Ülkemizde yaşayan herkesin ama herkesin kafası karışık. Neyi nasıl yapacağını bilemiyor. Elinde bulunduğunu zannettiği tüm değerlerin aktığını görüyor bir şey yapamıyor. Buna karşı ne yapıyor dersiniz? Muhabbetini yapıyor. Kaygı duyuyor. Çaresizlik içinde bazı kişi ve guruplar hem çilesini hem de neler yapabilirizin peşinde koşuyor.. Akıntıya kürek mi çekiyor bu insanlar sizce?
Kaçınılmaz bir durumla karşı karşıyayız. İleri teknoloji, iletişimdeki ve etkileşimdeki bu baş döndürücü gelişmeler hakim kültürün diğer kültürlerin etkisi aldığını ve ciddi değişimlere neden olduğunu görmekteyiz. Dünyada her ülke ve toplum küreselleşme sürecinden nasibini almaktadır.
Eğer Küresel dünyada değerlerimizin, kültürümüzün, yok olmasını istemiyorsak yapılması gereken kendi yerel değerlerini iyi kavrayıp onu kaybetmeden dünya değeri haline dönüştürmesi veya diğer dünya değerleri ile bütünleşmesini ve buluşmasını sağlamak olmalıdır.
Misafirperverlik en övündüğümüz bir değerimizken. Misafir odası kavramı yerleşmişken sizce ne oldu da misafir sevmez olduk! Bir an önce gitmesi için misafirin gözünün içine bakar olduk. Eğer misafir ağırladığımız odada TV varsa dizi seyretme veya maç seyretme konumuna nasıl gelindi? Bu değer kırılmaları nerde başladı da yozlaşmalar başladı. Bunun psikolojik sosyal ve modernleşme ile ilgisi nedir? Bakmamız gerekiyor. Eğer kök nedenlerine inemesek. Sermayemiz olan değerlerimiz bir bir yok olacak yerine hiçbir değeri olmayan değerler yerini alacaktır. Bu da insanlıkla özdeşen değerlerin yok olması demektir.
Yine KAO yazarlarımızdan Banu GÜRER hanımefendinin “Samimiyet” başlıklı yazısından alıntı ile devan edeyim. Bu noktada dinimizin koyduğu bir prensibin önemi daha da fazla ortaya çıkmaktadır: “Ameller niyetlere göredir.” Bu prensip insanın iç ve dış dünyasında bütünlüğü sağlamasının onun kamil insan olmasındaki önemi vurgulaması açısından hayli önemlidir. Zira eğer insan halis ve samimi niyetlerle bir iyiliği yerine getirmiyorsa veya sebep olduğu bir kötülüğün gerçekleşmesinde kastı bulunuyorsa başkaları tarafından iyilik olarak görünse de davranışın hiçbir değeri yoktur. Veya tersine samimi ve halis niyetlerle yapılan bir davranış, başkaları onu takdir etmese de değerinden bir şey kaybetmez.
Bir insanın dış çevre baskısı altında kalmadan ve değerlerinden ödün vermeden idealist biçimde hareket etmesinde bu ilkenin rolü yadsınabilir mi?
Dolayısıyla insanların gittikçe samimiyetten uzaklaştığı, kalbinin ve ağzının başka başka konuşmaya başladığı bir ortamda değerlerimizin yeniden ve doğru biçimde aktarılmasına çalışılması, hem gelecek nesillerin karakterlerinin doğru oturmasında hem de kendi kendimize yabancılaşmaktan uzak kalmamamıza vesile olacaktır. Tabii bunu samimiyetle yapmak şartıyla… (http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=651)
Veya insanın iç dünyasında dengeyi kaybetmemesinin esaslarından biri olan değerleriyle çatışmamayı ve onlara uygun yaşamayı başaramayan, bunu başaramadığı için vicdan azabından veya kendini haklı çıkarmaya çalıştığı için doğruyu görme yetisini gittikçe kaybetmekten kaynaklanan aşırı tepkilerle etrafına muamele eden insanların adaletli davranmasını beklemek çok zordur. (Adil olmak http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=721 )
Bu değer yitirmelerimiz sadece günümüzün sorunu değil yıllardan beri var olan ve bu konularda şiirler, hikayeler, masallar, makaleler yazılan bir konu ancak günümüzde değer kayıplarımız daha çabuk olmaktadır. Bize düşen bu değerlerimizin günümüz insanının kavrayacağı algılayacağı önem verebileceği hale getirmek ve başta kendimiz olmak üzere değer kaybolması noktasında muzdarip olduğunu söyleyen her türlü organizasyonun kaybolduğunun farkına vardığı değerlerin yaşatılması konusunda çaba sarf edilmesiyle birlikte değerlerimiz yitirilmesi önlenebilir. Milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY’un haya, vefa, ahit, yalan, hıyanet ve manevi değerlerimizi yaşadığı dönemde karşılaştığı durumlarla ilgili yazdığı şiiri ile bitiriyorum.
Haya Sıyrılmış İnmiş
Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzsüzlük ki her yerde
Ne çirkin yüzleri örtermiş, meğer o incecik perde
Vefa yok, ahde hürmet hiç, lafe-i bi medlul
Yalan raiç, hiyanet mültezem, heryerde hak meçhul
Ne tüyler ürperir ya rab, ne korkunç inkılab olmuş
Ne din kalmış ne iman, din harab, iman türab olmuş