Sümeyye Hanım’ın Şan Ve Keman Dersi

107

Başbakanımızın oğlunun yöneticisi olduğu şirkete ait TV kanalında “Bir şarkısın sen” isimli bir şarkı yarışması var. Birkaç defa izlediğim bu programda özellikle son elli yılın sevilen şarkılarını, yaşları 9-16 arasında olan çocuklar seslendiriyorlar. Seçilen çocuklar çok yetenekli ve şarkılar herkes tarafından beğenilebilecek türden.

Yarışmada şarkıları seslendiren çocukların zor şarkıları bile çok rahat ve doğru biçimde seslendirmeleri takdirle karşılanıyor. Büyüklerin çok sevdiği bu şarkıları yeni neslin de sevmesini sağlayacak bir sıcaklık içinde sunuluyor. Bazı programlarda olduğu gibi saygısızca hakaret ve küçümseyici ifadeler kullanılmıyor, çocukların kusurlarını öne çıkarmadan, başarılarının takdir edildiği bir rahatlatıcı ortam sağlanan programın iyi reyting yapacağı anlaşılıyor.

Benim bu programda ilgimi çeken seçilen çocukların isimleri ve aile yapıları. Melek Aleyna, Büşra, Feyza, Muhammet, Miraç     gibi kendi kimliğini Müslüman olarak tanımlayan ailelerin tercih ettiği isimleri taşıyan çocukların, anne babalarının muhafazakâr/ dindar aile yapısında oldukları görüntülerinden hemen anlaşılıyor. Bu ailelerden anneler kendilerinin asla giymeyi düşünemeyeceği, babalar ise karısına asla giydirmeyeceği kıyafetlerle şarkılarını söyleyen, kıvrak danslar yapan kızlarının performansı karşısında, duygularını saklayamayıp, gözyaşları ve alkışlarıyla destek oluyorlar.

Bu çocuklar başarılı olup, müzik hayatı içinde profesyonelleşirse, çok büyük bir ihtimalle, ailelerinin mevcut değerlerine göre tasvip etmeyeceği bir hayat tarzı yaşayacaklar. Başarılı olamayıp diğer meslekleri seçenler ise, bu pırıltılı ve alkışlı atmosferin unutulmayan hatırası ve hatta özlemi ile yaşayacaklar.

Bu düşüncelerle ailelerin çocuklarını bu ve benzeri yarışmalara katılmaları için gösterdikleri heves ve gayretin sebebini anlamaya çalışıyorum. Aşağıdaki ihtimallerden hangisi veya hangileri bu hevesi beslemiş olabilir?

  • Mevcut yaşantıları bir değer sisteminden değil, mahalle baskısından kaynaklanmakta ve kendi yaşayamadıkları bir hayatı çocuklarının yaşamasını arzu etmektedirler.
  • Çocuklarının para ve şöhrete kavuşması için bazı değerleri feda edilebilir görmekteler.
  • Çocuklarının büyüyünce ailesinin mevcut değerlerine döneceğini, şöhret ve paranın onları bozmayacağını düşünmüşlerdir.
  • Geleceği hesap etmeden, sadece yetenekli çocukları olmanın dayanılmaz gururunu doya doya yaşamaktalar.
  • Sınıf atlama arzusu, değerleri arka plana itmektedir.

 

Bunlara sizin aklınıza gelirse başka sebepler ekleyebilirsiniz.

************************************

Başbakanımızın çocuklarının eğitimine gösterdiği özen kamuoyu tarafından iyi bilinmekte. Yurtdışı eğitimler, alınan burslar, mezuniyet törenleri için ABD’ye gidiş konuları çok tartışıldı. Verilen eğitimin sadece okul müfredatı ile sınırlı olmadığı yüzme, müzik ve ata binme gibi özel yetenekleri de geliştirmeye yönelik olduğu anlaşıldı. Mesela İndiana Üniversitesinde Tarih okuyan Sümeyye Erdoğan‘ın keman çalıp şan söylediği, ABD’de koroda şarkı söylediği açıklandı.

Başbakan Erdoğan, kızı Sümeyye Hanım’ın şan ve keman dersi aldığını ve kızının yeteneğini açıklarken mutlu görünüyordu. Her ne kadar çekemeyip, kendileri için normal karşıladıklarını Başbakanımızın çocuklarına yakıştıramayanlardan pek hoşnut olmasa da, çocuklarının yeteneklerini geliştiren bir baba olmanın keyfini yaşıyordu.

Acaba Sümeyye Hanım keman çalma ve şarkı söyleme yeteneğini göstermek, Türkiye’de de toplum içinde sanatını icra etmek isterse Başbakanımızın tavrı ne olur? Sümeyye Hanım nefis bir solo konser verse, Başbakanımız kızının bu başarısını coşku ile destekler mi?

Sümeyye Hanım’ın heves ve gayreti, para ve şöhrete yönelik olmayacağına göre, seçkin bir ailenin gelişmiş sanat zevkleri ve yetenekleri olan, ancak sanatını aile içinde icra eden bireyi olması mı istenmektedir?

Her ne şekilde isterse istesin, Başbakan Erdoğan ile Afganistan’da müziği yasaklayan Taliban’ın özdeşleştirilmesinin mümkün olmadığı bir kere daha anlaşılmış olmalı. Taliban toplumu kendi İslam anlayışına göre dönüştürmek isterken, Erdoğan’ın yaşadığı toplum tarafından dönüştürüldüğü görülüyor. Herhalde “değiştik”, “milli görüş gömleğini çıkardık” söylemi de bu dönüşümü anlatıyordu.

Bir şarkısın sen” programına katılan çocukların ailelerinin çoğunun, Başbakanımızın değerlerine yakın olduğunu düşünüyorum. Acaba bu aileler de Başbakanımızın çocuklarını yetiştirme tarzından etkilenmiş olabilirler mi? Yurtdışında eğitim imkânı bulamasalar da, çocuklarının yeteneklerini geliştirme alanında örnek almış olmaları mümkündür.

Muhafazakâr ailelerin sanatçı yetiştirmeye katkıda bulunmaları, sanat camiasında da yapısal bir değişimin başlangıcı olması mümkündür. Sahne, sinema ve TV’lerde muhafazakâr/ İslamcı (özellikle hanım) sanatçılar dönemi başlayabilir mi?

Belki de İslamcı camianın bu hevesi, kendi açılarından kaybedilmiş gençler yaratacak.

******************************

Burjuvalaşan İslamcı kesimin yaşadığı bu değişim, irticanın bir paranoyadan ibaret olduğu anlamına gelebilir.

Başörtülü kızların parklarda erkek arkadaşlarıyla öpüşmeleri, dans ederken göbeği açılan başörtülü kız resimleri çok tartışıldı. Bunun gibi, piyano/keman/arp eşliğinde başörtüsüyle şarkı söyleyen kızlar, belki de sosyolojik olarak toplumda sınıflar arası geçiş işaretleri olarak değerlendirilebilir.

Dini değerlere ve “dindar hayat tarzına” dönüşün yaşandığı söylenen bu dönem, aslında geniş dindar/ muhafazakâr halk kitlelerin içinde, “çağdaş yaşam biçimi” denilen bir hayat tarzına dönüşün de yaşanmakta olduğu bir zaman dilimidir.

Bu sosyolojik gerçeğin farkında olmak, muhafazakâr halk kitlelerinin, hayat tarzı açısından daha tavizsiz olan Saadet Partisi yerine, neden AKP’yi daha çok tercih ettiklerini de anlamamıza yardımcı olabilir. AKP oylarında din faktörünün sanıldığından daha düşük olduğunu da.

Önceki İçerikTürkiye’de İşsizlik ve İşsizlik Oranları
Sonraki İçerikEve Kapanma!
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.