Birinci Dünya Savaşı sonunda SEVR Antlaşması ile ne güzel paylaşmışlardı topraklarımızı!
Halife-Padişah İstanbul’a zincirlenecek ve gerektiğinde İslam alemine karşı kullanılacaktı!
Ama, Mustafa Kemal adında bir oyunbozan çıktı karşılarına!
Halkın kanına girdi!
Anadolu halkıyla birlikte kurtuluş mücadelesi verdi ve kazandı.
LOZAN’da barış imzalandı.
Düşündüler ki; “Bir gün borç isteyecekler, o zaman yine elimize düşecekler!” ( Lord Curzon)
Üstelik, Osmanlı’nın borçlarını da yüklediler!
Türkiye Cumhuriyeti bu koşullarda doğdu.
Bu bir DEVRİM idi.
Yeni düzenin sahibi de efendisi de HALK olacaktı.
Osmanlı borçları nedeniyle yabancıları eline geçen limanlar, demiryolları, telefon-elektrik-ulaşım şirketleri ve REJİ ( Yaprak tütün işletmeleri) bir bir, bedeli ödenerek geri alındı.
Yeni fabrikalar kuruldu; Sümerbank, SEKA, Etibank, Şeker fabrikaları…
Mustafa Kemal’in yaşayabildiği ilk 15 yıl, dünyayı şaşırtan bir gelişme ve kalkınma süreciydi.
1938’de O’nun bedensel ölümüyle birlikte “karşı devrim süreci” başladı!
Amerikan emperyalizmi, 1947 Marshall Yardımı ile girdi topraklarımıza!
Üstler kurdu, eğitim düzenimize el attı!
Çıkarına uygun “işbirlikçiler” buldu!
Demokrasimizin güdükleşmesi ve halkın sindirilmesi için “Darbeler” yapıldı üst üste!
Üstelik, bu darbelerin “Atatürkçülük” adına yapıldığı yalanları söylendi!
1980 yılı 24 Ocak tarihinde, İMF’nin dayattığı bir “ekonomi-politika” uygulamaya kondu. “Türkiye’yi sömürgeleştirme siyaseti” buydu!
Mustafa Kemal’in zamanında kurulan ve yabancılardan geri alınan tüm ULUSAL VARLIKLAR yeniden yabancılar ve işbirlikçileri arasında bölüşülecekti!
Ama, demokrasi düzeninde, hele hele TİP ve DİSK gibi kurumlar varken bu iş zordu!
Bu yüzden “faili meçhul” cinayetler işlendi.
Etnik ve mezhepsel farklılıklar kullanılarak kitlesel katliamlar düzenlendi.
12 Eylül 1980 Faşizmi böyle geldi.
ABD ve Çok Uluslu Sermaye mutluydu!
24 Ocak Kararları’nın teknisyeni Turgut Özal, Cunta Hükümeti’nin “Ekonomiden sorumlu” Başbakan Yardımcısı oldu!
24 Ocak Kararları artık rahatlıkla uygulanıyordu…
Küresel düzen, kendi çıkarlarına uygun siyasal iktidarları belirleme olanağına sahipti. Karşı Devrimci güçler “işbirliğine” hazırdı!
Demokrasi şalı altında, kimi cemaatlerin taşeronluğunda “sürü-çoban ilişkisi” kuruldu!
ABD nasihatleriyle belirlenen eğitim sistemi, “bilgi hamalı, bu bilgiyi yaşam pratiğine dönüştüremeyen, yorum yapma-düşünme yeteneği törpülenmiş, mesleksiz insanlar” üretti!
Halk, “vatan-millet, din-iman” yalanlarıyla uyutulup uyuşturulurken, Mustafa Kemal’in yoktan var ettiği SEKA, SÜMERBANK, ETİBANK, TEKEL başta olmak üzere tüm ulusal varlıklar yağmalandı!
“Ne komünist ülkeymişiz! Sat sat bitiremiyoruz!”diye yakındılar. ( Kemal Unakıtan)
Limanlarımıza da böyle girdiler!
Telekom’u böyle ele geçirdiler!
Şimdi sıra, Mustafa Kemal’in adını silmeye geldi!
Üniter Devlet, Andımız, Gençliğe Hitabe, laik eğitim sistemi, birilerine batmaya başladı!
Ezcümle; bindirildik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!
Farkında mıyız?
Sonuçlarına razı mıyız?