Yakın zamanda yaptığım umre ziyaretim sebebiyle dikkatimi çeken hususları yazmak ve ilgililerin bilgisine sunmak istedim.
- 1- Hac’ca ilk defa 1980 yılında Kızılay’la sağlık görevlisi (tabip) olarak gitmiştim. Daha sonra da belirli aralarla gitmek nasip oldu. Hacılarımızın diğer ülke hacıları ile kıyaslandığında her geçen sene daha gençleşme, bilinçli olma ve ziyareti daha bilinçli yapma yönünden iyileşmekte olduğunu gördüm. Bu sebeple bu çalışmalara katkı veren başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere her kişi ve kuruluşa teşekkür etmek gerektiğine inanıyorum. Ayrıca bu çalışmaların geliştirilerek devamını diliyorum.
- 2- Suudi İdaresinin ziyaret bölgelerine yaptığı hizmet ve yatırımların bu ibadetin ifasında önemli rahatlıklar ve imkânlar sağladığını görmekteyiz Gerek Mekke’de, gerekse Medine’de temiz su, tuvalet ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik yapılanlar, çevre temizliğindeki gayretler, hac ibadetinin uygulanmasındaki rahatlatıcı imar faaliyetleri, ziyaret yerlerindeki hacıların ibadet ve ziyaret ihtiyaçlarına yönelik kolaylaştırıcı ve rahatlık sağlayıcı imkanlar (bu sene gördüğüm Medine’i münevvere’deki cami çevresindeki şemsiyeler gibi) teşekkürler ettiğimiz hizmetlerdir. Allah razı olsun ve hizmet gayretlerini arttırsın.
- 3- Bu dini vecibenin yerine getirilmesi ve Hz.İbrahim’in doğduğu kuzey Mezopatamya bölgesi ile ilişkilerinin yoğunlaşabilmesi için HİCAZ Demiryolu projesinin hızlandırılması, buna URFA-MARDİN-MUSUL-KERKÜK-BAĞDAT bağlantılarının da yapılması kanaatimi paylaşmak isterim. Ulaşımdaki böyle bir imkân, dini turizmi daha da canlandırarak, İslam ülkeleri insanlarının ikili ilişkilerini her yönü ile daha da geliştirecektir.
- 4- Özellikle Mekke’de, hele hele Kâbe’ye yakın bölgelerdeki ÇOK KATLI OTELLER anlayışının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu kutsal şehri doğal dokusundan uzaklaştıran (ki bu doğal doku KABE’nin o alandaki farklılığını vurgulayan bir özellik idi) ve LASVEGAS’laştıran bir şehir görüntüsüne (bu benzetmeden tahaccüp ederim) benzeştiren şehirleşme anlayışının dinimizin insan, şehir ve hayat anlayışı ile örtüşmediğini düşünüyorum. Yıkılan Ecyad Kalesinin yerine yapılan, Kâbe’yi yutuverecekmiş gibi duran bir ejderha edasına bürünmüş otelin duruşunu, hacılara getirdiği tüm kolaylıklara rağmen doğru bir tercih olarak düşünemediğim gibi, bu tür konulara hassas ve ilgili insanlarla yaptığım görüşmelerden’de aynı kanaati paylaştığımı belirtmek isterim.
- 5- Kalabilen tarihi eserlerin muhafazası ve güncel fonksiyonlarla hizmete kazandırılması gerekir. Abbasiler döneminde yapılıp Osmanlı’lar zamanında kubbelendirilen revnakların, tavaf alanını genişletmek düşüncesiyle yıkılacağı DEDİKOSU bile içimizi ürpertmektedir. Böyle bir şeyin niyeti bile olmamalıdır. O kutsal beldeye daha önceden hizmeti geçmiş devlet ve milletlerin hatırası önemsenmeli ve buralar korunmalıdır. Arafat’taki suyolları, Mekke ve Medine’deki diğer tarihi yapılar korunmalı ve bir şekilde hizmet verir hale getirilmelidir. Çok azı kalabilmiş bu eserlerin Diyanet Vakfına destek verilerek çok hızlı bir şekilde imar ve inşası hususunda yapıcı gayretlere ihtiyaç vardır. Gerek Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül’ün, gerekse Başbakanımız, Sayın R.Tayyip Erdoğan’ın, Suudi yönetimindeki saygı ve itibarı bu konuları çözmeye yetecektir inancındayım.
- 6- Şehir merkezleri dışındaki ziyaret yerlerindeki (Arafat-Sevr dağı-Nurdağı… vs.) temizlik, emniyet, ziyaretçiye sunulan diğer hizmetler yönünden basit tedbirlerle daha iyi hale getirilebilir. Hatta her iki dağ ziyaretçileri için teleferik sistemi kurularak daha kolay, çabuk ve seri görme imkânına kavuşturulabilir. Çevre temizliği ise kolayca temin edilebilecek bir diğer önemli husustur.
- 7- İletişimde Müslüman ülke dilleri ve tabiî ki Türkçe daha çok kullanılmalıdır.
- 8- Yüksek okullarımızda İslam ülkeleri öğrencilerine daha çok kontenjan ve imkân sağlanarak ilişkiler güçlendirilmelidir.
- 9- Hizmet sektörünün her kademesinde Türk’lerin daha çok olması oraların hizmet standardını yükseltecek, bizdeki eğitimli genç insanlarımıza da istihdam imkânı sağlayacak özelliktedir. Bu yönde çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyorum.
- 10- Beş kattan daha yüksek otellere yerleştirilen hacılara acil tahliye eğitimi verilmesi uygundur. Hacılarımız içinden 10 veya 20’de bir kişiye yardımcı rehber sıfatı verilerek böyle bir eğitimden geçirilmelidir. Allah korusun yangın gibi olabilecek acil bir durumda bilgilendirilmiş ve eğitimden geçirilmiş vatandaşlarımız diğer insanlarımıza yol göstermede önemli bir görevi yerine getirirler. 1990’daki tünel faciasını yaşamış ve kıl payı ölümden kurtulmuş bir kişi olarak sağdan yürüme bilgi ve alışkanlığının bile ne kadar basit fakat önemli bir husus olduğunu hatırlatmak isterim.
Bu ve benzeri konular hem ülkemiz hem Suudi yönetimi, hem de hac görevlisi ve hacılarımızın ilgilenmesi gereken konulardır. Atılan her doğru adım dini yaşantımızdaki güzellikleri ve iyilikleri arttıracaktır.