Mahir Ağbinin Bağı

95

 

Bugünlerde Evliya Çelebi misali, dünya kazan ben kepçe olarak, Türkiye’yi ve Balkanları dolaşıyorum. Geçtiğimiz günlerde Gaziantep, Kahramanmaraş, Adana ve Ceyhan uğradığımız duraklar oldu. Muhtemelen siz bu satırları okurken, Allah nasip ederse Romanya’da ve Romanya Türkleri ile beraber olacağız.

Bu seyahatlerin en önemli amacı; bizlere unutturulmaya çalışılan “BALKAN BOZGUNU”nu 100.Yılında gündeme getirmek ve günümüzde yaşanılanlarla, geçmişte yaşananların benzerliğini ortaya koymak ve de savaş sonucunda çıkan ağır faturayı Türk Milletine anlatmaktır.

Ancak bu seyahatler vesilesi ile benim bir dev olarak nitelediğim Türk Milleti’nin uyku konusundaki ısrarını da hayret ve üzüntüyle müşahede ettiğimi söylemek istiyorum.

Buna mukabil olarak da haksızlık etmemek için sayıları az da olsa uyanık ve şuurlu Türk evladına rastladığımı belirtmek isterim.

Bir de gittiğim her yerin buram buram “Türk” koktuğunu biliniz. Zaten anlatmak istediğim de, budur…

Seyahatimizde ilk durağımız Gaziantep oldu. G.Antep, sanayileşme konusunda almış başını gidiyor. Sabahleyin meşhur “katmer”le kahvaltı yaptık ve Antep’in ünlü “Bakırcılar Çarşısı”nı gezerek, çarşıda bir kahve içtik. Dikkatimizi çeken şey, Gaziantep esnafının gösterdiği yakın ilgi ile bizlere yardımcı olmasıydı. Anladım ki; Gaziantep’in gelişmesinin altında yatan temel faktör, esnafın müşterisine karşı takındığı bu müspet tavırlar olmuş.

Yolumuz Antep’ten Kahramanmaraş’a doğru uzandı. Bizi orada Kahramanmaraşlılar ile Balkan Muhacirlerinin “Mesut Ağa” lakabını yakıştırdığı, ağabeyimiz Mesut Başkır ve kalabalık bir dost grubu karşıladı.

İki ayrı toplantıda, hem “Balkan Savaşları’nın 100 yılı ve Balkanlardaki Türk Soykırımı” üzerine hem de Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı (TÜRKAV)’ın düzenlediği “Vefatının 15. Yılında Alparslan Türkeş’i Anma Gecesi”nde konuştuk. Bu toplantılarda şahsımıza gösterilen ilgiyi ömür boyu unutmam mümkün değil.

Bu toplantıların birinde de Arif Yücel üstadın Kuran-ı Kerim kıraatını dinledik. Arif Yücel, Allah’ın kelamını yine Allah’ın verdiği sesle öyle bir güzel okudu ki; ruhumuz o anda binlerce kez secde etti. Arif Yücel hocanın, aynı zamanda hattat olduğunu öğrenmek, bizim yolumuzu ibadete açılmış olan “SULTAN ABDÜLHAMİTHAN CAMİİ”ne yöneltti.

Bu cami benim gördüklerim içinde Cumhuriyet tarihi boyunca yapılmış en güzel camidir diye düşünüyorum. Hepinizin gidip görmesini salık veririm. Camideki işlemeler ve çiniler gerçekten görülmeye değer. Bu güzelliklerde, Arif Yücel hocanın hattatlığının da katkısı olduğunu öğrenmek ona karşı, tanımasakta muhabbetimizi ve saygımızı artırdı.

Kahramanmaraş denince biliyorsunuz akla hemen dondurma, pul biber ve işlemeli altın bilezikler gelir. Ben bunların yanına da bir de “Mahir Ağbinin Bağı”nı ekliyorum. Bu bağı gidip mutlaka görün. Bağın havası, suyu, meyvesi ve panoramik Kahramanmaraş manzarası gerçekten görülmeye değer. Mesut Başkır’ın bağı nerede diye sorarsanız, onu bağı da Kahramanmaraş tabiri ile “Mahir Ağbinin Bağı’nın hemen “gırağında” …

Yolumuz devamla Adana’ya ve oradan da Ceyhan’a ulaştı. Bizleri misafir eden Hatice ve Necati Sultan çiftini, oradaki Adanalı ve de muhacir kardeşlerimizle kucaklaşmayı unutmak olmaz. Hele Giritliler Derneği’ni kurmuş olan Yüksel Hançerli ile Girit’i ve Girit’teki acılar üzerine yaptığımız  konuşmayı ve de bunları sizlerle paylaşmazsam ecdada haksızlık olur.

Son durağımızda Türk Dünyası’na kucak açmış olan Ceyhan Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün memleketi Ceyhan oldu.

Herkesin kapı bucak saklandığı bu dönemde, Hüseyin Sözlü gerçekten yiğit bir adam. Milli Şehit Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in heykelini Ceyhan’ın orta yerine dikmiş ve açılışını da yine bir abide adam, rahmetli Rauf Denktaş’a yaptırmış. Üstelik Milli Şehidimiz Kemal Bey’i de her yıl layıkıyla anıyor. Üstelik üst üste 3.kez seçilen Ceyhan’ın bu genç ve dinamik Başkanı, Türk Dünyası’nın her yerine yetişmeye çalışıyor. Çünkü bu güzel beldenin nüfusu, Türk Dünyası’nın her yerinden insanların bir araya toplanmasıyla oluşmuş durumda.

Adana’da “Mesut’un Yeri”nde ve Ceyhan’da yediğimiz Adana Kebaplarını, el yapması şalgam suyunu ve bu mevsimde Ceyhan’da olan marulu ve de Kahramanmaraş’ta yapılan Balkan yemeklerini anmadan geçersem, derdimi eksik anlatmış olurum.

Türk Milleti’nin değerli evlatları; biraz hareketlenip oturduğumuz yerden kalkıp, Türk topraklarını gezmeniz, ihmal ettiğimiz kardeşlerimizle kucaklaşmanız ve rahmetli Ebulfeyz Elçibey’in dediği gibi “Türk’ün Türkle tanış olması” ve de tabiri caizse bu manada iman tazelememiz gerekir diye düşünüyorum. Emin olun, toprağımız ve insanlarımızla her buluşmadan sonra, yeniden diriliyor ve menzile daha hızlı koşuyorum. İsterseniz siz de deneyip görün…