Gelişmiş ülkelerin birinci önceliği eğitimdir. Toplumsal hayat bütünüyle eğitim üzerine inşa edilir. Fakat Türkiye’de eğitim devletin sıradan bir etkinlik alanıdır. En rahat oynanan yapboz oyunudur. Eğitimcilerden başka herkesin karıştığı, karıştırdığı bir alandır eğitim. Son otuz yılda eğitim alanında yapılan değişikliklerden başımız döndü. Klasik eğitim, modern fen programı uygulaması, basamaklı kur sistemi, ders geçme ve kredili sistem, sınıf geçme sistemi, süper liseler, yapılandırmacı eğitim,kesintisiz eğitim, kesintili eğitim, Anadolu Liselerinde (Hazırlık+6 yıl), (Hazırlık+3), (4 yıl), (Hazırlık+4 yıl) uygulamaları son otuz yılın farklı eğitim uygulamalarından bazıları. Eğitimdeki son değişiklik ise yangından mal kaçırırcasına gerçekleştirilen, 4+4+4 Kesintili Eğitim Sistemi’nin yasalaştırılmasıdır. Bu yeni sistem, bilinmezleri ve şifreleri ile eğitimimizi bir kaosa sürüklemiştir.
Milli Eğitim Bakanlığının bile bu yeni sistemle ilgili tekliften, ancak meclis gündemine geldiğinde haberdar olduğu, bu süreçteki konuşmalardan anlaşılmıştır. 26 Maddelik yasanın ilk altı maddesi altı günde komisyonda görüşülünce, olağanüstü hal ilan eden siyasi iktidar, gerekli tedbirleri alarak geride kalan yirmi maddeyi birkaç saat içinde geçirmeyi başarmışlardır. Komisyondan geçen teklif, genel kurulda da sağlıklı bir şekilde görüşülmeden, kavga dövüş geçerek yasalaşmıştır.
Bu yasaya göre kesin olan hususlar şunlardır: 8 yıllık kesintisiz ilköğretim, kesintili 4+4 haline getirilmiş, birinci dört yıl İlkokul, ikinci dört yıl Ortaokul olarak isimlendirilmiştir. 4 Yıllık Lise öğretime eklenerek zorunlu eğitim on iki yıla çıkarılmıştır. İmam-Hatip Liselerinin Ortaokulları dört yıl olarak yeniden açılacaktır. Ortaokullara Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in Hayatı seçmeli ders olarak konulacaktır.
Eğitim sistemini üç parçalı bir yapıya dönüştüren yeni yasanın bilinmezleri ve şifreleri üzerinde de kısaca duralım:
1. Okul öncesi eğitim niçin zorunlu eğitim içine alınmadı? Halbuki son yıllarda bir seferberlik anlayışıyla her yıl yeni iller eklenerek okul öncesi eğitim yavaş yavaş zorunlu hale getiriliyordu. Bakanlık verilerine göre bu alanda okullaşma oranı yüzde 50’lere ulaşmıştı. Son yapılan 18. Milli Eğitim Şurası dahil, son şuralarda okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınması ve böylece zorunlu eğitimin lise de dahil edilerek on üç yıla çıkarılması tavsiye edilmiştir.Çocuğun hem sosyalleşmesini, hem de bireyselleşmesini sağlayan ve batıda okullaşma oranı yüzde yüzlere ulaşan bu eğitim basamağının niçin zorunlu eğitim kapsamına alınmadığı anlaşılamamıştır.
2. İlköğretim niçin kesintili hale getirilmiştir? Kesintili olacaksa, niçin eskiden olduğu gibi 5+3 değil de 4+4 biçiminde kesintili yapılmıştır? Aslında farklı yaş gruplarının aynı çatı altında eğitim görmelerinin psikolojik, pedagojik ve disiplin yönlerinden çeşitli sakıncaları bulunmaktadır. Bu durum on yılı aşkın uygulama sürecinde çeşitli olaylarla ortaya çıkmıştır.Fakat bu yasayı hazırlayanlar kademeli ve kesintili eğitimi bu gerekçelerle istememişlerdir. İlköğretimin kesintili olmasının istenme sebebinin, İmam-Hatip Liselerinin orta kısmının yeniden açılması olduğu anlaşılmıştır.Halbuki bunun için bütün bir sistemle oynanmasına gerek yoktu. Ya sadece İmam-Hatip Ortaokullarının açılması yasalaştırılacaktı, ya da bu okullarda, diğer ortaokullardan farklı olarak okutulan Kuran-ı Kerim ve Arapça dersleri seçmeli olarak, ilköğretim okullarının ikinci kademesine konabilirdi. Tabii, bu derslerle birlikte öğrencileri yönelimlerine göre destekleyecek diğer dersler de seçmeli olarak bu okullarda okutulabilirdi.
3. Liseler zorunlu eğitim kapsamına alındığına göre, bu kademede okullaşamayan yüzde 35’lik öğrenciye nasıl derslik ve öğretmen bulunacak? Bu durumda lise öğrenci mevcudunun bir milyon artacağı, bu nedenle 40 kişilik 25 bin dersliğe ihtiyaç olacağı, şu anda 120 binden fazla öğretmen açığı varken en az 50-60 bin öğretmen açığının daha oluşacağı hesaplanmaktadır. Türkiye bu yükün altından nasıl kalkacaktır?
4. Dünyada eğitimin meslek eğitim ve öğretimine ağırlık verdiği bir gerçektir ve bu çağın bir zaruretidir. Milli eğitimde asıl yapılanma bu yönde yapılması gerekirken, bu yeni düzenlemede bu husus göz ardı edilmiştir. Bu yeni yapılanmaya göre, ortaokuldan sonra, akademik liseler ve mesleki-teknik liselerin yanı sıra mesleki eğitimde başarılı olabilecek ve sanayide ara eleman ihtiyacını karşılayabilecek gençlerimize de ayrı bir kulvar açılması gerekirdi. Bu durumdaki gençler, mesleki eğitimlerini Mesleki Eğitim Merkezlerinde yaparken lise öğretimlerini de Açık Öğretim Liselerinde sürdürebilirlerdi.Fakat bu husus da yasa hazırlanırken gözden uzak tutulmuştur
5. Mevcut ve atama bekleyen okul öncesi eğitim öğretmenlerinin durumu ne olacaktır? İlkokul dört yıl olacağına göre 40-50 bin Sınıf Öğretmeni fazlalık durumuna düşecektir? Bunların akıbeti ne olacaktır? Liselerde oluşacak büyük branş öğretmeni açığı nasıl kapatılacaktır?
Bu şifreler çözülmeden, bu sorular cevaplandırılmadan 4+4+4 Kesintili Eğitim Sistemi’nin ülke için yararlı sonuçlar vermesi mümkün değildir. Bu sonuçtan belki geçmişte mağdur olan bazı kişiler ve gruplar tatmin olabilir, fakat toplumun büyük çoğunluğu memnun olmaz. Halbuki daha açık olup, çocuklarının çok iyi din eğitimi almasını isteyen ailelerin tercihi olan İmam-Hatip Ortaokullarının açılması sağlansaydı daha yararlı olurdu. Tabii bu konudaki asıl gerçekçi değerlendirmeler yasanın uygulamasına yönelik düzenlemeler ortaya çıktığında yapılacaktır.