Statükodan Yana Mısınız, Değişimden Yana Mı?

100

 

AKP adaylarının ve yandaşlarının çokça sorduğu bir soru bu. Tabii ki “biz değişimi temsil ediyoruz, muhalefet ise statükoyu” dedikten sonra.

Statüko mevcut durum, var olan durum demek. Değişim ise var olan durumu değiştirmeyi ifade ediyor.

ABD Başkanı Obama’nın seçim kampanyasında kullandığı bir kavramdı, değişim. Obama, kitleleri etkileyen bu kavramı çok iyi kullanarak başarılı oldu.

Değişim üzerine çok tekrarlanan bazı sözlerden örnekler: “Değişimin önünde durulamaz. Değişmeyen tek şey değişimdir. Değişime direnenler kaybetmeye mahkûmdur.”

Demek ki, sihirli bir kelime değişim.

Çünkü özellikle dinamik toplumlar, genç nüfusun etkin olduğu kitleler çoğu zaman mevcut durumdan şikâyetçidir.

Böyle toplumlarda değişim kavramını sahiplenmek bile propaganda savaşında rakiplerden bir adım önde olmak kabul ediliyor.

Öyleyse seçim sonuçlarına etkisini görebilmek için hangi partilerin değişimci, hangi partilerin statükocu olduğunu anlamaya çalışmak faydalı olacaktır.

İkinci kademede ise kavramın içini doldurmak yani değişimden kastedilenin ne olduğunu değerlendirmek lazımdır.

EN DEĞİŞİMCİ PARTİ BDP’DİR. BDP/PKK Türkiye’nin devlet yapısını, siyasi, toplumsal ve kültürel temellerini kökten değiştirmek isteyen ve bu talebini seçim kampanyası olarak yürüten taraftır.

Böyle bir değişim talebine hayır diyen seçmen kitlesi yüzde 93 mertebesindedir. Bu yüzde 93 statükodan yana diye suçlanabilir mi?

Değişim kavramının içinin doldurulması gerekir. Değişim her zaman gelişim demek değildir, bazen mevcut durumdan daha kötüye gitmek de değişimdir.

Mesela bir aile reisinin işinden ayrılması o aile için bir değişimdir. Bu değişimin gelişme olarak nitelendirilebilmesi için o kişinin daha iyi bir iş bulması gerekebilir. O kişi işsiz kalmış veya daha kötü şartlarda iş bulabilmişse bu değişim gelişme değil, kötüleşme olarak vasıflandırılabilir.

Bir kişinin evlenmesi de, eşinden ayrılması da değişimdir. Evlendiğinde veya boşandıktan sonra daha mutlu oluyorsa bu değişim onun için faydalı olabilir. Daha mutsuz oluyorsa hayatı çok kötü değişmiştir. Bu değişimin diğer eş, çocuklar ve yakın çevresi açısından etkileri de değişimin iyi veya kötü olmasının kişilere göre de farklı olabileceğini göstermektedir.

STATÜKOYA HER ZAMAN KARŞI OLMAK GEREKİR Mİ? Mevcut durum bazen yakın gelecekte öngördüğümüz gelişmelerden daha iyi ise statükoyu savunmak daha akılcıdır.

Mesela ülkenin bölünme riski varsa ve atılacak adımlar bu riski artıracak mahiyette ise, yeni adımlar atarak değişim yapmak bilerek tehlikeye atılmak demektir.

Bir yüce dağa tırmanmakta olan dağcıları göz önüne getiriniz. Dağ son derece engebeli ve tehlikeli uçurumlarla doludur. Güvenli bir mola bölgesinde iken bir metre ilerisinin dahi görülemeyeceği kadar ağır bir sis çökmüş olsun. Değişim adına tırmanmaya devam etmek mi gerekir, yoksa statükoyu muhafaza ederek sisin geçmesini beklemek mi akılcıdır?

KONTROLLÜ BİR DEĞİŞİM: Aynı dağcılar güvenli olmayan bir bölgede iken bir adım ötesini görmeye mani olan sis basmış olsun. Hava soğuk, zirveye varmak ta, geri dönmek te aynı zamanı alacaktır ve aynı riskleri barındırmaktadır. Orada kalınırsa donmak riski vardır. Bu durumda statükoyu korumak yani orada kalmak akılcı olamaz. Zirveye çıkmak veya geriye dönmek için acele etmek de çok tehlikelidir. Uçurumlardan düşülebilir.

Bu halde mevcut durumdan çok emniyetli ve tedbirli bir şekilde çıkmaya çalışmak en doğru yol olacaktır. Yani bir ayağınızı güvenli bir zemine basıp, diğer ayağınızla yoklayarak, basacak güvenli bir zemin bulmak ve böylece yarım adımlar atarak zirveye varmaya çalışmak gerekir. Yani çok kontrollü ve hızı düşürülmüş bir değişim. (Bu örneği Petkim’de görev yaptığım sırada eski bakanlardan Vehbi Dinçerler’den dinlemiştim.)

Türkiye’de değişimden murat edilen yeni anayasa ve devletin niteliklerinin değiştirilmesi ise, son örneği dikkate almak lazım. Ülkenin bu sisli havasında, Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen ve Suriye’den gelen (BOP kapsamında yaratılan) sert fırtınalı ortamda, demokratikleşme, sivilleşme, değişim kavramları adına atılacak adımlarda bastığınız zemine çok dikkat etmek zorundasınız.

Çünkü parçalanma, ufalanma, yaralanma riski çok büyüktür.

AKP STATÜKOYA KARŞI MIDIR? Değişimden kastedilen devlet erklerini (yasama, yürütme, yargı güçlerini) elinde bulunduranların değişimi ise AKP’nin değişimci olması mümkün olamaz. Değişimci olan muhalefet, statükocu olan ise AKP olur.

Bugünün Türkiye’sinde AKP, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık/ Hükümet, TBMM Başkanlığı,  Yargı, YÖK, medya ve birçok kurumda hâkim durumdadır. AKP’nin mevcut durumdan yani statükodan memnun olmaması, bu durumun değişmesi için çalışması anlamlı değildir.

Yapılmak istenen Yeni Anayasa ile Başkanlık sistemi getirilerek Başbakan’ın daha geniş yetkilerle ve daha uzun süre ülkeyi yönetme arzusunu gerçekleştirmektir. Bu değişim değil, statükonun güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kılınması çabasından ibarettir.

Kaldı ki parlamenter sistemin yerine Başkanlık sisteminin getirilmesinin millete yararı olacağına dair yaygın bir kanaat yoktur. Sadece muhalefet değil, Cumhurbaşkanı ve AKP Bakanlarından bir kısmı bile böyle bir değişime endişe ile bakmaktadır.

SON SÖZ: Statükoculuk ve değişimcilik herkesin kendi bulunduğu konum ve şartlara göre değişir. Şartlara göre statükocu olmak da akılcı olabilir, değişimci olmakta. En kötüsü ise slogancı olmaktır.

Ben bu milletin alt ve orta tabakalarından yükselmiş insanların ülke yönetiminde rol almasından çok memnunum.

Ancak demokrasi ve hürriyetler açısından, devlet erklerinin (yasama-yürütme-yargı kuvvetlerinin) ve dördüncü kuvvet medyanın tek parti kontrolünde olduğu bir statükoya karşıyım.

Parlamenter demokrasi yerine Başkanlık sistemi, federasyon yapılanması, devletin temel nitelikleri konusunda yapılmak istenen değişime de karşıyım.

Başka bir ifadeyle,

  • “Kuvvetler Ayrılığının ve dengesinin” olduğu;

  • halk iradesinin tam olarak Meclis’e yansıdığı;

  • kolektif hakların değil bireysel hakların geliştirildiği;

  • özel hayatın gizliliğinin korunduğu;

  • düşünme ve düşündüğünü ifade hürriyetinin genişlediği;

  • hukukun üstünlüğünün esas olduğu bir devletten yanayım.

 

Önceki İçerikBöyle Çılgınlık Olmaz
Sonraki İçerikErlik Marşı
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.