Dilin Dini veya Dinin Dili Olur mu?

101

“Gavurca” kelimesini gençliğimin ilk yıllarında ben de kullanırdım. Geçen gün katıldığım bir kitap tanıtım toplantısında konuşmacının bu kelimeyi kullanması üzerine biraz rahatsız oldum; çünkü bu sözcük ilmi, akli dayanaktan yoksundu. Kelimede, baştan aşağıya önyargı kokuyor.

Aklıma şu soru takıldı: Dinin dil var mıdır veya dilin dini olur mu? Din, bir inanç evreni. Hayat görüşümüzü, yaratanla, yaratılanla ilişkimizi sisteme alır. Mensubu olduğumuz dinin öğretilerine göre yaşantımız olur çok kere. Hayat ve kâinatla ilgili sorularımızın cevabını inandığımız dinde buluruz. Dinin merkezi, gönüldür, vicdandır, akıldır. Din, kendini müntesiplerinin davranışları ve sözleriyle ortaya koyar.

Dinin alanı, kendini bir dile hapsedecek kadar dar değildir. Fıtratı gereği inanmak zorunda olan insan, inanç değerlerini yaşamak ve aktarmak için özel bir dile ihtiyaç duymaz. En ilkel dil bile, kişinin kendini ifade etmesi için yetebilir. Hatta dile bile gerek yok; hal ve hareketler bir dinin işareti olabilir. “Biz, Kur’an’ı anlayasınız diye Arapça indirdik.” ayeti, İslam’ın dilinin Arapça olduğunu vurgulamak için değil, İslam’ın anlaşılmayacak tarafının bulunmadığını vurgulamak içindir. Şüphesiz, bazı diller sözcük hazinesinin zenginliği, cümle yapısının kıvraklığı, ifade kolaylığı yönüyle bazı dillere üstündür. İnsanlar bu diller sayesinde, meramlarını daha kısa, kolay ifade edebilirler, ilmi ya da dini bir konuyu daha net anlatabilirler; dilin bu özellikleri, dili o dine ait kılmaz veya diğer dilleri din dışına itmez. Ne İslam’ın dili Arapçadır ne Hıristiyanlığın dili İngilizcedir ne Yahudiliğin dili İbranicedir ne Hinduizmin dili Urducadır.

Dil, bir iletişim aracıdır, binittir. Otomobille bir merkezden diğerine gideriz, dille meramımızı anlatırız. Nasıl mekân olarak bir evin, bir otomobilin bizi saran, hareketlerimiz sınırlayan ve şekillendiren yönü varsa dil de bizi sınırlar, şekillendirir, belli kalıplara sokar. Bildiğimiz sözcük sayısınca düşünür, anlatırız. Anlatamadığımız, zaten bizim değildir. Para, binit, konut; birer hizmet aracıdır. Bunlar bir dinin sonucu değil, insani bir ihtiyacın sonucudur. İnsanın olduğu her yerde bunlar olur. Bunlar, insanın inanma ihtiyacından değil, yaşama, iletişim ve barınma ihtiyacından kaynaklanır. Dil, din olduğu için var değildir, insan olduğu için vardır. Dilin dini olmaz, insanın dini olur. İngilizce konuşan biri Müslüman olabileceği gibi, Arapça, Türkçe konuşan biri Hıristiyan veya başka bir dinin mensubu olabilir.

“Gavur”, TDK sözlüğüne göre, “dinsiz kimse, Müslüman olmayan kimse” demek. Bu sözcük, Osmanlının son dönemlerinde Müslüman olmayanlar için kullanılmaya başlanmış. Kelime, din eksenli. -ca eki, bir dili ifade etmekte kullanılır. Gavur, Müslüman olmayan demekse Müslüman olmayanların kullandığı bütün diller Gavurca olmalıdır. Buna Türkçe de Arapça da dâhildir. İngilizceye, Fransızcaya, Rusçaya “Gavuca” demek, Arapçaya, Türkçeye Müslimce demek kadar yanlıştır. Bu yanlışlık, hele entelektüel bilinen insanlar tarafından asla yapılmamalıdır.

Önyargılar, prangalarımızdır. Birtakım sözcüklerle mensubu olmadığımız dinleri aşağılamak, bize bir şey kazandırmaz. Sadece, kendimizi tatmin etmiş oluruz. Hamasi duygular, kişisel tatminler; ilmi ve insani yöntem değildir. Seçtiğimiz kelimeler, kişiliğimizin aynasıdır. İnsani ve ilmi derinlik kazanmak zorundayız.

 “Gavur” kelimesinin karşılığı olabilir; ama “Gavurca”nın yok.