Ümit Üzerine

132

– Üstadım, “Ümit, fakirin ekmeğidir.” diye bir söz okudum geçen gün.
Cümledeki ahenk ve özlülük dikkatimi çekti. Söyleyen, soyut kavramı bir
varlığa benzeterek “somutlanma” yapmış. İnsanlar isterlerse bazı
durumları etkileyici yolla daha anlaşılır hale getirebiliyorlar.

– Kertenkele, sen akıllı şeyler söylemeye başladın. Anlamı az
bilinen terimler kullanıyorsun. Ben sana, hiçbir zaman
büyüyemeyeceksin, sürünmeye mahkûmsun diye “kertenkele” diyordum; ama
sanırım, beni ilk ve son yanıltan sen olacaksın.

– Üstadım, ben kimin yanında yetişiyorum?

– Sana bir somutlanma örneği de ben vereyim, konuyu değiştirmeden.
Cenap Şahabettin: “En geveze kuş, ümittir; içimizde hiç susmaz.” der.

– Üstadım, ben sizin yanınızda sürüngen olmaya mahkûmum; sizin
söyleyişiniz daha edebi oldu. Farkında mısınız, benzetmelerimiz “ümit”
üzerine yapıldı. Beni aşar, bu “ümit” denen şey nedir, fakirin ekmeği
nasıl olur, ümidin geveze kuş olması ne demektir? Burada, benim
anlamadığım yönler olmalı, diye düşünüyorum.

– “Ümit”, Farsça bir sözcük. Türkçede biz buna “ummak” diyoruz. “Bir
şeyin olmasını beklemek, onun gerçekleşeceğine inanmak” diyebiliriz.
İnsanda arzular sınırsız, bitimsiz olduğu için ümit de bitmez. Ümidi,
arzular besler. Arzu, yanımızdaki; ümit, uzaktaki kuştur. O, daima
pırpır eder, arzu isimli yuvadaki kuşu besler.

– Üstadım, derin konuştunuz; ben yine zorlandım.

– Bazı şeyleri anlamak için yaşamak, gerek. Yaşın kaç ki, söylenen
her sözü hemen anlamak gibi bir gaflet içindesin. Atalarımız, senin
beğendiğin o sözü söyleyebilmek için kim bilir kaç yılını verdiler bu
fani dünyaya?

– Üstadım, siz bir keresinde: “Çocuklarınıza susmasını öğretin,
onlar konuşmayı nasıl olsa öğrenirler.” demiştiniz. Ben şimdi
susuyorum; yalnız sizi dinliyorum.

– Ümit, korkuyla değer kazanır. Kişi, korku ile ümit arasında
olmalıdır. Fakirler, kazanmak ümidiyle, zenginler kaybetmek korkusuyla
yaşarlarmış. Burada “fakir” ve “zengin” sözcüklerini hem gerçek hem
mecaz anlamıyla düşünebilirsin. Ümit, bizi yaşama ve geleceğe sıkı
sıkıya bağlarken; korku, geleceğin ve yaşamın sonlu olması gerektiğini
kabul ettirir. Ümit, imanımızın gereği ve sonucudur. Mehmet Akif’e göre
“geleceği karanlık görerek azmi elden bırakmak”, “alçakça bir ölüm”den
başka bir şey değildir. Aristoteles’e göre ümit, “uyanık adamın
rüyası”dır. Ancak uyanık ve diri olanlar içlerindeki ümit kuşunu
besleyebilirler. Yaşayan ölüler, ümit kuşuna yuva olamazlar. “Bir yerde
yaşam varsa, orada umut da vardır.” diyen Cicero da aynı görüştedir.
Ümit, sabır ve inatçılığın izdivacı ile yaşar. Emil Zola, “Ümidin
gidince, yaşamak zevkinin de gideceği” görüşündedir. Ömür kısa, hayat
dardır. Onu uzun ve geniş kılan, ümittir. Öyleyse kendimizi niçin kısa
ve dar sözcüklerine hapsedelim. Hayat, yalnız yaşadıklarımız değil,
yaşamadıklarımızdır aynı zamanda. Yaşayamadıklarımızı hayal ve
ümitlerimizle egemenliğimiz altına alır, onların nesnesi değil, öznesi
oluruz. Hayal ve ümitte sınır yoktur; ancak “denize kapak, göğe direk
olmayacağı”nı da bilmek zorundayız. Mevlana: “Ümitsizlik köyüne gitme;
ümitler var / Karanlığa doğru yürüme, güneşler var.” dizelerinde
görüldüğü gibi ümidi güneşe benzetir. Ümit, hayatın da dinamizmidir
aynı zamanda. “Umut yoksa, girişim de yoktur.” diyen Samuel Johnson,
ümide farklı açıdan yaklaşır. En kötü olan da, S. J. Lee’ye göre
“Ümitten ümit kesmek”tir.

– Üstadım, çok güzel konuşuyorsunuz. Niçin herkes sizin gibi konuşamıyor.

– Konuşmanın lezzetini içtenlik verir. Konuştuğunuz konuda içten değilseniz, inandırıcı olamazsınız. Oscar Wilde:

– “Hepimiz aynı bataklıkta yaşıyoruz; ama bazılarımız yıldızlara
bakıyor.” derken bunu vurguluyor. Ancak yıldızlara bakanlar ümidi size
inandırıcı anlatabilirler. Sözgelimi: “Hiçbir şey ümit etmeyen adama ne
mutlu; çünkü hiç hayal kırıklığına uğramaz.” diyen Alexander Pope, ümit
konusunda konuşsa, sizi etkileyebilir mi, size karşı inandırıcı
olabilir mi? Ümit, tabi ki hayal kırıklığını bağrında yaşatacaktır.
Siz, dikeninden yakınan bir gül gördünüz mü? Görseniz onun yakınmasına
hak verir misiniz?

– Üstadım, hakikaten muhteşemsiniz! Bir konu ancak bu kadar güzel
işlenebilir, dinleyene bu kadar sevdirilebilir. Ben şimdi tam bir ümit
bombası oldum. Keşke ismim “Ümit” olsaydı; ismimle müsemma yaşasaydım.

– Tamam kertenkele, sözlerinde samimi olduğun sürece sen “Ümit”sin!

– Üstadım, son dakikada yine bir göndermede bulundunuz…