Bosna- Hersek Gezi İntibaaları

122

Bosna – Türkiye Kardeşliği Derneği’nin daveti üzerine, 29 Ekim  –  2 Kasım 2008 tarihleri arasında, Aydınlar Ocağı Genel Merkezi tarafından,  32 kişilik seçkin bir heyet ile Bosna’ya kültür ağırlıklı bir gezi tertiplenmiştir.

29 Ekim 2008 tarihinde, İstanbul Atatürk Hava Liman’ından yaklaşık bir buçuk saatlik bir uçuştan sonra, Saraybosna Hava Limanı’na indik. Burada işlemleriniz tamamlandıktan sonra önceden tutulmuş olan otobüse binerek kalacağımız pansiyona doğru hareket ettik. Kafilemize rehberlik hizmeti veren Rizvan Haliloviç ve kızı Fahriye hanım yol boyunca bizi bilgilendirdi. Şaşkınlık içinde, iç savaş sırasında binaların kurşunlarla delik deşik edildiğini gördük. Dört gün boyunca kalacağımız pansiyona geldik ve herkes kalacağı odaya yerleşti. Burada bir müddet dinlendikten sonra, iç savaş sırasında şehit düşmüş üç bin şehidin yattığı ve Aliya İzzetbegoviç’in de mezarının bulunduğu şehitliğe yürüyerek gittik ve ruhlarına fatihalar okuduk. Mezarların pek çoğunda Ay-yıldız vardı. Şehit düşenlerin çoğunluğunun 15-20 yaşlarında Boşnak gençler olduğunu gördük. Dağlar, tepeler ve parklar hep şehit mezarları ile dolu idi. Boşnak şehitliğinin tam karşısında eski Türk Şehitliğini de ziyaret ederek ruhlarına fatihalar okuduk. Saraybosna, tarih itibariyle çok zengin ve güzel bir şehir. Nüfusu yaklaşık olarak beşyüzbin civarında ve bu nüfusun %80’i Müslümanlardan oluşmaktadır. Çok sayıda Osmanlı eseri gözümüze çarptı. Osmanlı’nın yapmış olduğu camiler, çarşı ve dükkanlar muhteşem güzellikte. Aynı gün Baş Çarşı’yı gezdik. Saraybosna şehir olarak yeşilliği ile, çarşı ve dükkanları ile Bursa ‘yı andırmaktadır.

Bosna, 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildi. Yaklaşık dörtyüz yıl boyunca Osmanlı Devleti’nin yönetiminde kaldı. Daha sonra 1877-1878 Osmanlı -Rus Savaşı sonunda yapılan Berlin Antlaşması ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bırakıldı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Yugoslavya’nın altı federe devletinden biri oldu. Yugoslavya’nın dağılmasından sonra bağımsızlığını ilan etti. Hemen akabinde iç savaş başladı ve 250 bin Müslüman şehit düştü. Daha sonra barış sağlandı. Fakat, Boşnaklar tedirgin. Her an yeni bir iç savaşın başlayabileceği endişesi içerisindeler.

Kaldığımız pansiyon Baş Çarşı’ya çok yakın. Akşam yemeğini Baş Çarşı içerisinde çok güzel bir lokantada yedik. Yemekten sonra gruplar halinde çarşıyı gezmeye başladık. Saraybosna’ da Osmanlı Devlet’inden kalma görülmeye değer Baş Çarşı, Ali Paşa ve Ferhat Paşa Camii’leri hakikaten muhteşem güzellikte.

30 Ekim 2008 tarihinde sabah kahvaltısından sonra, saat 10.00′ da, Boşnak Enstitüsü’nde, oturum başkanlığını Bosna-Türkiye Kardeşliği Derneği Başkanı Rizvan Haliloviç ‘in yaptığı  Bosna- Hersek Cumhurbaşkanı Haris Sılayciç, Saraybosna Eski Şehir Belediye Başkanı İbrahim Hacıbayriç, daha önceki Belediye Başkanı Prof. Dr. Rizah Avdiç ve Türk Büyükelçiliği’nden bir yetkilinin protokol olarak katıldığı, konuşmacı olarak da Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa E.Erkal, Prof. Dr.İbrahim Öztek, Saraybosna Üniversitesi Tarih ve Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Buşatluya, Travnik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Luka Markesiç, Travnik Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Nayetoviç, Saraybosna Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Baliç, General Kadriya Şkriyel ve İsmet Haciç ‘in katıldığı   “85.YILINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ” konulu bir açık oturum yapılmıştır. Kafilemize ve açık oturuma katılan zevata, Saraybosna Eski Şehir Belediyesi tarafından öğle yemeği ikramı yapıldı. Burada Fatih Belediyesi’nin vermiş olduğu hediyeler Eski Şehir Belediye Başkanına takdim edildi ve iki belediyenin kardeş belediye olması için gereken temasların yapıldığı ve görüşmelerin devam ettiği belirtildi.

Öğle yemeğinden, sonra tekrar  şehir turuna çıktık. Otobüsle Bosna Pınarı’na gittik. Bosna Pınarı,  Bosnalıların piknik yaptıkları çok güzel bir mesire yeri. Her  yer su kaynağı. Bosna Pınarı’ndan sonra tekrar otobüsle kaldığımız pansiyona geri döndük.

Saraybosna’da Türk çayı pek bilinmemekle birlikte İstanbul’dan Saraybosna’ya gelen ve muhtelif üniversitelerde okuyan Türk öğrencilerinin gittiği ve sohbet ettikleri, Osmanlı döneminde Kervansaray olarak kullanılan ve insanın içini ferahlatan bir mekanda, Türk çayı ve Türk kahvesi içtik. Daha sonra kafilemiz dinlenmeye çekildi.

31 Ekim 2008 tarihinde sabah kahvaltısından sonra, otobüsle tarihi Mostar Şehrine doğru hareket ettik. Yol boyunca rehberlerimiz bize yeni bilgiler aktardılar. Yemyeşil yerlerden geçtik. Bir tünelden geçtikten sonra, buraların Hersek toprağı olduğu  bilgisini aldık. Yol güzergahında Mostar’ı geçtik. Mostar’a tekrar dönüleceği bildirildi. Bir müddet sonra Potiçel Köyüne geldik. Cuma Namazı vakti yaklaştığı için Cuma Namaz’ını Potiçel Köyü Camii’inde kıldık. Osmanlı Devleti zamanında Potiçel Köyünde çok sayıda Türk yaşadığı için bu köye Türk köyü de denilmektedir. Bu köy, Osmanlı Devleti’nin Bosna- Hersek’ de Adriyatik Denizi’ne doğru ulaştığı an son bölge olarak bilinmektedir. Hemen yanıbaşında Neratva Irmağı akmaktadır. Potiçel, kalesi ile de ünlü bir köy.  Kaleye vakit darlığı sebebiyle çıkamadık, ama uzaktan bütün ihtişamıyla seyrettik. Bu köyde, Hırvatların nüfus bakımından fazla oldukları bilgisini aldık. Cuma Namazı’nın hutbesinde imamın söylemiş olduğu bir cümleyi sonradan bize tercüme ettiler. Bu cümle ” Her yerde müslüman olunur ama Hersek de müslüman olarak kalmak çok zor iştir. ”  şeklinde idi. Demek ki, üzerlerinde büyük bir Hırvat baskısı olduğu, zaten savaş sırasında evlerin yakılıp yıkıldığı, vahşetin ve bir soy kırımın yapıldığı görülüyor. Potiçel Köyünden geri döndük. Öğle yemeğini Buna Pınarı kenarında çok güzel bir lokantada yedik. Sanki kendimizi Trabzon’un Uzungöl’ünde hissettik. Her yer yemyeşil. Buna Nehri’nin kaynağında Saru Saltuk’un kurmuş olduğu tekkeyi ziyeret ettik ve burada bir süre sohbet ettik. Sohbetten sonra, tarihi Mostar Şehri’ne doğru yola çıktık. Hava kararmak üzere Mostar’a ulaştık. Mostar hakikaten çok güzel bir şehir. Şehri Neratva Nehri ikiye bölüyor. Bu nehir üzerindeki Mostar Köprüsü şehri birbirine bağlıyor. Mostar, Hırvatların yoğun olarak yaşadığı bir şehir. İç savaş çıktığı zaman Hırvatlar, Mostar Köprüsünü bombalamışlar. Barış sağlandıktan sonra, Köprü Türkiye’nin girişimi ile Türk  mühendisleri tarafından  yeniden inşa edilmiştir. Köprünün üzerinden Koski Mehmet Paşa Camii’ni seyretmenin zevkini yaşadık. Hırvatların yoğun olarak yaşadığı taraftaki dağların tepesinde dikilmiş oldukça büyük haç işaretlerini gördük. Mostar Köprüsü’nde çok sayıda hatıra fotoğrafı çekildi.. Daha sonra yürüyerek çarşı ve Osmanlı evlerinin önünden geçerek otobüse ulaştık. Tekrar Saraybosna’ya doğru yola çıktık ve saat 21.00 ‘de kaldığımız pansiyona geldik. Bir müddet dinlendikten sonra tekrar gruplar halinde çarşı turuna çıktık. Yemeklerimizi yedik, çaylarımızı içtik.

01 Kasım 2008 tarihinde sabah kahvaltısından sonra, Travnik’e gitmek üzere yola çıktık. Yol boyunca rehberlerimiz kafilemize önemli bilgiler aktardılar. Sırp canileri Saraybosna’ da olduğu gibi Travnik ve çevresinde de Müslüman Boşnakları katlederek bütün dünyanın gözü önünde soykırım yaparak insanlık suçu işlemişlerdir. Bunu özellikle köylerde uygulamışlardır. Bir müddet sonra Travnik’e ulaştık. Burada ilk uğradığımız yer şehrin hemen girişinde bulunan İbrahim Paşa Medresesi oldu. Medrese bugünkü İmam Hatip Liseleri gibi eğitim veriyor. Okul müdüründen pek çok bilgi edindik. Medresenin hemen girişinde Fatih Sultan Mehmet’in Hristiyanları koruma nitelikli fermanı gözümüze takıldı.

Medreseden ayrıldıktan sonra şehir turuna başladık. Travnik Şehri’ni Fatih Sultan Mehmet kurdurmuş. Bundan dolayı bu şehre Fatih’in Şehri denmekte. Rivayete göre; Fatih Sultan Mehmet rüyasında masvavi bir gökyüzü ile tertemiz ve berrak akan bir su görmüş. Bundan dolayı dağların arasından akarak şehre giren suya “Mavi Su” ismini vermiş. Travnik, suları ve camiileri ile ünlü bir şehir. Uzaktan karşı tepedeki Osmanlı Türk kalesini gördük. Zaman darlığı yüzünden kaleye çıkamadık. Travnik’teki en ünlü Osmanlı eserlerinden birisi olan Süleyman Paşa Camii’ni ziyaret ederek vakit namazını eda ettik. Bu camii 1757 yılında yaptırılmış. Süleyman Paşa Camii’ni ziyaret ettikten sonra yürüyerek Mavi Su restorana geldik. Yemekten sonra, bir müddet şehir turu yaptık. Şehir öylesine güzel ve öylesine temiz ki, insanın içinden buradan ayrılmak gelmiyor. Zaman çok süratli akıyor. Saraybosna’ya dönmek için otobüsteki yerlerimizi aldık. Yol boyunca mihmandarlarımızdan çeşitli bilgiler aldık. Saat 21.00’e doğru Saraybosna’ya geldik. Son gecemiz olduğu için kafilemizden alışveriş yapmak isteyenler çarşıya çıktılar ve dönüş hazırlıklarına başladık.

02 Kasım 2008 tarihinde sabah kahvaltısını yaptıktan sonra, kaldığımız pansiyonun sahiplerine teşekkür ve veda ederek, tekrar üçbin şehidin yattığı ve Aliya İzzetbegoviç’in de mezarının bulunduğu şehitliğe uğrayarak ruhlarına yeniden fatihalar okuduk. Daha sonra, randevulu olarak Uluslararası Saraybosna Üniversitesini ziyaret ettik. Fakat, randevu tarihinde herhalde bir yanlışlık olduğu için üniversite rektörü ziyaretimize katılamadı. Fakat, Üniversitenin diğer yetkililerinden gerekli bilgileri aldık. Bu üniversite, Türk müteşebbisleri tarafından kurulmuş ve dünyanın her yerinden öğrenci kabul eden paralı bir üniversitedir. Eğitim ve öğretimi yabancı dille yapmaktadır. Türkçe, haftada iki saat seçmeli ders olarak okutulmaktadır. Üniversite yetkilileriyle vedalaştıktan sonra, tekrar Bosna Pınarı’na gittik. Bir müddet burada gezinti yaptıktan sonra Saraybosna Havalimanı’na hareket ettik. Nihayet vedalaşma zamanı gelmişti. Havalimanı’nda duygusal anlar yaşadık. Mihmandarlarımız Rizvan Haliloviç ve kızı Fahriye hanım  ile uzun uzun vedalaştık. Bosna-Hersek’teki güzellikleri ve Müslüman kardeşlerimizi bırakarak İstanbul’a döndük.

Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz :

Bu gezi  son derece faydalı ve kaynaştırıcı olmuştur. Bu tür gezilere devam edilmesi her yönden faydalı olacaktır.

Saraybosna’da, Mostar ‘da , Travnik ‘de vb. yerlerde sosyal yapı oldukça karışık. Bir tarafta camii, diğer tarafta kilise. Müslüman Boşnaklar ile Hristiyan Sırplar ve Hırvatlar bir arada yaşamakta ve aynı coğrafyayı birlikte paylaşmaktadırlar.

Bosna – Hersek başta olmak üzere, Türk Dünyası’nda ve Dünya’nın diğer ülkelerinde, Türk müteşebbisleri veya devlet tarafından kurulan üniversitelerde mutlak surette Türkoloji bölümlerinin açılması zorunluluğu getirilmelidir. İnsan böyle seyahat ve gezilerde Türkçe’nin önemini daha iyi anlamaktadır.

Müsait ortamlar hazırlandıktan sonra, Türk yatırımcılarının, sanayici ve iş adamlarının Bosna-Hersek’e yatırım yapmalarını ve Türk mallarının buralara girmesinin önemine inanıyoruz.

Bosna-Hersek gezimizde bizleri ağırlayan ve çok güzel duygular yaşatan Bosna-Türkiye Kardeşliği Derneği Başkanı ve mensuplarına şükran duygularımızı sunar, çalışmalarında başarılar dileriz.