Bilgi Çağının Yeni Kenti Kocaeli

119

Bilim kentlerinin ne olup olmadığını ve İki üniversitesi, üç teknoparkı, bir teknoloji geliştirme merkezi, bir teknoloji serbest bölgesi bulunan Türkiye’nin teknoloji üssü Kocaeli’nin niçin bilim kenti olmasını istediğimi izah etmeden önce bilgi çağını, bilgi toplumunu ve bilgi ekonomilerini tanımlamamız doğru olacaktır.

Bilgi çağı, servet yaratmada bilginin öne geçtiği dönemi tanımlamak için kullanılan bir kavramdır. Böylece maddi sermayenin yerini zihinsel sermaye almıştır. Zihinsel sermayenin belli bir yere sınırlanmayan yapısı, bütün yönetim ve toplum ilişkilerini değiştirmiştir. Bilgi çağını önceki dönemlerden ayıran beş temel özellik bulunmaktadır. Bunlar:

a) Bilgi çağı bilgiye dayalı toplumun yükselişinden meydana gelmektedir.

b) Bilgi çağında işletmeler bilgi teknolojilerine dayalı olarak faaliyet gösterirler.

c) Bilgi çağında iş süreçleri verimlilik artışına dönüşmektedir.

d) Bilgi çağının başarısı bilgi teknolojilerinin kullanımında etkinlik ile ölçülmektedir.

e) Bilgi çağında  pek çok ürün ve hizmet, bilgi teknolojileri ile iç içe geçmiş durumdadır.

Sanayi dalgasının bittiğini yeni bir dünyaya, yeni bir ekonomiye ve yeni bir topluma hızla evrilmekteyiz. Tekrar ediyorum; İki üniversitesi, üç teknoparkı, bir teknoloji geliştirme merkezi, bir teknoloji serbest bölgesi bulunan Türkiye’nin teknoloji üssü Kocaeli bu oluşan yeni dünyada hızla yerini almalıdır.

Bilgi ekonomisine gelince: Sürekli yeni bir ekonomik veya endüstriyel bir modelin gelmekte olduğunu söylüyorum. Bu modelde üstün ve ileri teknolojik bilgi öne çıkmakta ve katma değeri bu bilgi oluşturmaktadır. Zenginlik bu bilginin üretilmesi ve kullanılmasındadır. Bu yeni ekonominin dört temel özelliğinden söz etmek mümkündür;

a) Dijitalleşme (internet ekonomisini, yoğun olarak da elektronik ticareti bu kapsamda değerlendirmek mümkündür),

b) Araştırma geliştirme faaliyetlerinin artması,

c) Küreselleşme

d) İnsan kaynakları profilinde yaşanan radikal değişim (kurumların insan kaynaklarına dayalı yeniden yapılanması).

Yeni oluşan çağla ve beraberinde getirdiği yeni ekonomi ile birlikte eski sektörler önemini, karlılığını, istihdam gücünü ve üretim kapasitesini yavaş yavaş yitirirken, yeni sektörler çığ misali büyüyerek ekonomik büyümenin lokomotifi konumuna gelmektedir. Teknolojik gelişmeyle vücut bulan, büyük ölçüde dijitalleşmeye ve internete bağlı olan yeni ekonomi tıpkı dominant bir gen misali eski ekonomiyi, yani eski organizmayı kuşatıp yavaş yavaş yok etmektedir. Yeni ekonomi 1980’lerde mikro elektronik alanındaki gelişmelerle yükselmeye başlamış, bu dönemde biyoteknoloji, yeni malzemeler ve uzay araştırmaları öne çıkmıştır. Gelecek bilişim, iletişim ve alternatif enerji teknolojilerinde yatmaktadır.

Bilgi toplumu; bilgiyi üreten ürettiği bu bilgiyi kullanan ve ihtiyaç duyan diğer toplumlara satabilen toplum demektir. Yani; biz bilgi toplumuyuz demekle bilgi toplumu olunmaz.

Bilgi çağını yakalayabilmek için oluşturulması gereken modellerden birisi de bilim kentleri kurmaktır; uzmanlaşarak küreselleşmek adına sağlık kentleri oluşturmanın da gerekli olduğu gibi. (Uzmanlaşarak küreselleşmenin en güzel örneklerinin yaşandığı İtalya’yı başka bir yazıda inceleyebiliriz.)

Bilim kenti ne demektir?

Türkiye, teknoloji satın alıp ucuz işçiliğe dayanarak düşük katma değerli endüstriyel üretim modeliyle kalkınamaz. Bu nedenle bilgiye dayalı, rekabet gücü yüksek, uluslararası pazarlara açılabilen ve yenilikçi işletmelerin oluşturulması ve geliştirilmesi için üniversitelerimiz ve teknoloji geliştirme bölgelerinin işbirliği ve desteklenmesi öncelikli bir konudur. Bilim kentleri bu işlemin bir parçasıdır.

Bugün, güçlü ve söz sahibi bir devlet olmanın temelinde gelişmiş bir ekonominin yattığı ve gelişmiş bir ekonominin ise ileri teknoloji üretimine dayandığı tartışılmaz bir gerçektir.

Son 40 yılda Japonya ve Güney Kore, bizim yapmadığımız neyi yapmışlardır da bugünkü teknolojik sıçramayı gerçekleştirebilmişlerdir? 1964’de Japonya, başkenti Tokyo’nun ~60 km uzaklığında Tsukuba Bilim Kentini kurmaya başladı ve 1970’lerin sonunda Japon mucizesi ortaya çıktı. Aynı modeli 1973’de uygulayan Güney Kore, benzer bir mucizeyi 1980’li yılların sonlarında gerçekleştirdi. Bu sonuçlar göstermektedir ki: 1000’lerce doktoralı bilim adamının çalıştığı, bağımsız ulusal araştırma enstitülerinin bir arada kurulmasından oluşan Bilim Kentleri, hızlı ve sürekli kalkınmanın olmazsa olmaz şartıdır.

Bilim kenti olmak Kocaeli’ye ne kazandıracaktır? Öncelikle gelişmişlik ve kalkınmışlık sadece ekonomik bir sonuç değildir. Aslında bir nitelik sürecidir. Nitelikli bir toplumun, nitelikli, iş kollarının, nitelikli sosyal dokunun ve nitelikli fiziki mekânların gelişmişlik ve kalkınmışlık sonucunu doğuracağı yadsınamaz. Bunun gerçek olabilmesi ise kentin ‘öğrenen kent’ kavramının gereklerini yerine getiriyor olması gerekmektedir. Üniversitemizin öğrenci okutan ve okuttuğu her öğrenci başına ilimize belirli bir girdi sağlayan konumundan bilgiyi üreten ve ürettiği bilgiden teknoloji üretilebilen konumuna dönüşümü de sağlanmış olacaktır. Öğrenen kent modeli konusunda neler yapıldığı ve bu kavram çerçevesinde Üniversiteyi ve bilimi; kent ve köyle buluşturabilmek adına sarf edilen çabalardan da buradan bahsetmek gerekir. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi bu konuda Türkiye’de ender rastlanabilecek bir çalışmalara imza atıyor. Alanında örnek gösterilen doktoralı, yüksek lisanslı bir ekip bilim ve teknoloji kulübü ile Seka fabrika binalarında bilim merkezini kurmak için sessizce gayret sarf ediyor. Temel amaç, merakı ilhama dönüştürmek. Seka Bilim Merkezi, sadece ziyaret edilen güzel düzeneklerin bulunduğu bir müze değil, ziyaretçilerin sergilenen düzeneklere dokundukları, kullandıkları, denedikleri ve her bir düzenekte merak ve ilgilerini çeken yenilikleri öğrendikleri eğlenceli ve etkileşimli bir tecrübe olacaktır. Bunun da ötesinde, bilim merkezinin genç bilim adamı ve uzmanlarından oluşan kaliteli kadrosunun danışmanlığı ve gözetimi altında, çocuklarımızın potansiyelleri keşfedilecek ve çocuklarımıza kabiliyetlerini kullanabilecekleri imkanlar sunulacaktır. Gençlerin, en güncel bilgi kaynaklarını kullanabilecekleri,  birçok bilim ve eğitim programına katılabilecekleri, farklı alanlardaki uzmanlardan yararlanabilecekleri, bilim ve teknolojinin son ürünlerini tanıyabilecekleri, Seka Bilim Merkezi, ülkemizde kurulacak diğer merkezler için de bir model olacaktır. Bilim kenti öğrenen bir kent olabilmek adına şanslarımızı iyi kullanabilmek dileğiyle.