Konferans başlamadan bütün koltuklar dolmuştu. Ayakta kalanların bir kısmına tedarik edebildiğimiz ilave sandalyeler ise yetersiz kaldı.
Banu Avar sahneye fırladı, isteyenlerin sahneye gelip oturarak izleyebileceğini söyledi. Ayakta kalan gençlerin bir kısmı sahneyi doldurdu ve oturdular. Yine de ayakta kalanlar salona sığamadı, salon girişindeki holde dahi konferans sonuna kadar ayakta dinleyen büyükçe bir grup vardı.
Kocaeli Aydınlar Ocağı olarak yaptığımız aylık konferanslardan biriydi. Bu defa konuşmacı Banu Avar’dı. Banu Avar özellikle yemekli bir toplantı istememiş, seçkin bir grubun kapalı toplantılarından biri olmasını değil, işçilerin, memurların, öğrencilerin de katılabileceği halka açık bir söyleşi olmasını arzu etmişti.
Seçtiğimiz salon konferanslar için çok uygun yapıda. Konuşmacının izleyicisi ile göz teması kurmasına imkân veren, teknik imkânları ve altyapısı uygun olan bir mekân. Üstelik Kocaeli Aydınlar Ocağı’nın Yönetim Kurulu üyesi iken vefat eden ve Kocaeli’ye olan hizmetlerine bir şükran nişanesi olarak ismi bu salona verilen Dr. Şefik Postalcıoğlu’nun ismini taşıyor. Yani bizim için iyi bir tercih idi. Ancak konuşmacı Banu Avar olunca daha da büyük bir salona ihtiyaç olduğunu anladık.
*****
7 Aralık Cuma akşamı gerçekleşen konferansta ilginç olan sadece seyircinin sayısı ve pür dikkat dinlemesi değildi.
Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı olarak, “Neden Banu Avar?” sorusunun cevabını verdiğim, “Banu Avarlar Konuşabilmeli” başlığı ile özetlenebilecek bir açış konuşması yaptım. Daha sonra sahneye gelen Banu Avar cesur ifadelerle küresel güçlerin Türkiye üzerinde uyguladığı projelerden söz etti.
Siyasi partilerin iktidarda olanının da, muhalefette olanların da küresel güçlerin etkisinde veya kontrolünde olduğunu iddia etti.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin temellerinin 20 Temmuz 1996 da Washington Enstitüsü’nde atıldığına dair Şevket Kazan’ın açıklaması ve Ekim 1996’da ABD Devlet Bakanından, Ankara Büyükelçisi’ne gönderilen kriptodan bahisle bu tezini örneklendirdi.
Banu Avar iktidarların küresel güçlerin güdümünde yaptığı yanlışlardan örnekler verdi. Özelleştirmelerle kapatılan fabrikalardan, misyoner faaliyetlerden bahsetti. Medya vasıtasıyla tek tipleştirme ve kültürel soykırım yapıldığını anlattı. Özellikle de bugünkü iktidar döneminde Suriye politikasından, Kürecikte kurulan radarlar ve Urfa’da konuşlanacak patriot füzelerine kadar yapılanları eleştirdi.
1919 şartlarıyla bugün arasında benzerlikleri Nutuk‘tan okuduğu bazı ifadelerle destekledi.
“Atatürk 1919 şartlarında isteseydi mevcut çok sayıdaki siyasi partiden birine girip mücadele edebilirdi. Ancak Cumhuriyeti kurup, bağımsız bir devlet yapısını oluşturduktan sonra partisini kurdu. Bugün de siyasi partilerle yapılacak bir şey yoktur. İslamcısı, Türkçüsü, solcusu ile bütün vatanseverlerin yurt sathında ‘Müdafaa-i Hukuk’, ‘Reddi İlhak’ teşkilatlanmaları gibi, bir kurtarıcı beklemeden, bir araya gelmesi gerekir” dedi.
Bakın dinleyicilerden biri Banu Avar’ın Feysbuk sayfasına yaptığı yorumda ne demiş?
“Banu Hanım söyleşiniz sayesinde 7 Aralık benim için hayatımın dönüm noktası olmuştur. Artık bir parti yerine bir davam var.”
*****
Banu Avar’ın feysbuk’ta 500.000 izleyicisi var. Yani Banu Avar görüşlerini yansıtan bir paylaşımda bulunduğu zaman yarım milyon insana ulaşıyor. Bu yarım milyondan bir kısmı kendi arkadaşlarına ve onların da başkalarına paylaşımda bulunduğunu düşünürsek, O’nun paylaştığı her cümlesinin milyonlarca insan tarafından okunduğu ortaya çıkıyor.
Bu çok büyük bir imkân. Zannederim TV programcılığı zamanından daha geniş kitlelere ulaşabiliyor. Ama O “ben çok inatçıyımdır. Bir gün mutlaka, yabancı elçiliklerin şikâyeti ile beni kovan, TRT’ye döneceğim ve orada program yapacağım” diyor.
Özel sohbetimizde söylediğine göre, büyük bir haber kanalında çok iyi ücretle her hafta bir program yapması için teklif gelmiş. Ancak programın içeriği ve birlikte programı yapması istenen kişinin İsrail ve ABD’nin adamı olmasından dolayı kabul etmemiş. “Esasen ben güç sahiplerinin dediklerini yapanlardan olsaydım (mesela küreselleşmenin ve dinlerarası diyalog’un faziletlerini anlatsaydım) müthiş zengin olur, siyasi alanda da önemli koltuklara oturabilirdim.” Bu sözlerden sonra ABD tarafından yetiştirilmiş ve belli medya organlarına yerleştirilmiş kişiler, Onların efendilerine yaptıkları hizmetler karşılığı edindikleri servet ve şöhretlerden örnekler verdi.
*****
Banu Avar’ın kendisine hayran olan gençlerden, işçilerden, köylülerden aldığı muazzam bir enerjisi var. Bunu salona girdiği andan itibaren tam bir hiperaktif karakter haline gelişinden anlamak mümkün. Kitlelerle bir arada olmak, Onlarla duygularını paylaşmak kendisine müthiş bir keyif veriyor. Bu enerji tabii ki aynen muhataplarına sirayet ediyor. İzleyicilerin ayakta olanlar dâhil, neredeyse gözlerini kıpmadan dinlemeleri böyle bir etkileşimin ve inancın eseri olmalı.
*****
Banu Avar’ın söylediklerinden hepsine katılmayabiliriz. Bazı görüşleri fazla karamsar gelebilir. 1919 şartlarından farklı olduğumuzu da düşünebilirsiniz. Beğendiğiniz siyasi parti ve liderine güveniyor olabilirsiniz.
Ancak küresel güçlerin devletler üzerindeki etkisini dikkate almamız ve alınan kararlar, çıkarılan kanunlar, yapılmak istenen Anayasa, izlenen dış politika, yabancıların milli varlıklarımızı ele geçirmesi gibi olayları değerlendirirken Banu Avar’ın anlattıklarının ışığında da düşünmemiz faydalı olacaktır.
Anlattıklarının bırakın hepsini, onda biri doğru olsa ve biz bu tehlikeleri milli bir refleksle engelleyebilirsek her şeye değer. Hele de Banu Avar’ın anlattıklarının çoğu doğruysa ve durum 1919 şartları kadar vahimse, milli refleksi daha da canlı tutmak zarureti var demektir.
Bunun için “Banu Avarlar konuşabilmeli” dedik.
Davetimize icabet eden Kocaeli Aydınlar Ocağı mensupları ile İzmit’ten, İstanbul’dan, Gebze’den, Sakarya’dan gelen bütün gönül dostlarımıza teşekkürler…