51 Yıl Sonra 27 Mayıs’ı Anımsamak!..

108

“Demokrasi” sözcüğünü, temel bir “insan hakkı” olarak algılarım.
Demokrasi; bireyin “her açıdan özgür olduğu ve doğuştan sahip olduğu temel haklarıyla yaşadığı bir insanca düzen” olmalı.
Demokrasi bir “kültür” yani bir yaşam biçimidir.
Ailede demokrasi yoksa, o ailede yetişen bireyin “demokrat” olması mümkün değildir.
“Biat kültürü”  demokrasi kültürünün tam zıddıdır!
Bir ailede ya da bir grupta “BİAT ETMEK” asılsa, orada demokrasiden söz edemezsiniz.
27 Mayıs 1960 İhtilali olduğunda 10 yaşımda ve ilkokul öğrencisiydim.
Yassıada duruşmalarını radyodan dinlerdik.
CHP’li bir ailenin çocuğuydum.
Ama duruşmalar sonunda Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun idamlarına sevinen yoktu! Aksine, rahmetli Büyükbabamın tepkisi vardı.
“Çok kötü oldu, çok daha kötü olacak” dediğini anımsıyorum.
İlk siyaset öğretmenim Büyükbabamdı. O’nunla daha sonraki yıllarda da bir çok kez 27 Mayıs’ı konuştuk. Kaygıları değişmediği gibi yaşanan olaylarla daha da artıyordu.
12 Mart 1971 Askeri Muhtırası verildiğinde Üniversite öğrencisiydim. Büyükbabam, Ankara’ya kadar geldi. Kaygılıydı.
Deniz Gezmiş ve arkadaşları idam edildiğinde, o hiç tanımadığı gençler için ağlıyordu.
Yakın siyaset arkadaşı Nihat Erim, o olağanüstü dönemde  Başbakan olmuştu ama o, Ecevit’in tepkisini haklı buluyordu.
Bizim ailemiz, inancına bağlı ama “laik” bir devlete saygılıydı ama hiçbir askeri müdahale alkışlanmadı!
Bunu, Mehmet Ali Birand’a yanıt olarak belirtiyorum!
Türk Siyasi Tarihi’ni 20 yaşımdan bu yana tam 40 yıldır inceliyorum.
Kimilerinin inat ve ısrarla iddia ettiklerinin aksine, 27 Mayıs 1960 darbesinin CHP ve özellikle İnönü’nün isteği üzerine yapıldığına dair hiçbir somut kanıt bulamadım!
Ama, bu olayda ABD’nin parmak izlerini gördüm!
1960 bütçesi 387 milyon TL açık vermişti. Bu açığı ABD’nin kapatmaya niyeti yoktu! Menderes Hükümeti, bu kez Sovyetler Birliği ile ekonomik ilişkiler kurmak ve yatırım desteği almak istiyordu.
İskenderun Demir Çelik Fabrikası, bu yönelmenin bir ürünüdür.
Eğer 27 Mayıs 1960 darbesi olmasa, aynı yıl Temmuz ayında Menderes, Moskova ziyareti yapacaktı!
Öte yandan, gelişmekte olan yerli sanayi temsilcileri, “Planlama ve ithal ürünlere yüksek gümrük tarifesi uygulanarak, korunmak” istiyordu.
Ama, Demokrat parti iktidarından olumlu yanıt alamıyordu!
Demokrat Parti iktidarı, 1957 seçimlerinde büyük ölçüde gerilemiş olmanın stresi içinde hırçınlaşmıştı!
Meclis içinde DP’li milletvekillerinden oluşan “Tahkikat Komisyonu” hukuk dışı bir oluşumdu ve muhalefeti sindirmeye çalışıyordu.
Radyolarda sık sık “Vatan Cephesine katılanlar” anons ediliyordu!
İsmet İnönü taşlanıyor, yurdun değişik yerlerinde olaylar tırmanıyordu.
İşte bu koşullarda birileri düğmeye bastı ve 27 Mayıs 1960 Darbesi yaşandı. O parmaklar “resmi olarak” hala meçhuldür!
27 Mayıs 1960 Darbesi, bir “faili meçhul cinayetti!”
Üç siyasetçinin idamı, Cumhuriyet döneminin “ilk siyasi cinayetleri” olarak tarihe geçti.
Biz, içeride birbirimizi suçlarken, sınırlarımız ve okyanus ötesinde birileri, büyük olasılıkla ellerini ovuşturuyordu!
Tıpkı bugün de ovuşturdukları gibi!..