K. Kerim’de Bakara Suresi 256. ayette,
“Dinde zorlama yoktur” buyuruluyor.
Allah(cc) insanları bilgilendirdikten sonra inanç konusunda serbest bırakıyor.
İnsanların zorla müslüman yapılmasını istemiyor, hatta bunu yasaklıyor.
İnsanların tercihleri bize göre yanlış olsa bile saygıya değerdir.
Üniversite sınavına giren öğrencilerin hepsi aynı tercihi mi yapıyor.
Günlük hayatta herkes aynı meslekte mi çalışıyor
Böyle olsa bu doğru olur mu, ?
Hayatın gerçeklerine uyar mı?
Allah(cc)’ın insanlara tanıdığı seçme hakkını biz insanların ellerinden almaya kalkarsak
Bu Allah’ın rızasına uygun olur mu?
Adına ne derseniz deyin ister laiklik ister din ve vicdan özgürlüğü ister hümanizm isterse
hoşgörü bu dinin özünde vardır.
İslam dini insanlara sadece dinlerini seçme hakkı tanımakla kalmıyor onlara ayin ve ibadetlerini yapma hakkını tanıyor.
Bunu size Peygamber(sav)’in hayatından bir kesit ile anlatayım.
Medine döneminde Necran bölgesinden Hıristiyan bir heyet görüşmek üzere Peygamberimizin huzuruna gelir.
Mescidi Nebi’de görüşme devam ederken heyet ibadet zamanlarının geldiğini ve ibadetlerini yapmak istediklerini söyler.
Peygamberimizde onlara mescitte ibadetlerini yapabileceklerini bildirir.
Onlarda ibadetlerini huzur içinde hiçbir kısıtlama olmaksızın yaparlar.
Bu aynı zamanda İslam dininin diğer dinlere karşı resmi bakış açısıdır.
Bizim herkesi Müslüman yapmak gibi dini bir zorunluluğumuz yok ki;
Yine Medine döneminde bir Yahudi ile bir Müslüman(münafık) dünyevi bir meseleden dolayı ihtilafa düşerler.
Yahudi sizin peygambere gidip durumu anlatalım.
O taraf tutmaz doğru ne ise onu söyler bizde onun verdiği karara uyarız teklifinde bulunur,
öylede yaparlar.
Peygamberimiz ikisini de dinledikten sonra yahudinin haklı olduğunu söyler. Müslüman’ın(münafığın) bu karar içine sinmez.
Bir de Hz. Ömer’e davayı götürmek aklınca temyiz etmek ister,
Yahudi çaresiz kabul eder.
Hz. Ömer’e anlatırlar olayı.
Hz. Ömer onlara Peygambere sorup sormadıklarını sorar,
Onlarda sorduklarını, peygamberin yahudiyi haklı bulduğunu söylerler.
Münafık birde sana soralım dedik der.
Hz. Ömer peygamberin kararına razı olmadın bana geldin öylemi diyerek kılıcını çekerek müslümanı (münafıkı) bir güzel temyiz eder.
İslam’da da mahkemede insanların inançlarına göre karar verilmez.
Haklılık ve suçluluk durumuna göre karar verilir.
Şimdi siz buna ister adalet deyin ister hukukun üstünlüğü deyin ister laiklik deyin
Uygulama doğru yapılınca gerisi teferruattır.
Mekke fetih edilmiştir artık güç, kuvvet, hâkimiyet, yönetim Müslümanların eline geçmiştir.
Ama peygamberimiz 13 sene Mekke’de Müslümanlara akla hayale gelmedik işkence yapanları öz yurtlarından kendilerini çıkarıp kovanları, Uhud’da amcası Hz. Hamza’yı şehit edenleri cezalandırmamış affetmiştir.
Onları Müslüman olmaları için de zorlamamıştır.
İşte bu Müslümanların dünyaya ve olaylara bakışıdır
İslam dininin de farkı inançlara olan saygısıdır.
Bundan şu anlaşılmasın İslam eşittir laiklik demiyorum,
İslam’ın asırlar önce ortaya koyduğu bazı hususları
Sonradan bazıları değişik şekilde isimlendirmişlerse
Sırf isminden dolayı onlara tavır almak yanlıştır.
Bu kavramları da bazı çevrelerin dinle çatışır hale getirmeleri de yanlıştır.
İki yanlıştan bir doğru çıkmaz
İnsanlar yazılanlardan ziyade yaşadıklarına bakarlar.
Çoğunlukla da öyle karar verirler.