Suskun Kürtlerin Sükutu

113

 

Bu gidişle terör ateşi hepimizi saracak, ikiyüzlü davranıyoruz. Terörün bitmesini isteyenler, “mış” gibi yapıyorken; terör pazarına tezgâh kuranlar, esas malı götürüyor. Türkiye’deki terör belası Türkiye’nin dış düşmanlarının, uyuşturucu tacirlerinin, kadın ve insan kaçakçılarının, sigara ve akaryakıt kaçakçılarının, silah tüccarlarının, terör üstünden iktidar kavgası yürütenlerin ve maalesef Suskun Kürtlerin işine geliyor, sanki “sukut ikrardan gelir” deyimi onlar için söylenmiş.

Terörün sürdürülmesi için uluslararası destek, para ve insan gerekir. İnsan kaynağı nereden sağlanıyor? Çoğunluğu yerli Kürtlerden… Terörün hâkim olduğu bölgelerde halk, tehdit altında olduğu için karşı duramıyor ve teröre insan kaynağı sağlıyor. Peki, yurdun diğer kesimlerindeki Kürtlerin çocuklarına sahip çıkamamasına ne demeli?

Terörün etkin olduğu bölgelerde elektrik, su parasını toplayabiliyor muyuz, vergi alabiliyor muyuz? Hijyen kuralları uygulanıyor mu? Kanunların eksiksiz uygulandığı hukuk düzeninden söz edebilir miyiz? Eskiden o bölgelerde tütün alımları yapılırdı ve balyaların içine taş konulurdu ve sonra aynı balya birkaç kere kantardan geçerdi ve en nihayetinde depolarda yangın çıkardı. Şimdi tarım teşviklerinden ve diğer teşviklerden nasıl yararlanılıyor? Yardımlar kimlere ne miktarda nasıl dağıtılıyor? SBS, YGS, YLS ve KPSS sınavları nasıl bir güvenlikle yapılıyor? Polisin, askerin, savcının can güvenliğinin tehlikede olduğu bir ortamda, bu sınavların Manisa şartlarındaki gibi yapıldığını söyleyebiliriz ama buna kim inanır?

Bütün bu açıklamalarımdan Kürtlere karşıymışım gibi bir yaftalamaya kimse kalkmasın. Benim isyanım Kürtlere değil milletin bir parçası olan Kürtlerin suskunluğuna…

İhtiyacı olanlara; milletimin evladıdır, Allah’ın emanetidir diyerek elimden gelen yardımı yapıyor, desteği sağlıyorum, ilişkilerimde ön yargısız olduğumu bilenler biliyor!

Kürt kökenli yavrularımızdan birini, tanıdık bir dostumun fabrikasında meslek eğitimine başlattık. EML son sınıfta okuyan bu çocuğumuzu fabrika sahibi dostum dershaneye gönderdi, parasını kendi karşıladı, çocuk sınavlarda başarılı olamayınca EML mezunu olarak fabrikada işe aldı ve tekrar dershaneye gönderdi. Delikanlı bir süre sonra dershaneyi ve işi bırakacağını, memleketine gideceğini, sınavlara orada hazırlanacağını söyledi, ne dediysek dinletemedik ve gitti. Şimdi öğreniyorum ki, Güneydoğudaki bir üniversitemizin Makine Mühendisliği bölümünü kazanmış. Kapasite itibariyle bir mucizeye ihtiyaç vardı ve sanırım o mucize gerçekleşmiş!

Geçenlerde çalıştığım yere mahcup ve bir o kadar yakışıklı ve sevimli bir delikanlı geldi, beni sordu ve kendini tanıtıp; “falanca gönderdi, burada bir dershane parasız olarak eğitime aldı ama yurda kayıt için şu kadar liraya ihtiyacım var. Van’da dershane ücretsizdi, yol parası alınmıyordu ve harçlık veriliyordu. Burada hiç birisi yok. Dokuz kardeşiz, annem ev hanımı, babam serbest çalışıyor, evin geçimini kardeşlerimle birlikte sağlıyorduk, para istedim, bulursak göndeririz dediler.”

Gencin izahatından, Van depreminden dolayı buraya geldiğini zannettim ve ” eviniz yıkıldı mı” diye sordum; “hayır yıkılmadı, evimiz iki katlıydı ve deprem bölgesine biraz uzaktı, bize bir şey olmadı” şeklinde soru cevap faslından; gencin Manisa Tıp Fakültesini kazandığını, esas hayalinin Cerrahpaşa’da okumak olduğunu, sınavlara girerek oraya yatay geçiş yapmak istediğini, İstanbul, Ankara ve İzmir’in dışındaki şehirlerde okumanın sosyal açıdan kendine bir şey katamayacağını söyleyince, gence yardımcı olmamın farz olduğuna inandım! Bu yaşta bu gerçeklikte birisini kazanmak dünyaya bir insan kazandırmaktı, insanın kendi evladına kazandıramadığı gerçekliğe ermiş birini evlat olarak bağrına basmaktan başka siz olsanız ne yapardınız?

Bu örnek diğerlerinden farklı ama terörün yarattığı pozitif ayrımcılık politikalarından ve fırsatlardan ‘Suskun Kürtlerin’ ziyadesiyle yararlandığını inkâr edemeyiz. Bunun için son on yılın atamalarına kısaca bakmak yeterli olur. Demem o ki, terörün oluşturduğu pazarda ‘Suskun Kürtlerin’ de menfaati var ve en fazla bu sessizliğe kahroluyorum. Yazık, çok yazık! Sudan elektrik üretildiğini bilirdim de insan kanından saadet üretildiğini duymamıştım!