Türk Dünyası Kıbrıs’ta

105

Türk Dünyası, Kıbrıs Adası’nın yarısından az bir toprak parçası üzerinde kurulmuş bulunan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sığar mı? diye sorsam elbette hayır dersiniz. Bana göre Türk Dünyası her bir Türk’ün küçücük kalbine sığabilir. Bunu başardığımızda işler yoluna girmiş demektir. Onun için Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği ile Kıbrıs Lefke Avrupa Üniversitesi tarafından düzenlenen “21. Yüzyılda Türk Dünyası Uluslararası Sempozyumu”nda Türk Dünyası da KKTC’ye sığdı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne karşı uygulanan politik ve ekonomik izolasyona karşı da, Türk Dünyası’nın KKTC’nin arkasında olduğunu göstermesi bakımından bu sempozyum; Kıbrıs Türklerine eziyet eden uluslararası camiaya güzel bir mesaj verdi.

Ayrıca bu sempozyumun, artık bir çok şey gibi Türkiye’de unutulmaya yüz tutmuş büyük bir ilim adamımız rahmetli Zeki Velidi Togan adına yapılmış olması, halen onca olumsuzluğa rağmen dirençli bir Türk kitlesinin varlığını göstermesi bakımından çok anlamlıdır.

Günümüzde KKTC’nin de içinde bulunduğu 7 bağımsız Türk devleti vardır. Ancak bazı Türk coğrafyalarında şartlar el verdiğinde bağımsız Türk devletlerinin kurulması hiç uzak olmayan ihtimallerdir.

Ancak mevcut 7 bağımsız Türk devleti arasında mutlaka işbirliği artırılmalı ve bu işbirliği bireyler düzeyine indirgenerek geliştirilmelidir. Bu yönde atılmış somut adımların olduğunu da görmek Türk Milleti açısından sevindiricidir.

Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi) Türkiye, Kazakistan, Azerbaycan ve Kırgızistan tarafından kurulmuştur. Bu birliğe mutlaka Özbekistan ve Türkmenistan dahil edilmelidir. Ondan sonrada bu Türk Devletleri diğer kardeşleri KKTC’yi tanıyarak birliği tamamlamalıdırlar.

Türk Devletleri tarafından tanınmayan KKTC’nin başka devletler tarafından tanınmasını beklemek Türk Dünyası için büyük bir ayıptır. KKTC’nin tanınması yönündeki her türlü mazeret izahtan yoksundur.

Keza Türk Dünyasının tek ortak meselesi sadece KKTC’nin tanınması ve üzerindeki politik ve ekonomik izolasyonun kaldırılması değildir. Bir çok ortak meselemiz vardır. Azerbaycan’ın topraklarının %20’sinin Ermeni işgalinde olması, Türkiye’nin sözde Ermeni soykırımı iddiaları ile karşılaşması, Afgan Türklerinin sorunları, Doğu Türkistan, enerji problemleri vs. gibi meseleler Türk Dünyasının ortak düşünmesini ve hareket etmesini gerektiren konulardır. Azerbaycan’lı milletvekili Paşayeva’nın Türk Dünyasındaki sorunların bölgesel bir sorun olmaktan çıkartılarak Türk Dünyasının tamamının ilgilendiği sorunlar haline gelmesi gerektiğine dair düşüncesi çok doğru ve yerinde bir tespittir.

Sempozyumdaki ortak kanı; Türk Dünyasındaki ilişkilerin duygusallıktan kurtarılarak gerçekler üzerinde bilimsellik içeren bir düzleme oturtulmasıydı. Sunulan bildirilerde bu konulara özellikle dikkat çekildi. Bir akademisyenin “Türkiye’nin milli meselelere sahip çıkmadığı anlayışı başta KKTC olmak üzere diğer Türk Devletlerinde önemli sorunlar yaratabilir” tezi bir T.C. vatandaşı olarak yıllardır şikayet ettiğim bir konuyu dile getirmesi bakımından hoşuma gitti.

Türk Dünyası; 21. yüzyılda dünyanın yeniden şekillendirildiği, küreselleşmenin ön plana çıkarıldığı ve ekonomik ilişkilerin iç içe geçirilip, rekabet koşullarının acımasızlaştırıldığı bir dönemde bir araya gelerek karşılaşılan sorunlara karşı yapabileceklerini tartışıyorsa bu iyi bir gelişme olarak kabul edilmelidir.

Yüzlerce yılı aşan bir süredir birbirinden uzak tutulmuş olan Türk Dünyası; ortak tarih, ortak dil ve lehçe,ortak alfabe üzerinde ve bunların okullarda hayata geçirilmesine dair mutabakata varıyorsa, Türk Milletinin bir bütünlük içinde dünya sahnesinde şahlanışına insanlık alemi yeniden tanıklık edecek demektir.

Bu yazdıklarımız Türkiye’nin gündemi ile ilgili değildir.Ancak Türk Dünyasının birliği,Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden birisi olmak zorundadır.

Türk Milletinin büyüklüğü,Türkiye’de yaşayan Türk Milletinin gözünden bilinçli bir şekilde kaçırılmaktadır. Bölücüler Türk vatanını bölmek üzeredir. Bölücübaşı’nın, PKK’nın ülkemizde polis hizmeti verecek örgütlenmeye gitmesi yönünde talimat verdiği medyaya yansımaktadır. Ülkemizdeki iktidar bütün bunlar karşısında sessizdir ve Türkleri ülkemizde yaşayan 36 etnik parçadan biri olarak görmekte ve göstermektedir. 12 Haziran 2011 seçimlerinden sonra yapılacağı iddia edilen Yeni Anayasa ile Türkiye Cumhuriyeti üzerinde Türk Milletinin hükümranlığı sona erdirilmek istenmektedir.

Bir taraftan kocaman bir Türk Dünyası ve diğer taraftan Türklüğü hakir gören bir iktidar anlayışı. Türkiye’de yaşayan halkın gündeminde ise günlük iaşenin temini ve dünyevi nimetlerin sarhoşluğu. İşte bu tabloda her milliyetperver insanımıza düşen görev; ülkemizdeki gerçekleri ve Türk Dünyasının gücünü Türk halkına anlatmak ve KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun dediği “Türkler birliğe mecbur” sözünün bu dönem tarihte hiç olmadığı kadar ne derece önemli olduğunu Türklere ve kendini Türk olarak görenlere hissettirmektir. Çünkü Türkiye, Türk Dünyasının merkezidir. Merkezi yıkılmış, bölünmüş, parçalanmış bir Türk Dünyası kıyamete kadar belini doğrultamaz. Size “gönül gözü ile rahmat” dilerken, “dikkatinize göre minnettarım” diyerek Türk Dünyasını sığdırdığım küçücük kalbimden sevgi ve saygılar sunuyorum.