“Demokratikleşme”ye doğru (2)

105

22-23 Şubat 2010 tarihlerinde Beykoz’da yapılan “Demokratikleşme”ye doğru toplantı bir hazırlık safhası sonucunda meydana geldi. 16-17 Kasım toplantısında oluşan taslak çalışması gereği “çalıştay katılımcıları toplantıları anlama, analiz ve çözüm geliştirme düşünce, duygu, güç ve iradesine kani olmaları halinde toplantıların devamlılık arz edecek şekilde bir sürecin parçaları karakterinde organize edileceği bir yapı geliştirilme düşüncesi mahfuz tutulacaktır” ifadesi vardı.

Prof. Dr. Vamık Volkan’ın politik psikoloji disiplinine uygun olarak bu çalıştay sonrası bir “çekirdek ekip” oluşturuldu. Çekirdek ekip oluşturulurken Milliyetçi, Kürt, liberal ve farklı yapıları bulunan 16-17 Kasım toplantı tecrübesi yaşamış Ekopolitik’in titizlikle üzerinde çalıştığı süreçleri yakın takip eden bir ekip olmasına özen gösterildi.

Bu “çekirdek ekip” 4 defa bir araya geldi. Çekirdek ekip en fazla 12 kişiden oluşuyordu. Toplantılar sırasında ilginç ve önemli diyalogların yanında duygusal diyologların olduğunu Ekopolitik yöneticilerinden öğrendik. Ekopolik’in ifadesi ile “Belki de problemin siyasal alandan insani boyuta çekilebildiği bir çerçevede konuşulması ve çözüm arayışlarının geliştirilmesi birtakım reçetelerin ortaya çıkmasında kritik bir rol oynayabilecektir.” Bende bu görüşe katılıyorum. Bizler duygusal insanlarız. Çözümde bu yön ihmal edilmemeli diye düşünüyorum.

Kısaca Ekopolik’in yöntemini, bakış açısını vermek istersem eğer;

Çekirdek ekip ülkede gelişen hadiselere karşı medyada ve kamuoyunda verilen büyük tepkilerle uğraşmayan (tabi ki bunlardan haberdar olan) en kritik anlarda bile ortak bir çözümün arayışından vazgeçmeyen bir keşif birliği olarak düşünülmektedir. Çekirdek ekip karşılıklı diyalogu geliştirerek kolaylaştıran, yerel çekirdeklerin oluşumuna öncülük eden, yerel projeler düşünen ve süreçten ortaya çıkan fikirleri inceleyen ve yayan bir istasyon olarak tasarlanmaktadır.”  (Ekopolitik)

Gelişen ilk “Çekirdek Ekip”in bir “sivil inisiyatif” olarak tüm kesimlerle konuşmaya açık ve kendi iç kohezyonunun tüm ülke için emsal teşkil eden karakteri ile -eğer öyle ise- yaşanan süreci olumlu manada belli bir istikamete oturtabilecek temel bir fonksiyon görebilir. Toplantılar sonrası “sivil inisiyatif” unsurları duygu ve düşüncelerini kamuoyuyla paylaşma yoluyla pozitif bir atmosferin doğmasına yardımcı olabilir ve “demokratik açılım” öncesi ve sonrası var olan tansiyonu rasyonel bir seviyeye indirip sorunun ilahinihayede Türkiye’nin normalleşmesi çerçevesinde doğal ve hakiki bir zemine yerleşmesini sağlayabilir.

İnisiyatif Türkiye’nin önde gelen siyaset liderlerini ziyaret ederek sürecin verilerini, duygu ve düşüncelerini aktarabilir ve paylaşımlarını Cumhurbaşkanı, Başbakan, İçişleri Bakanı, askeri liderler ve STK öncüleri ile genişletebilir. Tüm bu temaslar ile “sivil inisiyatif“in ülkenin karşı karşıya olduğu tarihsel eşiğin büyük kazalar olmadan atlatılmasında pozitif bir katalizatörlük misyonu göreceği umut edilmektedir. Süreç boyunca temel pusulanın hakikat ve hakiki bir inşa düşüncesi olması “Büyük Çatı” toplantılarının asli amacıdır. Ekopolitik doğal süreçlerin ve hakiki insanların gerçek, adil ve barışçı süreçleri üretmenin doğru adresleri olduğu inancı ve düşüncesi ile “Büyük Çatı” toplantılarını organize etmektedir. (Ekopolitik)

22-23 şubat 2010 Beykoz toplantısında metot olarak;

Çekirdek ekibin bu toplantı öncesi yaptıkları toplantılarda oluşturdukları ortak düşünceleri, ortak olmayan düşünceleri, ortak düşüncelerin bölgesel ve genel olarak ülke yaranına ne tip projelere dönüşebilinir. Ayrıca ayrışma-çatışma dinamiklerinin nasıl bir arada yaşama dinamiklerine dönüşebilir. Bu diyalog ortamının farklı alanlarda karşılığının nasıl bulunacağının enine boyuna konuşulduğu bir ortam olarak düşünüldüğünü öğreniyoruz.

Format olarak Prof. Dr. Vamık Volkan’ın yönetiminde yuvarlak masada çekirdek ekip olacak, 7 veya 8 kişiyi geçmeyen bir gözlemci ekibi de bir yuvarlak masa dışında “çekirdek ekibi” en iyi şekilde gözlemleyecek şekilde konumlandırılacaktı. ve de o şekilde oldu. 22 Şubat toplantıları 4 oturumdan oluştu. Tüm oturumlar kamuya ve medyaya kapalı bir formatta gerçekleşti. 23 Şubat ise “çekirdek ekip” , isteyen gözlemciler ve Türkiye’nin önde gelen gazetecilerini bir araya geldi. Prof. Dr. Vamık Volkan’ın yöntem hakkında verdiği bilgi ile başlayan toplantı, çalışmaların değerlendirilmesi ve gazetecilerin soru ve cevapları şeklinde gerçekleşti ve çok verimli oldu.

Ekopolik’in konuya ilişkin özetlerini veriyorum..

“Açılış konuşmasında Prof. Dr. Vamık Volkan Demokratik Açılımın çok iyi bir süreç olduğunu belirtti. Kendisinin de kafasında somut bir çözüm önerisinin olmadığını söyleyen Volkan, bugün burada hep beraber bu sürece yön vermeye çalışacağız dedi.

Vamık Volkan’ın ardından söz alan Murat Belge, bugünlerde demokratik açılım kapsamında yapılan girişimlerden bahsetti. Daha önce de bu tür toplantılara katıldığını belirten Belge, hiçbir toplantının bu tür bir çeşitlilik arz etmediğini bununda çözüm için çok önemli olduğunu söyledi. Dağda insanların birbirine silah atacağına burada ne yapabiliyorsak onu yapalım, meseleyi çözmek değil belki ama yönetilecek hale getirelim, sorunla yaşamayı öğrenmemiz gerek dedi.

Sonrasında ise Prof. Dr. Vamık Volkan toplantıda bulunanlara tek tek “Niye buradasınız?” sorusunu yöneltti. Çekirdek Ekip’ten gelen cevaplarla toplantıdaki insanların arasındaki geçmişten gelen önyargılar kırılmaya çalışıldı.

İlk olarak Altan Tan, Türkiye’de insanların ortak bir gelecek tasavvur edebilecek iradeye sahip olup olmadığını öğrenmek için bu tür toplantılara iştirak ettiğini ve bu toplantılarda sahnede birbiriyle çatışan unsurların bulunduğunu ve bunun ise farklılık yarattığını belirtti. Tan, birbirinden bu kadar uzak insanların birbirlerini anlamalarının ülkenin ortak menfaatine dönüşebileceğini söyledi.

DTP İstanbul eski İl Başkanı olan Halil Aksoy ise, Bugün varılan noktayı önemsediğini belirtti. “Var mıdır, Yok mudur” demiyoruz, “Nasıl aydınlanırız?”ı konuşuyoruz. Halil Aksoy, halkla sohbet ettiği zaman beraber yaşama inancının halen var olduğunu gördüğünü vurguladı.

İstanbul Türk Ocakları Başkanı Cezmi Bayram, burada insanların gözüne bakıp duygularını anlamaya çalıştığını Seydi Fırat’ın sesinden ümitlendiğini belirtti. Biz hep Türkiye’nin büyümesini hayal ederek büyüdük küçülmesine de razı değiliz dedi. Çözüm noktasında insanların duygularının çok önemli olduğunu söyleyen Bayram, karşı tarafın duygularını anlamak için toplantıya katıldığını belirtti.

Seydi Fırat, teselli aradığı için burada olduğunu ve gruplar arasında bir denge aradığını vurguladı. Gelecek hayalinden bahsetti. Şu anda bazı korkularını olduğunu söyleyen Fırat, süreç içinde bu korkulardan kurtulmayı umduğunu belirtti.

Ümit Fırat, şiddeti dışlayan bir çözüm için burada olduğunu söyledi. Fırat, Buradaki insanlardan bir siyasi parti oluşmayacağını buradaki insanların burada oluşan zemini siyasi partilere taşıması gerektiğini vurguladı. Tartışılanların inandırıcı, çalışmaların ise samimi olması gerektiği belirtti.

Mete Yarar önemli olanın aynı hedefe yürümek olduğunu vurguladı. Yarar, ortak giriş kapısını aradığını, hangi kapıdan girmem gerek öğrenmek için buradayım dedi. Geçmişi konuşuyoruz, ancak geleceği konuşmuyoruz diye ekledi. Bu sorunun sadece Kürtler ve Türkler olmadığını söyleyen Yarar, 72 milyonun bu sürecin tarafı olduğunu bunun içinde ortak bir dil oluşturulması gerektiğini söyledi.

Avni Özgürel, Ortak bir dil ihtiyacının farklı kesimleri bir araya getirdiğini söyledi. Özgürel, demokrasi herkesin ilk tercihi ile yaşaması değil ikinci tercihine rıza göstermesidir dedi.

Vamık Volkan, Kıbrıslı biri olarak kendisinin de tarihin yükünü taşıdığını belirtti. Kendisi için Kürt ve Türk ayrımı olmadığını söyleyen Vamık Volkan, bu işi yapmanın kendi öz sevgisini arttırdığını söyledi. Psişik gerçek ve gerçek olmak üzere İki tür gerçekliğin olduğunu vurgulayan Volkan, insanların kimliklerini bazen psişik gerçekliğin üzerinden kurgulayabildiklerini bunun da problemlere neden olduğunu belirtti.

Hakkari’den toplantıya katılan Halit Yalçın, kendini anlatmak için burada olduğunu, geçmişi anlamamız gerektiğini söyledi. Daha sonra Altan Tan, mevcut durumu böyle sürdürülemeyeceğini belirtti. Siyasi, ekonomik, kültürel haliyle bugünü devam ettirirsek rahat edemeyiz dedi. Her iki tarafında güvenin şartlarını koruması gerektiğini söyledi.

Seydi Fırat, geçmişi tartışmanın bir sorun olduğunu ve Türk aydınlarının ve milliyetçilerinin devlete saygı duyduklarına eminim ama bu açılımın ne kadar arkasındalar onu bilmiyorum dedi.

Avni Özgürel, şehitlerimiz için kanınız yerde kalmayacak diyoruz, bu sorun çözülemez ve ülke bölünürse şehitlerimizin kanı yerde kalacak bu Türk toplumuna iyi anlatmalıyız dedi. O insanların öldüğünü ama ülkeyi böldürmemek için öldürmediklerini vurguladı. Özgürel, ülkenin bölünmemesi için ne gerekliyse yapılması gerektiğini ifade etti.

Musa Serdar Çelebi, ortak bir zeminde buluşmak zorunda olduğumuza vurgu yaptı. Çelebi, kardeşçe yaşamak istediğimizi vurgulamamız gerekiyor dedi. Kürt kardeşlerimizin ülkenin sınırlarıyla ve bayrakla problemleri olmadığını duymak beni çok sevindirdi. Böyle bir anlayışla bu sorunu çözebiliriz dedi. Çelebi, Gandi’nin ” Dünyada bir tek mum ışığı bile yanıyorsa kimse dünyanın karanlık olduğunu iddia edemez.” sözünü hatırlatarak umut var olduğundan bahsetti.

Daha sonra Ekopolitik ekibinden Ayşegül Aslantepe Hakkarili çocuklar için hazırlamış olduğu projeyi paylaştı. Bu projeyi beraber yürütmenin planlandığı Ati Derneği’ni Başkanı İdris Ağacanoğlu, yeni nesildeki diyalog sorununun altını çizdi. Ayşegül Aslantepe, bu projede çocukları taş atmaya iten sebepleri aradıklarını belirtti. Ekopolitik ekibinden Mehmet Emre Ölmez, Mezkur Meçhul Mesele toplantılarının yerel ayaklarını Mersin’de başlatmak istediğini ve bu amaçla Mersin’de gerçekleştirmiş olduğu görüşmelerini anlattı.

Mete Yarar, eğer mesele çözülecekse sivil toplum tarafından çözülmelidir dedi. Bu işin bir galibinin ya da mağlubunun olmadığını söyleyerek bu durumun topluma iyi anlatılması gerektiğini vurguladı. Geçmişte yaşanan kötü olayların kurumlara mal edilemeyeceğini çünkü suçun kişisel olduğunu söyledi.

Cezmi Bayram, Kürtlerin başına gelen olumsuz her durumu Kürt olmalarına bağlamamaları gerektiğini söyledi. Aynı sorunların Türkler tarafından da yaşandığını belirtti.

Seydi Fırat, bu tür toplantılarda ortak bir diyaloğu nasıl oluşturabileceğimizin yolunu bulmamız açısından toplantıların yararının altını çizdi. Milliyetçi düşünce tarzının hassasiyetlerinin neler olduğunu öğrenme fırsatı bulduğunu söyledi.

Yavuz Aslan Argun, ferdin kendine inanması ile toplumun değişeceğine inandığını belirtti. Türkiye’nin bu gergin ortamdan çıkmak zorunda olduğunu ve bu tür toplantıların bu çıkış için bir kapı olabileceğini söyledi.” (http://www.ekopolitik.org/public/news.aspx?id=4586&pid=11)

 

Toplantıya katılanlar

Toplantıya katılanlar

Katılımcılar bir arada

Katılımcılar bir arada