Yine Anayasa Tezgahı

105

12 Haziran 2011 Genel seçimlerinden sonra Türkiye’nin nasıl bir dönüştürmeye uğrayacağının ipuçları bugünden belli oluyor.  Dıştan kumandalı bir takım vakıf ve sözde işveren kuruluşlarının alışılmış sesi yine çıkmaya başladı.

İnsanlar bir çok şeyi farklı düşünebilir ve ifade de edebilir. Buna kimsenin de itirazı yoktur. Ama Almanya’da Alman, Fransa’da Fransız, Amerika’da Amerikan, İtalya’da İtalyan kimlikleri tartışma konusu yapılamıyorsa; Türkiye’de de Türke karşı ırkçılığın bir görüntüsü olan Türk kimliğinin de tartışılması fikir ve düşünce hürriyeti içinde ele alınamaz. Bazıları kendilerini Türk kimliği içinde göremeyebilir. Bunun için kimse de zorlanmaz. Türkiye’nin sosyal yapısı, böyle bir zorlamaya da ihtiyaç duyurmaz. Ancak, marjinal bir takım sözde aydın ve sermaye grupları bunları ifade ediyor diye Türkiye’nin sorunları bir tarafa bırakılıp Türk kimliği tartışmaya açılamaz. 

Almanya’da Türkiye’nin benzeri bir takım gruplar ortaya çıksa; Alman kimliğini reddetse, Alman ifadesini sözde tekilci ve etnik bulsa; Almanya ne yeni kimlik arayışına gider; ne de bu görüşte olanları mükâfatlandırır.

Türkiye’de farklılıklara dayalı ırkçılık yapılmaktadır. Bir başka ifadeyle etnik ırkçılık yolu ile insanlar birbirlerine ötekileştirilmektedir. Türk kavramı etnisite ifade etmiyor ki, Türk Milleti etnik çağrışım yapabilsin. Bir ara Başbakanlık da anayasa değiştirme komisyonunda görevlendirilen ünvanlı bir Anayasa hukukçusunun bilgisizlikle ve hezeyanlarla dolu açıklamalarını maalesef ekranlardan izledim. Sosyoloji ve sosyal boyuttan mahrum bir hukukçu ancak böyle yanlışlar yapabilir.

Türk bir kavmin, bir milli kültürün, milliyetin ve milletin adıdır. Kafaları etnik yobazlıkla dolu olanlar Türk deyince sadece biyolojik gerekçelere dayanırlar. Sözde ırkçılığa karşıymış gibi görünüp açıktan ırkçılık yaparlar. Libya’dan tahliye edilen vatandaşlarımızın sıfatı neydi: Türk. Peki, bunların ne kadarı Kürt, ne kadarı Zaza, ne kadarı Çerkez veya Gürcü olduğu üzerinde duruldu mu? Dünya sadece milliyetle uğraşır, etnik yobazlık emperyal güçlerin işbirlikçilerine düşer.

“Efendim, Anayasa değişiklikleri ile ilgili teklif paketinde birçok değişiklik maddesi varmış; neden sadece ilk üç maddeye takılınıyormuş?” Eğer siz Devletin ve milletin adıyla oynama küstahlığını gösteriyorsanız, bu noktadan hareketle getirmek istediğiniz doğru değişiklikler bile sakat hale gelir. İlk üç maddedeki değişiklikleri kafanızdaki gibi yaptığınızda ferdi hak ve hürriyetleri en mükemmel hale getirseniz bile ne ifade eder ki… Tepki anayasacılığından şikayet edenler, bizzat  tepkici bir yola girerek Cumhuriyetle, mili devletle ve Türk kimliği ile hesaplaşma peşine düşmüşlerdir. 1982 Anayasası uzun olabilir, kısaltılabilir, yasalarda olan şeyleri Anayasaya taşımak doğru olmayabilir; ama 82 Anayasası da piç edilemez.

Sayın Cumhurbaşkanının da desteklediği ve ülkeyi yeni yörüngeye oturtmak diye tasvip ettiği bu değişiklikler; milliyetsizlik ve milli kimliksizlik talebidir. İzlenen bu çizgi, terörü azdırmış, örgütü cesaretlendirmiş, Türkiye’yi bugün malûm partinin milletvekillerini polise tokat ve yoldan geçen arabalara Van’da olduğu gibi taş atar hale getirmiş ve milletvekili terörü doğurmuştur. Bazı milletvekilleri destekledikleri PKK ile yarış halindedirler. Malûm parti “sivil itaatsizlik” çağrıları yapmaktadır. Türkiye bu çizgiye getirilmiştir. Bu tehlikeli yol ayrımından ülke kurtarılacak mı, yoksa kurtarılamayacak mı? Bunun cevabını 12 Haziran’da uyanmaya başlayan millet iradesi verecektir.

Ülkenin bütün sorunları bırakılmış, milli kimlikle oynanmaktadır. İşsizlik, cari açık, dış ticaret açığı, sıcak para, yatırımsızlık,  gelir dağılımındaki bozulma, özelleştire özelleştire neredeyse elde kalmayan kamu kuruluşları, tarım ve sanayinin içine düştüğü üretim dışına çıkma zorlamaları, bir tarafa bırakılmış; anayasa değişikliği ile milli kimlik inkârı öne çıkarılmıştır. 12 Haziran genel seçimlerini diğerlerinden ayıran temel fark özellikle milli kimlik konusuna bakış olacaktır.

Not: Geçenlerde Allah’ın rahmetine kavuşan Maneviyat ve fikir dolu yazıları ile milli çizgideki bir aydın olan Ali Gedik Bey’i saygı ve rahmetle anıyorum; mekânı cennet olsun.

Önceki İçerikToplum Akıllı Olmak Zorunda
Sonraki İçerikAydınlar Ocağı Bahçecik Bağevlerinde toplandı
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)