Liberal Faşist Çete

106

Türkiye’de garip şeyler oluyor. Aydınlar Ocağı’nın düzenlediği “Muhafazakârlık ve Liberalleşme” konulu toplantısında da ortaya konduğu gibi, muhafazakârın gerçekten muhafazakâr olmadığı, sadece şekilciliği esas alanlarca kavramın içinin boşaltıldığı; statü ve menfaat elde etmede kullanıldığı görülmektedir. Kısaca, kavramların bile DNA’sı bozulmuştur. Milli ve dini geleneklerle kavgalı bir muhafazakâr tipi doğmuştur.

Diğer taraftan; ferdi hak ve hürriyetleri genişletici, Devletle ve kurallarla çatışan, müdahale yerine özgürlükçülüğü ütopya haline getiren liberallerin önemli bir bölümü de bunları sadece kendileri için düşünüyor. Kendi dışındakiler “öteki” kabul edildiği için her türlü mahrumiyet, baskı, kısıtlama, basının gerçekleştirdiği yargısız infazlar, yasa dışı telefon dinlemeleri, hukuk devletinin parti devletine dönüşmesi, kendi fikri dışındakileri kabul edememe, ötekiler için normal kabul ediliyor. Herhalde bundan dolayı bir kavram sıkça kullanılıyor: liberal faşizm.

Geçenlerde TRT 2’de Avrupa Birliği ile ilgili bir program vardı. Yunanistan’ın içine düştüğü ekonomik krizden biz de faydalanıp bazı Yunan bankalarını onların yaptığı gibi satın alsak olmaz mı sorusu, Gazi Üniversitesi’nden bir iktisatçı doçente soruldu. Bizim bankaları satmamızın yanlışlığı da program düzenleyicisi tarafından belirtildi. Liberal doçentimiz bankaların el değiştirmesine bir kısıtlama getirilemeyeceğini, bunun serbestliği bozacağını, aksi takdirde; iktisadi milliyetçiliğin gündeme geleceğini belirtti. İktisadi milliyetçiliğin zirve yaptığı bir çağda çağdışı, liberalleştirilmiş, uysallaştırılmış bir kafa ancak bunları söyleyebilirdi. Böyle bir iktisatçı, ülke çıkarlarını koruyabilir mi? Tabii ki koruyamaz; ama, görevi zaten bu değil ki…

Bunlar için milli egemenlik ve bağımsızlık, milli ve üniter devlet yapısı, milli kimlik hiç de önemli değil. Ama, etnik ayrımcılık, farklılıklar ve ırkçılık gerekli. Bunların çoğu dün farklı düşünüyordu. Komünist ideolojinin özüne veya sulandırılmış şekillerine bağlıydılar. Dün de “Türkiye halklarının devrimci mücadelesi”nden bahsediyor, milliyetçiliği ve Türk Milletini reddediyor, Türkiyeliliği öne çıkarıyorlardı. Türkiye’nin tarihinde aşırı sol Batı’dakinden farklıdır. Bugün ülkeyle kavgada artık bunlar kullanılmıyor. Devletin egemenliğini, otoritesini, hukuk düzenini alt üst edecek oyun ve tezgâhlar demokratikleşme örtüsü altında ortaya konuyor.

İktidara yıkama yağlama servisi yapan, teslimiyetçi ve küresel çıkarlara hizmet eden liberallerle dünün muhafazakârı, bugünün devşirilmiş bazı mikro muhafazakârlarının çirkin işbirliği ortadadır. Bunlara bir de Kürt olmamasına rağmen; Kürtçülük yapan ırkçıları ilâve edersek; ortaya enteresan bir çete çıkıyor. Bu çete, ülkeyi kamplaştırmak için her şeyi kullanıyor. Kürtçülükten Alevilere, hatta Romanlara ve bazı şehir ve yer adlarının değiştirilmesine kadar… Devletin başı da bu çetenin etkisinde kalıyor ki; kendileri de bir yer adını değiştirerek kullanıyor.

Askeri darbeler öne çıkarılarak asıl son üç-dört senedir cesaretle gerçekleştirilen sivil darbeler örtülmek isteniyor. Yapılmış ve yapılacak olan Anayasa ve yasa değişiklikleri birer sivil darbe değil mi? Türkiye’yi Türkiye yapan değerlerle, Milli Mücadeleyi gerçekleştiren ve onu Cumhuriyetle taçlandıran Türk Milletinin milli iradesiyle oynanmıyor mu?  

Ülke, yangın yerine çevrilmiştir. 2010’a girerken birbirini tamamlaması gereken kurumlar arasındaki üstünlük mücadelesi ve iktidara itaat zorlamaları demokrasiyle çelişiyor. Hür olmayan basın, demokrasinin basını değildir. En güvenilen kurumlar, halkın en çok desteğini alan TSK, hedef tahtası yapılıyor. Polise askerin elindeki ağır silâhlar veriliyor.

Kozmik odalara sızılıyor. Notlar tutuluyor. İnşallah bu notlar dost ve müttefiklere verilmez. Eğer verilirse; Süleymaniye’de askerin başına çuval geçiren süreç devam ediyor demektir. Bu süreç, suikast tefrikalarıyla destekleniyor. Bu iddianın öznesi olan şahıs, her konuşmasında huzur ve istikrarı dinamitliyor. Geçenlerde teröristbaşının yol haritasından istifade edebiliriz diyen de, Ege’de Yunan karasularının 12 mile çıkarılmasına da itiraz etmeyiz diyen yine kendisi. Devlet adamlığı daha ciddi bir iştir.

Sorumluluk, milli birliği ve milli menfaatleri korumayı gerektirir.     

Önceki İçerikEczacıların Samimiyet Testi
Sonraki İçerikBilmek, Düşünce İle Deneyimin Sonucudur
Avatar photo
1944 İstanbul doğumludur. Orta Öğrenimini Maarif Kolejinde, yüksek öğrenimini İktisadî ve İdari Bilimler Yüksek Okul'unda tamamlamıştır. 1967'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne asistan olarak girmiştir. Ord. Prof. Dr. Z.F. Fındıkoğlu'na asistanlık yapmıştır. 1972'de "Bölgelerarası Dengesizlik" teziyle doktor, 1977'de "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" teziyle doçent, 1988'de de profesör olmuştur. 1976 Haziranında yurt dışına araştırma ve inceleme için giden Erkal 6 ay Londra ve Oxford'ta inceleme ve araştırmalar yapmış, Doçentlik hazırlıklarını ikmal etmiştir. 1977 yılında hazırladığı "Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri" isimli Eğitim Sosyolojisi ve Eğitim Ekonomisi ağırlıklı tezle Doçent olmuştur. 1988'de Paris'de, 1989'da Yugoslavya Bled'de yapılan milletlerarası UNESCO toplantılarında ülkemizi birer tebliğle temsil etmiştir. 1992 Yılında Hollanda'da yapılan Avrupa Konseyi'nin "Avrupa'da Etnik ve Cemaat İlişkileri" konulu toplantısına tebliğle katılmıştır. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi dışında dönem dönem Harp Akademilerinde, Gazi Üniversitesi'nde, Karadeniz Teknik (İktisadi ve İdari Bilimler Yüksek Okulu) ve Marmara Üniversitelerinde de derslere girmiştir ve konferansçı olarak bulunmuştur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü ve İktisat Sosyolojisi Anabilim Dalı Başkanı, Metodoloji ve Sosyoloji Araştırmaları Merkezi Müdürü, İstanbul Üniversitesi Senato Üyesi, Aydınlar Ocağı Genel Başkanı ve İstanbul Türk Ocağı üyesi olan Prof. Dr. Erkal'ın yayımlanmış ve bir çok baskı yapmış 15 kitabı ve 700 civarında makalesi vardır. Halen Yeniçağ Gazetesi'nde Pazar günleri makaleleri yayımlanmaktadır. Prof. Dr. Erkal evli ve üç çocukludur. Dikkat Çeken Bazı Kitapları : Sosyoloji (Toplumbilimi) (İlaveli 14. Baskı), İst. 2009 Orta Teknik Eğitim-Sanayi İlişkileri, İst. 1978 Bölgelerarası Dengesizlik ve Doğu Kalkınması,(2. Baskı), İst. 1978 Sosyal Meselelerimiz ve Sosyal Değişme, Ankara 1984 Bölge Açısından Az Gelişmişlik, İst. 1990 Etnik Tuzak, (5. Baskı), İst. 1997 Sosyolojik Açıdan Spor, (3. Baskı), İst. 1998 İktisadi Kalkınmanın Kültür Temelleri, (5. Baskı), İst. 2000 Türk Kültüründe Hoşgörü, İst. 2000 Merkez Binanın Penceresinden, İst. 2003 Küreselleşme, Etniklik, Çokkültürlülük, İst. 2005 Türkiye'de Yolsuzluğun Sosyo-Ekonomik Nedenleri, Etkileri ve Çözüm Önerileri (Ortak Eser), İst. 2001 Ansiklopedik Sosyoloji Sözlüğü (Ortak Eser), İst. 1997 Economy and Society, An Introduction, İst. 1997 Yol Ayrımındaki Ülke, İst. 2007 Yükseköğretim Kurumlarının Bölgelerarası Gelişme Farklılıkları Açısından Önemi ve İşlevleri, İTO, İst. 1998 (Ortak Araştırma)