Ülke sorunlarını demokrasi içinde çözülemez noktalara taşımak, bizzat demokrasiyi dışlamak ve amaca varmak için onu vasıta gibi görmektir. Tenkit kabul etmemek, muhalif bir kimse ve kuruluş bırakmamak demokrasinin gereği midir? Son yıllarda ortaya çıkan çirkinlikler ve demokrasi ayıpları bu ülkeye hiç de yakışmıyor ve uymuyor.
Ne gariptir ki; Başbakanımız mensup olduğu milletin adını nedense söyleyemiyor. Son derece anlamsız bir Türkiyeliliği öngörüyor. CHP’nin 12 Haziran 2011 Genel Seçimlerindeki seçim bildirgesinde de Türk Milleti ifadesine rastlayamıyoruz. Bir ara CHP ‘nin yeni genel başkanı “Kürt demiyorum ama Türk de demiyorum” diyerek zihninin ne kadar karışık ve bulanık olduğunu ortaya koymuştu. Türklük bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ayırım yapmadan ortak sıfatı değil mi? Milletin ve milliyetin adını etnik seviyeye indirip sözde dengeleme yanlışı neden? Dünya böyle mi yapıyor?
Kaldı ki, konuya kültürel bakarsak, Türkiye’de anadili Türkçe olanların %84-86 arasında değişmesi “Türkiye sadece Türklerin değildir” diyebilme gafletini gösteren bazı devlet adamlarımızı tekzip etmiyor mu? Ayrıca anadili Türkçe olmamasına rağmen, milli kimliği benimsemiş insanlarımız var. Güneydoğu’da yapılan araştırmaların çoğunda “kimlik sorunum var” diyenlerin oranı %6-8 arasında değişmiyor mu? İşsizlik en önemli sorun olarak %60’lara varan bir nispette karşımıza çıkmıyor mu?
Türk kimliği konusunda yeterli hassasiyeti göstermeyenlerin son günlerde Türkçe sevdası birden ortaya çıkıverdi. Olimpiyat kelimesi ayağa ve işportaya düştü. Türkçe, Türk Milleti’nin dilidir. Dünya dili olan Türkçe aynı zamanda kendilerini Türk Kültür dairesi içinde görenlerin, Türk Kültürünü yaşayanların ve Türk dostu olanların da ortak dilidir.
Geçenlerde BBC’nin ve Amerikanın Sesi Radyosunun Türkçe yayınları durdurduğu haberi basında yer aldı. Anlaşılan “Türk sorunu” uzun bir süredir Dünyada dal budak salmış, bundan dolayı siyasi patronları, uşakları ve işbirlikçileri Türk’le ve Türkçe’yle uğraşma ihtiyacı duymuşlardır.
Kosova’da anayasadaki resmi diller arasından Türkçe’nin çıkarılması sonucu, yerine İngilizce’nin geçtiğini biliyoruz. Türkçe sadece Türklerin yaşadığı bölge ve belediyelerde geçerli olabiliyor ve kullanılabiliyor. Onu da çeşitli nüfus hareketleri ile engellemeye çalışıyorlar.
Kosova’dan aldığımız haberlere göre; Prizren’de KFOR kapsamında görev yapan ve güzel hizmetler veren Taburumuzda faaliyet gösteren “Mehmetçik Radyosu”nun yayınına son verilecekmiş. Kosova’da Türkçe yayın yapan tek radyo olan “Mehmetçik Radyosu”na sahip çıkacak yetkili arıyoruz. Bu yanlışın arkasında kimler var? Yeri geldiği zaman Türkçe’yi amaçları için kullanacaklar, toplantılarında bazı dönek eski komünistlerle Türk düşmanlığı ve Türkiye’yi Türkiye yapan değerlere karşı işbirliği yapacaklar; daha sonra Türkçe sevdalısı kesilip Türkçe’ye hizmet edecekler. Türkçe, Türk Kimliğinin dışında mıdır? Bu bir çelişki değil midir?
Türkiye’nin kurtulmak zorunda olduğu bir çelişki de, demokrasi ile ırkçılığı akraba görme yanlışıdır. Hem demokrasi ve demokratikleşmeyi ağzımızdan eksik etmeyeceğiz; hem de etnik ırkçılığı demokratikleşme diye savunarak terörlü ihanete taviz vereceğiz. Bu çelişkiden de kurtulmak durumundayız. Çelişki ve yanlışlar o kadar çok ki… İstanbul 1.Bölgede MHP’den seçimi kazanmış olan Hayrettin Nuhoğlu’nun çeşitli tertiplerle yolunu kesip TBMM dışı bırakmak demokrasinin bir gereği mi? Milli iradeye saygı nerede?
Alman, Fransız ve Rus millet olmuş da biz mi milletleşememiş ve milletleşme yolunda mesafe alamamışız? Bazı belirsizliklere, mutabakat eksikliklerine ve kısır döngü olarak süren yanlışlara rağmen; mahalliliği, etnikliği aşan ortak bir milli kültür ve milletleşme süreci yürümüştür. Ancak bugün GOP(Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) geçerlidir. Değişen Dünya yeniden paylaşılıyor. Türkiye’yi istedikleri şekle sokarlarsa Ortadoğu’ya ve diğer ülkelere bizi örnek gösterebileceklerdir.
Sömürgecilik dün de bugün de canlılığını koruyor; ancak malzeme ve kavramlar değişebiliyor. Demokrasiden başka sığınacağımız bir liman yok. Ancak sandık ve demokrasinin sömürgeciliğe, “emperyal demokrasi“ye hizmet eder hale gelmesi de bir çeşit demokrasiye yabancılaşmadır.