“Biz TÜRK’üz Diyenler Buraya”: Bizim Kocaeli Gazetesi’nde Şive Bağdiken benimle yaptığı röportaja “Biz Türk’üz Diyenler Buraya” diye başlık atmış. Bu genç ve yetenekli gazeteci Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı sıfatıyla ve Ocağımızı tanıtmak maksatlı sohbetimizden böyle bir başlık çıkarmış.
Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene” vecizesini millet tarifleri içinde en güzellerinden biri kabul eden benim ve temsil ettiğim dernek için çok isabetli bir başlık olmuş.
Her ne kadar Atatürk‘ün bu sözünden ırkçı manalar çıkaran, “siz böyle derseniz başkaları da ne mutlu Kürt’üm diyene der” diyen cahil veya kasıtlılar olsa da, başlık benim anlayışımı iyi ifade ediyor. Bu eleştiriyi yapanların devletin en tepe noktalarına gelmiş olması benim fikrimi değiştirmem için yeterli değil. Çünkü Türk ifadesinin bir etnisiteyi ifade etmediğini (anlamak istemedikleri için) bu insanlara anlatmak mümkün değil. Ancak kasıtlı olmayıp, kafası karıştırılmış olanlar için bir deneme yapabiliriz.
Konuyu Banu Avar‘ın şu berrak ifadeleriyle açıklamak yeterli olacaktır sanıyorum:
“Türk milleti deyince içinde yaşayan tüm unsurlarıyla bir kültür etrafında birleşmiş bir millet anlaşılır. O nedenle kültürel soykırım yaparak ne olduğumuzu unutturmaya çalışıyorlar. Her yerde kendimden örnek veriyorum: Annem Balkan göçmeni, Babam Çerkez, Kürtlerle evlenmişiz, Kırım’dan da Trablusgarp’tan da Araplardan da aile bireyleri var. Alevi de var Sünni de var. Nereye koyacaklar beni?! Herkes evlenmiş birbiriyle neye göre ayırıp sınıflandıracaklar bizi?
Biz Türküz! Hangi kökenden gelirsek gelelim, kendimize Türk diyoruz. Hangi ‘etnik federe’ birimin halkı yapacaklar bizi?! Bu düşünce şekli faşizmin ta kendisidir. Bir millete kazılan en büyük tuzaktır. Hep denenmiştir. Tüm bu ihanet çetelerinin önünde duracak olan milletin önüne Türklüğü koyanlar olacaktır! O nedenle ‘TÜRK-KÜRT kardeştir!’ ya da ‘TÜRK- ÇERKEZ kardeştir!’ sloganları yanlıştır, bölücüdür! TÜM ALT UNSURLARIYLA BU MİLLETİN BİR ADI VARDIR..
Bu ad TÜRK’tür.. O nedenle Atamız ‘NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!‘ demiştir!”
*****
“BDP bunu ilk kez yaptı!”: İnternethaber adlı sitenin bu başlıkla verdiği haberi şöyle:
“Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesi Belediye binasına uzun yıllar sonra ilk kez Türk bayrağı ve Atatürk posteri asıldı. Doğubayazıt Belediye binasına daha önceki resmi bayramlarda Türk bayrağı ve Atatürk posteri asmazken, çözüm süreciyle birlikte ikisinin de asıldığı görüldü.”
Devletimizin, egemenliğinin sembollerini, hem de resmi kurumlara, yıllarca astıramamış olduğunu yeni öğreniyoruz. Haberin başlığına göre uygulamanın sadece bir belediyeye ait olmadığı da anlaşılıyor. Bugüne kadar valiler, savcılar ve diğer görevlilerin görevlerini yapmamış olduğu ve bu uygulamanın normal karşılandığı görülüyor. Öyle ya, “köpek adamı ısırırsa haber değildir, adam köpeği ısırırsa haberdir”
Peki, BDP’li Belediye neden bu bayramda Türk Bayrağı ve Atatürk resmini astı?
Haber “çözüm süreciyle birlikte” dediğine göre, ya “PKK ile müzakere ve mütareke” gerçekleştiği için “onun siyasi kolu olan BDP“, PKK adına jest yapmış olabilir.
PKK’nın isteklerini (bundan sonra terör yapmasına lüzum kalmadan) almış olmasının özgüveniyle Türk halkının gazını alması olarak yorumlayabiliriz.
*****
“PKK ile Müzakere Süreci”: Geçen hafta (15 Mayısta) Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın davetiyle İzmit’te konuşan Devlet E. Bakanlarından Sadi Somuncuoğlu’nun konferansının konusu “PKK ile Müzakere Sürecinde Ne Oluyor, Ne Olacak, Ne Yapmalı” idi.
Bu başlıktaki müzakere sözünün daha ağır bir kavram kullanmamak için nezaketen kullanıldığı anlaşılıyordu. Çünkü Sadi Somuncuoğlu‘nun açıklamasına göre, “aslında müzakere diye bir şey yok. Müzakerede iki tarafın farklı görüşleri değerlendirilerek, tarafların mutabık kalacağı ortak noktalar üzerinde bir uzlaşma arayışı olur. Oysaki gerek Oslo ve gerekse İmralı görüşmelerinin açıklanan tutanaklarından da görüleceği üzere, PKK’nın yıllar önce açıklanmış hedefleri hükümet tarafından itirazsız kabul edildi, bir kısmının ise halkı alıştırarak kabul ettirmek için hangi süreçlerden geçilmesi gerektiği konuşuldu.”
Bu haber de Kocaeli Gazetesinde çok isabetli bir şekilde, konferansın özünü yansıtan “Türkiye’nin Milli ve Üniter Yapısı Bozuluyor” başlığı ile verildi.
*****
“Tayyip Erdoğan Sünnetidir” : Çanakkale’ye gelen Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas, AK Parti binasında, müteahhitle yapılan tarih pazarlığı için “Bu, Tayyip Erdoğan sünnetidir” diye konuşmuş.
İnşallah bir dil sürçmesidir diyeceğim ama bu cümle için henüz bir yalanlama da okumadım. Kaldı ki böyle bir cümleyi şuuraltının dışa vurumu dışında bir yorumla izah edemiyorum.
Çünkü AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin‘in “Başbakanımıza dokunmak bile bence ibadettir” sözünü de hatırlıyoruz.
Tabii bir de Başbakan Erdoğan’ı “Peygamber” ilan eden ve Erdoğan’ın sert tepkisini çekerek partiden ihraç ettiği AK Parti eski Aydın İl Başkanı İsmail Eser‘i de.
Başbakan Erdoğan’ın ifade ettiği gibi ‘Peygamber gibi anılan bir başbakan’ diye ifade kullanılması “cehaletinden olabilir, ne bileyim farklı yaklaşım tarzından olabilir.”
“Bu farklı yaklaşım tarzından” Başbakanın ne kastettiğini anlamış değilim. Ama ben bu sınır tanımayan ifadelerden Başbakan’ın sorumlu tutulamayacağı kanaatindeyim.
Ancak Bakan Yardımcısı, Milletvekili ve il başkanları arasında böyleleri çıkıyorsa sade seçmen kitlesinde kim bilir ne uç insanlar vardır diye endişe ediyorum.
Anlayamadığım diğer husus ise, bu nasıl “biat kültürü” veya “güce tapınma” geleneğidir ki, geldiği muhafazakâr kitlenin inanç değerleriyle ve kutsallarımızla alenen alay edecek kadar ileri gidebilmekteler. Allah böylelerini ıslah etsin.