29 Mart yerel seçimleri sona erdi. Siyasi partilerimizin yetkililerinin ve sözcülerinin açıklamalarına bakılırsa, seçim sonuçlarından bütün partilerimizin kazançlı çıktığı gibi bir durum gözleniyor.
Aslında bilinen ve klasikleşmiş kabule göre, seçimlerde kazananın oylarının kaybedenin oylarından daha fazla olması gerekmektedir. Oysa kesinleşen seçim sonuçlarına göre böyle bir değerlendirme yapan pek az kişi var. İşin aslı ise iktidar partisinin % 8’lik oy kaybına rağmen, aldığı oyların kendisine en yakın iki muhalefet partisinin toplam oylarına eşit olduğudur.
Şimdi, bu sonuçlar önümüzdeki günlerde daha pek çok kişi tarafından enine boyuna yorumlanacaktır. Seçim sonuçlarını etkileyen sebepler kimilerine göre, küresel kriz, yanlış aday seçimi, işsizlik, memur işçi ve emekli maaşlarına yeterli artışın yapılmaması gibi nedenler olacak. Kimileri de cumhuriyetten, demokrasiden, Atatürk ilke ve devrimlerinden sapmaların, yolsuzluk iddialarının ve etnik tavırların sonuçları etkilediğini ileri sürüleceklerdir.
Bu seçimlerin gündem oluşturan önemli söylemleri ve açılımları hiç kuşku yok ki ana muhalefet partisinden gelmiştir. Her mahalleye Kur’an kursları açma, çarşaf giysili hanımları partiye kabul etme ve parti rozeti takma, başı örtülü hanımlara seçim konvoylarının önlerinde yer verme, tarikat mensuplarına saygılı olma ve aday gösterme gibi ilkleri seçim öncesi sergileyerek belli bir değişimi seçmene sunmuşlardır.
İyi de yapmışlardır. Bütün vatandaşları kazanmak, dostluk ve kardeşliğe önem vermek, toplumu oluşturan insanların birbirine sevgiyle yaklaşmasını sağlamak gibi bir değişimi gündemlerine almışlardır. Ana muhalefet partimizin her ne kadar seçim öncesine rastlayan ve gündem yaratan bu açılımlarının daha çok oy alabilme kaygısından kaynaklandığı söylense de bu görüşe katılmak mümkün değildir.
Ana muhalefet partimiz ciddi bir partidir. En azından söylemlerinin ardında duracağı ve sahip çıkacağına hiç kuşku yoktur.
Bu arada seçimlere çok az bir süre varken sandık başlarında görev yapan parti temsilcisi hanımların başörtüsü takmalarının yasaklandığı açıklandı. Mevcut yasalar gereği bu yasaklama doğru olabilir. Ama bu yasaların bir kez daha gözden geçirilmesi de parlamentomuzun işi olmalıdır.
Üstünde yaşadığımız coğrafyanın pek çok medeniyete yurt görevi yaptığı gerçeği göz önüne alındığında bütün kültürlerin, kutsallıkların, dillerin, dinlerin, ırkların her türlü saygıya değer olduğunu ve insanlığın çok değerli parçaları olarak, parıltılı bir beraberliği meydana getirdiğine artık yürekten inanmalıyız.
Alışveriş merkezlerinde, parklarda, toplu taşıma araçlarında, semt pazarlarında, caddelerde, sinemalarda, tiyatrolarda, konserlerde, sitelerde, plajlarda kendilerine özgü mayolarla kısaca her yerde bizlerle beraber olan, alan satan, yurt içi ve yurt dışı gezilerine katılan, vergi veren, oy veren, evlenen, anne olan bu hanımlar bizim insanlarımız, bizim dostlarımız bizim akrabalarımızdır. Tek farklı yanları, saçlarının inanışları gereği görünmesini istememeleridir.
Onlara üniversiteyi yasaklamamız ne işe yarıyor. Eziyet ediyoruz. Başına takma saç takarsan sorun yok diyoruz. Sandığa oy at ama orada gözlemci olma diyoruz.
Ana muhalefet partisi yönetimi seçim öncesindeki açılımlarını oy için değil, değişim için yaptığını çağdaş demokrasi için yaptığını söylemeli ve göstermelidir. Ülkemiz insanlarını zaman zaman geren, üzen bu anti demokratik ve dayatmacı uygulamanın kabul edilebilir sınırlara çekilmesine samimiyetle öncülük etmelidir.