Türkiye’de Gelinen Nokta: Bölünmek mi?

98

“Eski ‘Hak – Par Genel Başkan Yardımcısı’ Diyarbakır Kürt-Der sözcüsü ve İsviçre vatandaşı İbrahim Güçlü, AB’nin Türkiye’ye yaptığı dayatmalar sayesinde ‘Kuzey Kürdistan’ olarak adlandırdığı Güneydoğu’da ayrı devlet istediğini söyledi.”

X

İşte AB’nin ve AB Uyum Yasaları’nın Türkiye’yi getirdiği nokta. Demokrasi diyerek, Hak-Hukuk diyerek vatanım bölünecekse, insanım birbirine düşecekse, ben öyle Demokrasi’yi de, Hakkı Hukuku da istemem.

İsim ve Resim’den ibaret Demokrasi; Adalet külahını başına takmış, ihanet şebekelerinin yüzlerini maskeleyen, perdeden başka bir şey değildir.

X

Olmayacak vatanda, neyleyeyim ben, Hürriyet’i ve Demokrasi’yi?
Musallat ediyorsa, vatanın başına bela kesilecek asiyi

X

“Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın sembolündeki Atatürk’ü Kocatepe’de temsil eden figürün çıkarılması Yunanistan tarafından memnuniyetle karşılandı. Yunan gazeteleri… Yeni sembollerin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda kullanılmaya başlanmasının da kendileri için anlamlı olduğunu yazdılar.

“To Vima Gazetesi ‘Eski bröve (sembol)’de Mustafa Kemal’in Küçük Asya Savaşı (Kurtuluş Savaşı)’ndaki figürünün yanı sıra sancaklar ve silahlar vardı. Yenisinde Atatürk ve sancaklar yok. Belki de anlamlı bir değişiklik söz konusu’ dedi.”

Kocatepe; Yunan yenilgisini ve Yunan Devleti’nin düşman oluşunu hatırlatıyordu. Aynı zamanda Türkler’in Sevr’i nasıl yırttıkları, Batı oyunlarını nasıl bozduklarını, hiç yoktan nasıl bir yeni devlet çıkardıklarını hatırlatıyor ve Batı resmiyetinin yüzüne, bir şamar olarak iniyordu. Bu milli hareketin önderi olan M. Kemal’in görüntüsü, Batı’yı rahatsız ediyordu.

Nitekim bu yüzden olsa gerek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Cumhuriyet’in kurucusunun resimlerinin indirilmesini talep ettiler.

İşte böyle bir ortamda – ne kadar iyi niyetlerle yapılmış olsa da-  K.K.K. nın sembolündeki bu değişiklik zamanlamasının 29 Ekim’e rastlaması tepkilere  yol açmış, kimilerini gerçekten üzmüştür. Böyle tavizlerle Batı’yı ve onun piyonu olan Yunan’ı yumuşatacağımızı sanıyorsak, çok aldanırız.

Eğer Batı’nın saygısını istiyorsak; güçlü ve kararlı, birlik ve beraberlik içinde olmaya bakalım. Yoksa aç canavara muhabbet; ancak onun bize karşı iştahının biraz daha kabarmasına vesile olur başka değil.

X

“İbrahim Güçlü, ‘Türkiye’de Kürt milletinin egemenlik hakkı gasp edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan sonra Kürtler’in değerlerine, topraklarına el koydu’…” (Yeniçağ, 20 Kasım 2005)

2352

X

Türkiye’de Türkler, Kürtler ve diğer kavimler; Türklerle et ile tırnak gibidir. Hangi kavimden olursa olsun, hangi dili ayrıca kendi aralarında konuşursa konuşsunlar; hepsi de Türk Milleti’nin ayrılmaz parçasıdır. Sentez ve terkiptirler. En ufak esişte, ayrılabilecek karışım değildirler. Özellikle aynı dinin mensubudurlar.

Zaten bu ayniliklerden ötürü Türkiye’dedirler. Türkiye’yi vatan tutmuşlar, vatan bilmişlerdir. Çünkü  “Türk”  kelimesinde ırk manası yoktur. Ama O’nun lokomotifliğinde bir ve beraber olmuş; aynı dinle, aynı dille kaynaşmış olup, aynı vatanı paylaşmaktadırlar. Bu böyle biline.

Kaldı ki, – binlerce yıl evvel bu topraklarda oluşumuz bir yana-  İslami hüviyetimizle, İ’layı Kelimetullah uğrunda, saflarımızda her müslümana yer vererek fakat kendi liderlik ve bayraktarlığımızla Anadolu’yu fethetmiş, Bizanslılara karşı zaferler kazanmış, bu toprakları Hilal’in emrine ve onun mensuplarına sunmuşuz.

Kısaca demek lazımsa, bu yurt bu vatan; Türk Milleti’nin önderliğinde kazanılmış, yeni bir hüviyetle yeni bir devlet olarak, tarih  sahnesinde yerini almıştır. Yani Türkiye  – hatta çevresiyle birlikte- Türk Milleti’nin kılıç hakkıdır.

Kimileri, kimin hakkını kime peşkeş çekmek istiyorlar? İyice bir düşünsünler. Düşünsünler de akıllarını başlarına alsınlar. İçinde bulundukları ve birer parçası oldukları Türk Milleti’nden kendilerini soyutlamasınlar. Kendilerini bu milletten ayrı ve gayrı  görmesinler. 
Unutulmasın ki, Türkiye halkı bir ve bütündür.
Resmi ve Eğitim dili Türkçe’dir.

Devlet; devlet olmanın  şiarı sayılan hiçbir şeyde ortak ve ortaklık  kabul etmez. Ve zaten etmemeli. Çünkü:

“Arus – ı  saltanat şerik kabul etmez.” derken Koca Osmanlı
Aksi; Cumhuriyet Türkiyesi’nin sonunu kılmaz mı kanlı?

X  

NOT: 21 Aralık 2005 tarihinde kaleme alınan bu makale; son olaylar vesilesiyle Türkiye’nin bölünmenin eşiğinde olduğu şeklinde (!) ipe sapa gelmez yazıların kaleme alınması ve irade edemeyecekleri temennilerin söylenmesi cür’etine şahit olduğumuzdan ötürü, tekrar ele alınarak neşri uygun görüldü.

 

Önceki İçerikİslam’da Savaş
Sonraki İçerikBizim İçin Her 5 Ocak Bayramdır
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.