12 Haziran Siyaset Okumaları 1/ İleri Demokrasi

216

İnsanımızın ‘okumadan âlim, yazmadan muharrir’ olduğu yönleri çoktur. 12 Eylül darbesine kadar bir köşe başında durup önümüze gelene; ‘benim başım ağrıyor’ deseniz, kimse bir doktora git demez hemen reçete yazardı. Din ve siyaset bilgimiz de bundan geri kalmazdı. Hepimiz biraz din adamı, biraz doktor genelde siyaset bilginiydik. Yani Türkler, kendi icatları ‘sacayağı’ gibiydi. Bu üç bilge yönümüzün bizi her konumda dengede tuttuğunu sanırdık.

Zamanla geliştik. Rahmetli Özal döneminde dört dörtlük olduk. En derin eksiğimiz  ‘ekonomi’ idi, sayesinde ‘ekonomist’ olduk. Biz öyle sanıyorduk ama hiçbirimiz tam değildik. Ömer Hayyam’ın tabiriyle ‘ şu üç günlük dünyada, ne tam kâfir olabildik ne tam Müslüman’ yarım yamalak yaşadık / yaşıyoruz.

12 Eylül darbesiyle birlikte o yarım siyaset bilgimiz de felç oldu. Nesiller siyasetten koptu / koparıldı. Siyasi partiler mezun veremeden kapandı / kapatıldı. Türk siyaseti yörüngesini şaşırdı, seçmen fırıldağa döndü.

12 Eylül’den bu güne 30 koca yıl geçti. Neler yaşadık neler… Vatandaş siyasete henüz ısınıyor. Siyaset yörüngesine oturuyor, deprem çadırlarının yerinde binalar yükseliyor, hasarlı partiler kendini onarıyor, acar partiler kurumsallaşıyor…

Bu durum, Milletvekili aday adayı müracaatları ve listelerin açıklanması sürecine vatandaşın ilgisinden açıkça anlaşılıyor ve bu olumlu gelişmeler liderler sultasına rağmen oluyor. Buna sevinmeliyiz; ilgi arttıkça gerçek demokrasiyle buluşma süresinin kısalacağını ümit ediyorum.

Demokrasi deyince içim sızlıyor. Siyasi partiler demokrasi sayesinde var oluyorlar. Varlık sebepleri halkın yönetime katılmasını sağlamak. Siyaset, halkın hizmetine girme sanatı. Siyasi partiler, halka hizmet aracı ve devleti yönetme aracı… Peki, Türkiye’de durum bu mudur? Ne gezer! Siyasi partiler, liderlerin sultasında. Lider, istediğini seçer. Halk,  seçtiğini sanır. Türkiye’de; siyasi partiler devlet imkânlarına ulaşma, siyaset bu imkânları üleşme aracıdır.

Gerçek böyle olmasaydı! Kendi günahının hesabını veremezken; yüz binlerce insanın vekâletinin maddi ve manevi sorumluluğunu almaya, 2,5 metrekare odalara hapsolmaya ve genel kurul salonunda okumaya bile fırsat bulamadığı kararlara oy kullanarak vebal altına girmeye; on binlerce insan böyle iştahla koşar mıydı?

Demokrasi olmadığı için sistem daha işin başında bu işe soyunanları ‘Ciğerci Kedisine’ çevirip onurunu kapının önüne bıraktırıyor. Omurgası alınanlar, ‘oyuncak hamuruna’ dönüp tam bir teslimiyet içinde, liderin elinde şekilden şekle giriyor. Adamda ne vicdan, ne irfan kalıyor… Hani nerede irfanı ve vicdanı hür nesiller? Kurtlar bile tasmalı!

Seçilenler, uğradığı bu ağır tahribatın acısını; ‘sayın vekilim, bir istirhamım var’ diye kapısında el pençe duran vatandaşlardan çıkarıyor. Bir kişinin elini öp, bin kişiye el öptür… Ne diyelim; vatandaşta bu ense, devlette bu kese oldukça, kula kulluğumuz bitmez bizim…

Bireyselleşmek… Özgürleşmek… Yönetime katılmak mı dediniz? Hadi oradan! Hâlâ mı anlamadınız, bizde buna ileri demokrasi deniyor ve şimdi demokraside uzmanlaşıyoruz. Sacayağı-dört dörtlük derken yıldızlaşıyoruz, Türk yıldızı oluyoruz çünkü artık ileri demokrasiyi konuşuyoruz!    

Dünyanın neresinde ve hangi demokrasisinde bizim siyasilerimizin kullandığı iletişim dilinin bir benzeri var? Bu hakarete varan iletişim dilini niye tercih ediyorlar? Kitleleri düşündürmemek, seçmeni takım taraftarı gibi yapıp kayıtsız şartsız kendilerine bağlı kılmak ve aralarındaki iletişimi koparmak için olamaz mı?

Bir takımı tutmak için hangi bilgiye ve düşünceye ihtiyaç var, düşman olduğumuz takım olmasaydı, takımımız maçı hangi takımla yapardı ve tek takımlı ligde bize gerek kalır mıydı diye düşünen kaç taraftar var? Seçmen de olmamalı! Akıllar ve vicdanlar bypas edilmeli ki, kimse aklını kullanmasın. Kör âşık olup partiye, lidere ebedi bağlı kalsın. Siyasi yapılarımızda liderin dediğini muhakeme etmek ve gerektiğinde hayır demek mümkün mü?  Allah, omuz üstünde bu başı niye vermiş; kaş, göz, ağız, burun ve kulakları taşısın diye mi ve beyinlerinin olduğunu hatırlamasılar diye mi gizlemiş dersiniz?

Kalemi elime 12 Haziran Genel Seçim okumalarında bulunmak için almıştım ama ben neler yazdım. Borcum olsun onu da yazacağım… AKP, CHP, MHP ve BDP Listeleri ne anlama geliyor, Manisa ve Türkiye genelinde durum nedir, ne olabilir, kim kendine yenik?.. (devam edecek)