Mesele Egemenliğin PKK’ya Devridir

100

Gündem ana problem olan “PKK ile anlaşma sürecine” geri döndü. Öncelikle konunun ana başlıklarına ve gelişmelere bir göz atalım:

1- Hükümet, PKK ile yani A. Öcalan ve Karayılan’la (devlet görevlileri ve BDP heyetleri marifetiyle) doğrudan müzakereler yapmış ve belli konularda anlaşma sağlanmıştır.

2- İmralı’daki mahkûm örgüt lideri devletin muhatabı olmuş, masaya eşit konumda oturma şansı elde etmiştir. Teröristbaşı birinci aşamada Türkiye sınırları içindeki örgüt militanlarını yurtdışına çıkaracağını taahhüt etmiş ve PKK bu işlemi başlattığını, büyük ölçüde tamamladığını, ikinci aşamaya geçilmesi yani söz verilen yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini, aksi takdirde yeniden eylemlere başlayacağını bildirmiştir.

3- Başbakan Erdoğan’a göre çekilme sürecinde PKK militanlarının sadece yüzde 15’i yani 200 kişi yurtdışına çıkmış. Taraf Gazetesi haberinde yer alan istihbarat raporlarına göre, çekilen bu kişiler de hasta, kadın ve sorunlu kişilerden oluşuyormuş. Buna karşılık PKK’nın süreçten kazandığı psikolojik üstünlük sebebiyle örgütün kırsal kadrolarına katılımda ise adeta patlama yaşandığı, bu sayıdan çok çok fazla yeni militan kazandığı bildirilmekte. “Süreçte örgütün motivasyonu ve morali arttı. Ayrıca, parasal kaynaklarında da önemli bir artış sağlandı.”

4- Sadece haziran ayında 20 planlı PKK eylemi gerçekleştirildiği belirlendi. Söz konusu eylemlerin bir kısmında propaganda yapıldığı, bir kısmında da adam kaçırma, iş makinelerinin yakılmasının gerçekleştirildiği raporlandı. Buna rağmen BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın açık bir şekilde ifade ettiği gibi “valiler, bu süreçte meşru savunma sınırları dışında operasyona izin vermedi ve geniş çaplı bir operasyon gerçekleştirilmedi.”

5- Akil İnsanlar Heyeti Güneydoğu Anadolu Grubu Başkan Yardımcısı olan Kezban HatemiÇözüm Süreciyle birlikte asker ve polisin çekilmesiyle bölgede bir boşluk olduğunu, şimdi o boşluğun PKK’lılar tarafından doldurulduğunu” söyledi. Hatemi, “PKK’lıların sadece Cizre’de değil, Diyarbakır’da yol kontrolü yaptığını, bölgede oturan insanlara baskı yaptığını söyledi.

6- Eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür, son günlerde terör örgütü PKK içindeki gelişmeler ve ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin zamansız Doğu ve Güneydoğu bölgelerine yaptığı ziyaretleri yorumlarken, “Bu olayları birlikte ele aldığımızda, Türkiye’nin bölünmesi ve istikrarı açısından derin endişeler taşıyorum” diye yazdı.

7- Marmara Bölgesi Akil Heyeti üyelerinden Ali Bayramoğlu, Tayyip Erdoğan’ın ‘bu 8. anlaşma, bundan önceki 7 anlaşmada da örgüt sözünü tutmadı, bakalım bu kez tutacak mı?‘ dediğini yazdı.

Oslo Görüşmeleri tutanakları açığa çıkınca Başbakan Erdoğan çok kızmıştı:  “Bizim 4 kez terör örgütüyle bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar, bu alçakça iftirada bulunanlar, bunun hesabını her yerde vereceklerdir. AK Parti Hükümeti olarak bugüne kadar terör örgütüyle hiç bir zaman masaya oturmadık hiç bir zaman da oturmayacağız. Bu iftirayı atanlara söylüyorum. Eğer bu iddianızı ispatlayamazsanız müfterisiniz. Daha ileri bir ifade kullanmıyorum, çünkü terbiyem buna müsaade etmez.”

Daha sonra anlaşma metni açıklanınca, Erdoğan bu metnin imzalanmadığını dolayısıyla bir anlaşma belgesi olmadığını söylemişti. Şimdi Başbakan’ın kendi ifadesinden anlıyoruz ki PKK ile yedi defa anlaşma yapılmış, fakat PKK anlaşmaya uymamış.

8- Fikret Bila‘ya göre “hükümet-devletin PKK’yla müzakereye oturmuş olması, Abdullah Öcalan’ı muhatap alması ve liderlik yapmasına olanak sağlaması şimdiden egemenlik haklarından vazgeçtiğini ve bölge yönetimini PKK’ya terk ettiği anlamına gelmez. Oysa yaşadığımız olaylarda, PKK’nın süreci böyle algıladığı ve böyle yansıttığı görülüyor.” Zaten Fikret Bila da egemenliğin devrinin olmayacağını söylemiyor, “şimdiden” bunun olmadığını ifade ediyor. Ama PKK egemenliği devralmaya başladığını gösteren bir tutum içinde.

9- Diyarbakır’da 15-16 Haziran tarihinde “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı” yapıldı. Toplantıya PKK’nın TBMM’deki uzantıları da katıldı. Toplantıda “PKK öncülüğündeki Kürt başkaldırısının son 30 yıldır sürmekte” olduğu vurgulanarak,

  • “Kürdistan halklarının kendi tercihleriyle (ÖZERKLİK- FEDERASYON- BAĞIMSIZLIK gibi) statülerini belirleme hakkına sahip olduğu,
  • Kürdistan halklarının kendi kaderini tayin hakkının sadece Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması,
  • Anadilde eğitim ve Kürtçenin resmi dil olarak kabulü, anayasal güvence altına alınması,
  • Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması,
  • Tüm uluslararası örgüt ve devletlerden PKK’nin terör listesinden çıkarılmasını talep etme” kararlarının alındığı duyuruldu.

 

Başbakan ve hükümetten bu toplantıya ve açıklamaya bir tepki gelmedi. Ayrıca Hükümetçe görevlendirilen Akillerin Başbakan’a sunduğu tekliflerinin de bu taleplerin aynısı veya bu hedeflere hizmet eden açılımlar olması tesadüf olamaz.

10- PKK’nın hükümetle yürüttüğü müzakerelerde mutabakata vardığı veya varmak istediği talepleri bunlar. Yani tek cümle ile ifade edersek, bölgedeki Türkiye Cumhuriyeti egemenliğinin PKK’ya devri.

Yeni devletin adı bile konulmuş:Kuzey Kürdistan”. Başbakan şimdi böyle bir anlaşma olmadığını söyleyecektir. Ama şartlar olgunlaştığında yani zamanı geldiğinde “insanlar ölmesin diye ben riski göze alarak yaptım” diyebilme ihtimali size göre yüzde kaçtır? Der ise ne yapacağız?

11-AKP’li saf ve iyiniyetli taraftarların en az yüzde 90’ının bu sonucu istemeyeceğini, en az yarısının da benim endişelerimi paylaştığını biliyorum. “Artık bölgeden şehit haberi gelmiyor” avuntusuyla kendimizi kandıramayız. Yüz sene önce terk ettiğimiz vatan topraklarında da artık şehit vermiyoruz. Ancak oralar artık bizim değil, bayrağımız dalgalanmıyor.

Şehitlerimiz vatanı muhafaza için veriliyordu. Egemenliği PKK’ya devredersek şehit vermeyiz ama vatanı vermiş oluruz.

Öncelikle AKP’li vatanseverlere sesleniyorum, hep birlikte gerekli tepkiyi göstermezsek akıbet kötü olacak. Unutmayın hepimiz son gemimizdeyiz.

Önceki İçerikEbedî âleme intikalinin 4. senesi dolayısıyla müstesna insan, devlet ve fikir adamı MEHMET TURGUT’u, Saygıdeğer Eşi TÜRKÂN TURGUT Hanımefendi ile konuştuk
Sonraki İçerikGüzele Bakmak
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.