlarda, sonra aynı tip çadırlar kurulur tesadüfen. Fiber kablolar döşenir meydanlara ve Turkcell araçları tesadüfen dolaşır.

“Siyasette hiç bir şey tesadüf değildir” demiş Roosevelt, tesadüfen!

Sudan tesadüfen bölünür; iki Almanya tesadüfen birleşirler.

Berlin duvarı tesadüfen yıkılır.

Divan Otel’den tesadüfen lojistik destekler gezerken park edilir.

Monte Carlo’da tesadüfen toplananlar olur.

CNN tesadüfen yayınlar yapar saatlerce.

Menderes kazara asılır iki bakanıyla, sonra Özal tesadüfen zehir içer…

Bu ülkede Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopteri de tesadüfen düşer; tesadüfen bulunamaz!

Tesadüfler öylesine etkilidir; yiğit adam şehit olur!

İran, İslam Cumhuriyeti olur tesadüfen.

Suriye tesadüfen Rusya’nın uzantısı olur ve tesadüfen Kuzey Irak karışır.

Öyle bir denklem.

Tesadüfler sonucu ekonomik krizler yaşarız; tesadüfen Arapların baharı, İsrail’in yazı filan olur. Demokrasi mevsim mevsim gelir.

FEMEN kızları, Bremen mızıkacıları tesadüfen vardır Taksim’de.

Greenpeach elemanları Divan Otelinde; Claudia Roth da Hilton’da.

Greenpeace nerde olsa ki!

Şimdi tekrar düşünelim Almanlar Gezi Parkının neresinde?

Suriye ve İsrail neresinde?

Almanya’nın Şam’a destek vermesinin arkasında ne olabilir?

Yunanlara bile, “sat adaları, öde borcunu!” derken milyarlar neden Esad’a gider?

Hasılı…

Şeytan’ın en büyük hilesi taş atınca öldürdüğünüzü sandığınız anda ortaya çıkar.

Sahi bu Arap Baharı sürecinde ne oldu?

Hangi ülke daha demokratik oldu?

Hangisi daha refah içinde?

THY ile tesadüfen gideriz uzaklara.

Hosteslerin rujuyla başlar, ayakkabılarıyla devam eder, sonra da saçlarına bağlarız meseleyi.

THY’nin bu aralar haftada  seferi var. Bu kime dokunur acaba?  ,

Kimimiz Lâle devrindeyiz; kimimiz karanfillerle yaşarız!

Gelin bu sefer Almanlar kaybetsin, biz kazanalım!

Kaybetmiş sayılmaktan bıktık değil mi?

Her zaman Almanlar kaybettiği için biz de kaybettik sayılmak olmaz.

Zaten Mustafa Kemal de Samsun’a tesadüfen çıkmamış mıydı?