Türk(iye) Ekonomisi

115

Etrafımız küresel güçlerin elinde bulunan satılık medya tarafından kuşatıldığı için gerçekleri görmekte zorlanıyor ve yapmamız gerekenleri başaramıyoruz.
Türkiye ve Türk Milleti tarihi günler yaşarken kaçımız bunun farkında, bunu bilmek oldukça zor
Yine de elimizde bulunan imkanlarla bir avuç insanı aydınlatabilirsek ne mutlu bize
Geçtiğimiz günlerin birinde, bir akademisyen dostumuz “artık Türk ekonomisi yok Türkiye ekonomisi var ” dedi.
Ben de kendisine aradaki fark nedir diye sorunca: “Türk ekonomisi, Türklerin elindeki ekonomi demektir. Türkiye ekonomisi ise küresel güçlerin elindeki ekonomidir.” diye devam etti.

Ne yani şimdi biz çalışırken, üretirken, harcarken, vergi verirken hep küresel güçler için mi bunları yapıyoruz?
Evet, maalesef küresel güçlerin hakim olduğu bir Türkiye ekonomisi için yaşıyoruz.
Onlara kazandırmak için çalışıyoruz. İşverenlerimiz zaten onlar oldu. Kamu ve özel sektörde yabancılara ve yabancılardan farkı olmayanlara; satılmayan kuruluşumuz neredeyse kalmadı.
Küresel güçlere hizmet etmek için doğuyorsun, okuyorsun, çalışıyorsun, evleniyorsun, emekli oluyorsun ve ölüyorsun!
Bu saydığım evrelerde sıkıntı çekmeyen, eğitiminin, emeğinin, çalışmasının ve nihayetinde emekliliğinin hakkını alan var mı?
Ya üretici için ne demeli? Türkiye ekonomisinin patronu küresel güçler; ya üretimi bırakın ya da benim dediğimi yapın diye acımasızca bastırıyor.

Küresel güçler; Türk ekonomisini, Türkiye ekonomisine dönüştürmek için onlarca yıldır ilmik ilmik dokuyarak hedefe ulaştı. Bizi 29 Ekim 1923’e Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde olan hale, gerisin geriye getirdi.
Artık elimizde olan bir şey kalmadı. Bayrak bizim ama ekonomi kimin? Burada ekonominin gücünün tam bağımsızlığın temel noktası olduğunu da belirtmeliyim.

Şimdi biz, üretimi ve ihracatı artıralım diye uğraşıyoruz. Herhalde bunu Türkiye ekonomisini ele geçiren küresel güçler için yapmış oluyoruz.
İşsizlik artıyormuş ve emek değerlendirilmiyormuş, Türkiye ekonomisini elinde tutan küresel güçlerin umurunda mı bu? ya da umurunda olur mu? Sana ne kadar az verirse, o kadar çok kazanacak. Sömürünün ana kuralı bu
Dünün emperyalistlerinin yerine geçen bu günün küreselcileri her yerde aynı yöntemi deniyorlar, Hükümetleri, üniversiteleri, medyayı ve dolayısıyla işadamlarını türlü yöntemlerle etkileyip ekonomiyi ele geçirip ülkenin gerçek sahibi haline geliyorlar.

Türkiye’nin yaşadıklarına bakınca hükümetin, üniversitenin ve medyanın küresel güçlerin emrinde olduğunu ve halkı gerçeklerden uzak tutmaya çalıştığını görüyoruz.
Halka, ele geçirilmiş mihraklar aracılığıyla ölüm korkusu hissettirilerek sıtmaya razı olması sağlanıyor.
Türkiye yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, coğrafi konumu ve jeopolitiği ile asla bu ekonomik sıkıntıları yaşamaması ve halkının refah içinde olması gereken bir ülke. Ancak ekonomi senin elinden çıkmışsa burnuna halka takılan bir hayvandan ne farkın kalmıştır?

Buna bilerek yol açanlar var. Hatta rıza gösterenler var. Ülkenin bu gün ekonomik olarak elimizden çıktığını yarın siyasi olarak da elimizden çıkacağını bilenler var. Ama size bunları anlatamıyorlar
Kürt açılımını yaparsak ülke paraya gark olacakmış, işsizlik azalacakmış, Türkiye uçup gidecekmiş! Bırakın bu palavraları
Türk ekonomisi iken, küresel güçlerin elinde “Türkiye ekonomisi” haline gelmiş bir yapı ile; hangi açılımı yaparsanız yapın o açılım dizlerinizin bir nebze daha yere doğru çöküşünü sağlayacaktır.

Satılık medyanın, Siyasal İslamcıların, küresel güçlerin eline düşmüş cemaat ve tarikatların, “Hıristiyan Kulübü” olarak değerlendirdikleri Avrupa Birliği’ne; ülkemize para gelecek ve refah yükselecek diye Türk düşmanı Papa’nın heykelinin altında atılan imzaların sonucunda paranın gelmediğini, refahımızın yükselmediğini, ekonominin el değiştirdiğini, açlık – yoksulluk ve işsizliğin tarihi boyutlarda arttığını sizlere bir kere daha hatırlatırım.

Bu gün aynı koro Kürt Açılımının sonuçları hakkında aynı türküyü söylüyor. Satılık Medya’da “Türkiye ekonomisi”nin sahibi olan küresel efendilerinin emri ile bu işlere direnenleri sanki kabahat onlardaymış gibi toplum önünde suçluyor.

Ortaya salınan diğer bir korkuda, AKP iktidardan giderse yerine küresel güçlerin, ABD’nin, AB’nin, İsrail’in ve onların kontrolündeki Arap Ülkelerinin desteklemediği bir iktidar gelirse ekonominin çökeceğidir.

Doğrudur, bende böyle bir beklenti içindeyim. Ancak ortada bir Türk ekonomisi olmadığı için “Türkiye ekonomisi”nin sahipleri, Türk halkını biraz daha köleleştirmek için her zaman böyle bir şeye tevessül edebilecektir.

Türk Milleti başına böyle bir akibetin gelebileceğini öngörmeli ve varlığını korumak için her türlü sıkıntıyı çözecek tedbirleri almalıdır.

Çünkü var olmak her şeyden önemlidir. Bunun içindir ki; Kastamonu’lu Şerife Bacı’lar bebeklerinin örtüsünü top mermilerine sararak, bebeklerini değil milletçe var olmalarını sağlayacak top mermilerini sıcak tutmuş, canlarını ölüme terk etmiş ve Türk Milletini korumuşlardır. Anlayacağınız Türk Milleti ile vatanını korumanın bedeli her zaman çok ağırdır.

Osmanlı – Türk İmparatorluğunun son yılları da böyleydi. Ekonomi devletin kontrolünden çıkmış yabancıların eline geçmişti. Emperyalistler Osmanlı’yı her türlü açılıma zorluyordu. Türk halkı ticaretle uğraşmıyordu. Ekonomi yabancıların ve onların Türk topraklarındaki temsilcileri olan Ermeni, Rum, Yahudi, Süryani, Yezidi gibi gayrimüslimlerin elindeydi.

Türk halkı cephelerde savaşıyor, toprağını korumaya çalışıyor ve her defasında nedense hep kaybeden oluyordu. Bu durum Mustafa Kemal ortaya çıkıncaya kadar sürdü.

Milli devleti kurmayı başaran Atatürk, yabancıların elinde olan ekonomiyi millileştirme politikaları ve sıfır sermaye ile “Türk ekonomisi” haline getirmeyi başardı. Ancak bu gün yabancıların eline geçmiş olan “Türkiye ekonomisi”ni görse herhalde kahrından bir kez daha ölürdü.

Türkiye ekonomisinin sahiplerinin ana amacı, Türk Milletini bu topraklardan sürmektir. Bunun için ellerinde tuttukları para gücü ile Türk Milletinin duygularıyla, ruhuyla ve inançları ile oynayarak amaçlarını tahakkuk ettirecekleri uygun bir zemini yaratmaya çalışıyorlar.

Türk Milleti de olup biteni “Türkiye ekonomisi”ni elde tutan kaynaklardan ona sunulmasına izin verildiği ölçüde izliyor.

Açlık ve yoksullukla uğraşan, işsizlikle boğuşan ve iş bulsa bile kazandığı ile geçinemeyen, mükemmel eğitimlerine rağmen ülkesinde mutsuz edilen insanlarımız ile gençlerimizin gerçekleri görmesini beklemek onlardan çok fazla bir şey istemek olur.

Ancak yine de ülkenizin gerçeklerini görmek istiyorsanız Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı, AKP Grup Başkan Vekili Suat Kılıç’ı, TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’i ve yandaş medya ile “Türkiye ekonomisi”nin emrindeki Doğan, Ciner, Karamehmet medyalarını izlerseniz,  satır aralarında, akibetinizi yakalayacaksınız.

Hadi bakalım! “Türkiye ekonomisi”nin köleleri iş başına…