AKP’nin Güneydoğu kazığı

107

Bugün bayram.

Bayramınız mübarek olsun.

Allah, büyüklerinizle, evlatlarınızla, sevdiklerinizle daha nice bayramlara sağlık içinde ulaşmayı nasip etsin.

Dün gece Müzdelife‘de kalıp, bugün Mina‘da Büyük Şeytan‘ı taşlayacak olan ve Hac Tavafı sonunda Merve ile Safa arasında ‘Say’ larını yaparak Hac vazifelerini tamamlayacak tüm Hacı Kardeşlerimizin de Haclarının makbul Haclardan olmasını, dualarının da kabul olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

Dün gece Güneydoğu‘da şark görevini yapan bir kardeşim aradı Bayramımı tebrik etmek için.

Görev yaptığı yer, küçük bir ilçe iken sonradan vilayet yapılan Güneydoğu‘da bir yer.

Terörün yoğun yaşandığı bir bölge.

Hoş birkaç sözden sonra, “Nasıl oraların durumu?” diye sordum.

– “Burada Devlet maalesef yok. Devlet’in yerini BDP ve PKK almış buralarda” diye cevap verdi içini çekerek.

Başbakan’ın Güneydoğu‘ya gittiğinde, “bizden başka giden yok” diye hava attığı ama giderken de gittiği bölgenin nüfusunun neredeyse iki katı kadar polis korumasında gitmesi, aslında bölgenin durumunu özetlemek için yeterli.

Geçmişten bu yana bir değerlendirme yaptığınızda, AKP İktidarı’nın sekiz yıl boyunca hüküm sürdüğü ülkemizde, adım adım gelinen bu noktanın müsebbibi olarak AKP İktidarı’nın yaptığı birçok hatadan bahsedebiliriz.

‘Güneydoğu’daki Kürtlerin oyunu alacağım’ kaygısı ile şirin görünmek adına bölgede vuku bulan derebeyliğe hoşgörü ile yaklaşmaktan tutun da, terörle mücadele edenlere reva görülen muameleye kadar birçok neden sayabiliriz.

Şu anda orada görev yapan bu kardeşimin de benimle hemfikir olduğu esas kırılma noktası, Habur’dan giriş yapan teröristlerin, davul zurna ile karşılanması oldu.

O günden sonra, terörle mücadele de, ülkenin üniter devlet yapısını muhafaza etmek de artık zor hale gelmiştir.

Zira Devlet’in Savcısı’na, Hâkim’ine, göçebe çadırları kurup, orada Kandil’den gelenleri serbest bıraktırdığınız gün, psikolojik olarak, terör örgütü ve yandaşları karşısında yenilgiyi kabul ettiniz demektir.

Teröristler ve onların siyasi temsilcileri açısından kat edilen bu mesafeyi, en iyi Ahmet Türk açıkladı.

Açıklamasında Ahmet Türk; “Cin şişeden çıktı” dedi.

Ondan sonraki gelişmelere baktığınızda; özerk bölge, yönetimde otonomi gibi, belediyelere bayrak çekmek gibi, Türkçe eğitimi boykot gibi, duruşmalarda Kürtçe savunmak gibi taleplerle karşılaştı Türkiye Cumhuriyeti.

– “Geri adım atmaları mümkün mü?” diye sordum telefondaki kardeşime.

– “Çok zor. Habur’dan önce daha bir yumuşak geçiş yapmak mümkün iken, artık pek mümkün görünmüyor” oldu cevabı.

Siyasi taassubunuzu bir kenara koyun lütfen. AKP li olsanız da, bu taassubunuzdan bir an da olsa ayrı durun lütfen.

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılına gidin.

Gerek terörün durumu, gerekse teröre destek veren ayrılıkçı yapının şimdiki taleplerini dile getirecek cesaretini, göz önüne getirin.

Bir de bugün ülkenin karşı karşıya kaldığı duruma bakın.

Rakamlarla gözümüzü boyayan AKP’nin ülkeye attığı bu kazığın hesabını kim verecek?

AKP li kardeşlerime sesleniyorum buradan.

AKP taassubunuza, AKP hayranlığınıza, bu ülkeyi ne olur daha fazla feda etmeyin.

Anahtar sizde.

Ne olur daha aklı selim davranın.