Ailenin Sanatla İmtihanı

90

Kısa adı TGTV olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sayın Fatma Şahin’i Sivil Toplum Kuruluşları’yla (STK) bir araya getirdi. Fatma Hanıma göre bakanlık gerek kaynak ve kadro itibariyle ve gerekse bu aşamada  üretilebilecek programlar mevzuunda bu işin üstesinden tek başına kalkamaz. Sivil toplunun görüşlerine acil ihtiyac bulunuyor.
Bu duyarlılıkla İstanbul Topkapı  Yenikapı  Mevlevihanesindeki eskimez tarihi binada faaliyet gösteren Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nda çok sayıda sivil toplum kuruluşu bir araya geldi, görüşlerini aktardı.
KUYU DERİN İP KISA
Hükümetin tek kadın bakanı Fatma Hanım gayretli, çözümü hedefleyen bir devlet adamı. Açık açık da konuştu; dedi ki ” Alan değil, veren insanlar ancak gönüllü olabiliyor. Sorunların çözümünde ciddi iş ve güç birliği gerekiyor. Bunun için sadakat ve sorumluluk gerek. Kuyu derin, ip ise kısa. 81 ilde belediyelerimiz yeni evlenecek çiftlere rehberlik yapıyor, destek ve dersler veriyor. Bizim değerlerimiz dikkat edilirse yeni bir medeniyet üzerinde duruyor. Mevcut yasalar yeterli değil, gelin bunları birlikte yapalım.”
TGTV Başkanı Avukat Hamza Akbulut evliliğin bir ibadet olduğunu savunurken, Yalova Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ali Rıza Abay “sahabe damarları kurudu, her şey devletten bekleniyor” dedi. Sosyal, Ekonomik Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Dr. Burhanettin Can da  çalışan kadınlar için hanımların çocuğuyla ilgilenmek üzere yarım gün yasası’nın çıkmasını önerdi.
Toplantıda İnsanı Değerler ve Ruh Sağlığı Vakfı Başkanı Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan bam teline bastı galiba; ” Topyekün bir hareket gerekiyor. Dikkat edin çocuk hastalıkları oranı bütün dünyada arttı. İyi işbirliği iyi aşklar doğurur. Evlilik kültüreldir. Çözüm doğru ve iyi insan yetiştirmektir. Egoizm ve konforizm aileleri yıkıyor. Evlilik H2O gibidir. Bir araya gelince ancak su olabiliyor. Eski evlerde “komşu çanağı” vardı. Bir komşu ne pişirirse ötekine bu çanak ile gönderir ve paylaşırdı. Onları mutlu ederek mesut olunurdu.”
SORUNA ÇÖZÜM BULABİLECEK AYDINLAR
Toplantıda biraz otorite eksikliği vardı aşırı saygıdan. 5 dakikalık sınırlamaya en insaflı uyan 20 dakikada bitirdi alıntılarını. Hele batılı filozoflardan iktibaslarla yapılan konuşmalar yok muydu tekrardan öteye gitmedi. Bazı bekar veyahut dul sunumcular evliliğin önemini anlattı her nasıl ise!.
Rahmetli Başbakan Turgut Özal(1983) ailenin ve nüfusun öneminin farkında olduğu için bir devlet bakanlığına bu görevi verdi ve Cemil Çiçek bakanlığa atandı. Cemil Bey’i Türkiye Yazarlar Birliği yönetimi olarak kutlamaya gittiğimizde bakanlık miting alanı gibiydi. Sekreterine not bırakıp gidecektik ki, bizzat arka kapıdan kendisi geldi, “Seçmenin işi bitmez, bir yolunu bulup mutlaka bize ulaşır. Bize önce sorunları değerlendirecek ve çözüm bulabilecek aydınlar ve sivil toplum temsilcileri gerek. Şimdi buyurun konuşalım” dedi.
AİLE İÇİN KURUMSAL ATILIMLAR
Hiç böyle bir şey beklemiyorduk. Hem mahcup, hem mutlu olmuştuk. TYB kurucu üyemiz Necmettin Turinay genel müdür oldu. Başbakanlık Müsteşarı Hasan Celal Güzel Başkanlığındaki heyet bir kaç ecnebi dili bilen, kimlik sahibi, dalında uzman ve bağımsız birer aydın olan 40 üniversite mezunu genci sıkı bir elemeden ve imtihanlardan  geçirerek burada kadroya geçirdi. Entelektüel bir halka oluştu aile bürokrasisinde. Prof. Dr. İhsan Sezal Aile Ansiklopedisi’nin başına geldi. Nabi Avcı ve Özkul Eren Türkiye Aile Yıllıklarını yönetti. Bugün için çoğu önemli akademik veya sektörel ünvana sahip aydınlar Ahmet Alkan, Beşir Atalay, Rıza Ayhan, Haşim Karpuz, Sefa Saygılı, Eyüp Sanay vs aile araştırmaları yaptı ve yazdılar. Bilim, eğitim ve tanıtım serisini hayata geçirdiler.
O günlerde TRT tekeldi. Aile dizisi olarak da çok çocuklu hıristiyan bir ailenin en ince detaylarına kadar(yemek duası, terbiye, dayanışma, sorun çözme vs) veren ve bunu dondurma kaymak gibi ağızda eriterek hissettirmeden anlatan Bizim Ev dizisi vardı. Buna rağmen  Bakanlıkta Mustafa Ruhi Şirin sesli yayınlara örnek getirdi “Ninniler”i yayınladı. 10 bölümlük YUVA TV Dizisini Mehmet Taşdiken yönetti ve yazdı. Tamer Yiğit, Sema Çelebi, Müge Akyamaç, Kadir Savun, Eşref Kolçak, Orçun Sonat rol aldı; Ömer Lütfi Mete’nin senaryolaştırdığı , İsmail Güneş’in yönettiği BİZİM EV TV Dizisinde ise İsmet Özhan, Özlem Savaş,  Macid Flordun, Nejat Özbek, Efgan Efekan oynadı. 21. YÜZYILA GİRERKEN TÜRK AİLESİ’nin metin yazarlığını Avni Özgürel yaptı, Hüseyin Karakaş filme çekti, Taha Akyol ve Atila İlhan da danışmanlıklarını üslendi. Adnan Acar’ın yönettiği, Prof. Dr. İskender Öksüz’ün senaryo yazarlığını yaptı DEDE KORKUT’UN DÜNYASI çocukların rüyasına girip de korkmadıkları duyarlılıkta dikkat çekti. Yıllar sonra TRT’nin aynı konuyu işlediği diziler çocuklar tiplemelerden  ürküp çekindiği için izlenmemişti. Aile Şuraları’yla da soruna inişler yapıldı.
TÜRK ROMANINDA AİLE VAR MI?
Yazar Semiha Ayverdi ve Çiftçi Hasan-Emine Bayram ile  Sanatçı Barış Manço Ailesi, Gönül Ülkü- Gazanfer Özcan Çifti örnek aile seçildi, ödüllendirildi, şükran toplantıları yapıldı. Kazım Taşkent, Mehmet Dora, Ali Tigrel, Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu ve Sıtkı Bilgi’ye aile hayatına katkılarından dolayı şükran beratı verildi. 1994 DÜNYA AİLE YILI olarak kutlandı. Bu yıldan sonra yönetimler adeta Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı’nı önemsemediler. Aynı insana yatırım yapan Kültür ve Eğitim Bakanlıkları gibi aileyi görmezden geldiler. Liyakatı kulak arkası ettiler.
Ailemizdeki sosyal değişmeler romanımıza hep yansımıştır. Ahmet Mithat Efendi batılı aileler karşısında  Osmanlı Ailesi’nin daha faziletli olduğunu eserlerinde hep savunmuştur. Şinasi’nin Şair Evlenmesi(1860), İstanbul’daki mezarı Tiran’a istenen Şemsettin Sami’nin İlk Türk romanı özelliği taşıyan ayrıcalıklı bir eser  Taaşşuk-ı Tal’at ve Fıtnat’ı (1872), Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Şık’ı (1888) , Mürebbiye’si (1897), Şıpsevdi’si (1911), Recaizade Ekrem’in Araba Sevdası (1896), Halit Ziya Uşaklıgil’in Aşk-ı Memnu ve Kırık Hayatlar’ı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Kiralık Konak’ı (1920), Sadom ve Gamore’si (1928), Peyami Safa’nın Sözde Kızlar (1922) ve Biz İnsanlar’ı (1959), Reşat Nuri Güntekin’in Yaprak Dökümü( 1930), Memduh Şevket Esendal’ın Ayaşlı ve Kiracıları(1957) ailedeki sosyal değişmeleri anlatırlar. Bunlardan bazıları saptırılarak televizyon dizisi oldu. Aşk-ı Memnu’da  Müjde Ar’ın genç kızlığa geçişi anlatan çarşaf giyme hikayesi’nde Halit Refik süperdi. Neden ve niçin bu eserleri ve benzerlerini özel televizyonlarla yarışan TRT filme çekmez, diziler yapmaz?!
BUYURUN CENAZE NAMAZINA
Necip Fazıl Kısakürek hatıralarında şiirlerinden birinin Sedat Simavi’nin Yedigün dergisinde çıktığını anlatırken, aldığı telifle bir ay geçindiğine dikkat çeker. Marifet iltifata tabidir çünkü. Dolayısıyla aile film ve romanları bıçakla kesilir gibi birden bire bitirildi. Mevcut olanlar ise bir reyting kavgasıyla ekrana getiriliyor. Dilerim Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Ahşap Konak’ı öyle olmaz. Ülkemizde iddialı ancak iltifatsız romancılar, hikayeciler, prodüktörler ve başta ESKADER gibi çok sayıda meslek kuruluşları var. Ailenin korunması ve sosyal değişimdeki rolünde sinema, roman, hikaye, şiir gibi çalışmaların etkisi unutulursa olacağı böyledir.
Nedir yani ? Evlilik oranları boşanmanın gerisinde yarışır. Evlilik yaşı şimdilik 30’a çıkar, çiftler kariyer için çocuk yapmaz. İlerde bebek yapmak isteyince de ilerlemiş yaşlarda kadının üreme refleksi azalmıştır. Zahmetlere ve masraflara girip girip çocuk yapmak istenirse mantar gibi bitiveren tüp bebek kurumlarına gitmek mecburiyeti hasıl olur. Bu evlatlar da babasıyla birlikte bir çocuk parkına gittiklerinde “Torununuz mu?” biçimindeki sorulara cevap aramaktadır. Nikahsız birlikte yaşamak modası hızlanır böylesi gelişmelerle. Bunlar medyadan topluma yansıtılır. Yandı mı keten helva?! Doğum oranı hızla düşer ve azalır. Kamu medyasında bile boşanan bireyler program yaparsa örnek alınmış olmaz mı acaba?
BUDDENBROOKS AİLESİ, ANNA KARENİNA VE KÖKLER
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın logosu acaba neden bir aile ve tek çocuğu biçimindedir? Başbakan bile bu sayısı üçten beşe çıkardı. Bakanlık yetkilileri galiba Atila İlhan’ın Çirkin Feminist (Güneş Gazetesi 17.5.1990) başlıklı yazısını okuduktan sonra sorunu önce entelektüellere kabul ettirmenin önemini ve ayrıcalığını anlayacak. Halk zaten bunun farkında; haya ve merhamet eksikliğini biliyor. Zenginleştikçe ve şehirleştikçe ailelerdeki çözülmeler artıyor. Bu artık zenginleşen, şehirleşen, konforu öne çıkaran muhafazakar yapıyı çatlatıyor.
Almanya ailelere sahip çıkıyor, çocukların eğitimini üniversite bitine kadar üsleniyor. Rusya’da evlenme yardımı 10 binden 15 bin dolara çıkarıldı. Üstelik aile ve bireyleri endeksli batıda filme çekilen ve yeni baskıları yapılan T. Mann’ın Buddenbrooks Ailesi, Tolstoy’un Anna Karenina ve H.Halley’in Kökler vs romanına rağmen batı tedbirlerini alıyor. Amerika’da aile birliğini vurgulayan eserler kamu ve özel sektörden karşılıksız teşvik alıyor, tanıtımına öncelik veriliyor.
HİÇ BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLUR MU?
Hollanda’da gördüm, ayakları olmayan sakat bir insanın yaşadığı ev, arabasıyla mutfağa ve yatağına  girebilecek şekilde dizayn ediliyor. Müteahhit yoksa ruhsat alamıyor. Belediyeye itiraz  hakkı var sakat bu kişinin. Yatak odasında ayakların kıbleye uzanmadığı, her odanın güneş gördüğü, yaşlıların abdest için ayaklarını yeteri kadar kaldırabileceği lavaboların bulunduğu, tuvaletlerin dairelerde en uzakta olduğu bir mimari yapılanmada, elbette duvardaki en güzel süsün de “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” gerçeği değil midir? Evlerde kutsal emirin en vurucu biçimde hat ve tezhiple örtüştüğü  ve de  başka sanat dallarının yansımasıyla örtüşmesi gerekmez mi? O eskimez ev ve aileler hep öyle değil miydi? Üstelik baba erkil olmak üzere.
ÇÖZÜM ÜZERİNE
Büyük şehirlerde kitle iletişim araçlarına binen gazi, hamile ve çocuklu hanımlar,  dede ve nineler haya ve saygısızlığın en çekici örneğini yani kuşak çatışmasını, tahammülsüzlüğü yaşarlar. Dolayısıyla 1- Mekteplerimize mutlaka “adab-ı muaşeret” dersleri konulmalıdır yeniden. 2- Her mahallede akil adamlar platformu oluşturmalıdırlar. 3- TRT aile dizileri çekmeli ve magazin medyasındaki isimlere gerektiğinden fazla yer vermemelidir. Mesela Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un aile hayatı buna örnektir. Neden draması yapılmaz ki? RTÜK de ayrıca daha duyarlı davranmalıdır. 4- Aile sorunları ve insan endeksli politika üretme konusunda muhatap uzman aydınlar, çıtası yüksek entelektüeller, yazarlar, akademisyenler, sanatçılar, sivil toplum temsilcileri öncelikli olmalıdır.
Vesselam.