Kurtuluş Savaşlarına Dair

334

Kurtuluş Savaşı, Buhara Emiri Hazinesinin Altınları ile Kazanıldı

Kurtuluş Savaşı, “Rus Yardımları” ile mi kazanıldı?

Çok tartışılan bu konuya, Stratejik Düşünce ve Araştırma Vakfı Başkanı Sinan Kavukçu uzun araştırmaları sonrası noktayı koydu.

Hayır!..

“Yardımı yapan Ruslar değildi”; Rusya sadece aracı oldu.

Peki, Türkiye’nin kurtuluşunda payı olan ve Rus yardımları olarak bilinen para ve silahları kim gönderdi?

Para da/altın da/silah da, gerçekte Özbek kardeşlerimizden geldi.

Özbekler, tüm bu yardımları Türkiye’ye gönderilmek üzere Lenin’e teslim etti. Kaynağı ise dillere destan Buhara Emirlik hazinesinden karşılandı.

*

Tarih 26 Nisan 1920. Mustafa Kemal Paşa, Meclis’in açılışından hemen üç gün sonra yazdığı mektupla Sovyetler Birliği’nden silah cephane ve malzeme yanında para isteğinde bulunur, hatta gönderdiği mektubuna cevap beklemeden 11 Mayıs’ta Rusya’ya bir de heyet gönderilir.

Ve Mustafa Kemal’in mektubu üzerine Rusya 1920 yılından itibaren belli aralıklarla Ankara Hükümeti’ne cephane savaş malzemesi ve para göndermiştir.

*

Rusya’nın gönderdiği yardımın önemli kısmı 16 Mart 1921’de Moskova Antlaşması’nın imzalanmasından sonra gerçekleşmiştir.

*

Sovyetlerden temin edilen nakdi yardımlar üç yıl itibariyle aşağıdaki gibidir.

1920 yılında; 3 milyon 066 bin 800 adet Altın Ruble,

100 bin adet Osmanlı Altını,

1921 yılında; 9 milyon 800 bin adet Altın Ruble,

1922 yılında; 4 milyon 600 bin adet Altın Ruble,

Sovyet yardımı olarak bilinen bu paraların; Anadolu’ya “kurtuluş Savaşı” için gönderilen altınların Bolşevikler tarafından yıkılan Buhara Emirliği’nin hazinesine ait altınlar olduğu ortaya çıkmıştır.

*

Buhara Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanı olan Osman Kocaoğlu, o günleri şöyle anlatır:

1920 yılında Buhara Cumhuriyeti kurulduktan sonra ben ilk cumhurbaşkanı olarak yanıma başvekilimiz rahmetli Feyzullah Hoca’yı alarak Sovyet Rusya büyükleri ve bu arada Lenin ile temasta bulunmak üzere Moskova’ya gitmiştim. Bizden bir müddet önce temmuz ortalarında Türkiye’den de milli hareketi temsil eden ilk heyetin Bekir Sami Bey’in başkanlığında Moskova’ya gelerek Lenin, Çiçerin ve Karahan ile bilhassa yardım temini konusunda müzakerelerde bulundukları anlaşılıyordu.

*

Kremlin Sarayı’nda kendisi ile görüştüğümüz gün, Lenin önem verdiğini hissettirdiği “Türkiye”den söz açarak bana;

“- Ankara’dan bir Türk heyeti geldi. Vaziyetlerini anlatarak acele yardım istedi. Bu hususta sizin fikriniz nedir?” dedi.

Hiç tereddüt etmeden kendisine:

“Elbette yardım etmek gerek ve vakit geçirilmeden yapılmalıdır” deyişim üzerine, bu işte zaten kararlı olduklarını fakat bazı zorluklarla karşılaştıklarını belirten bir ifade ile; “Yardım meselesi için bizi düşündüren iki zorluk var.” dedi ve devam etti:

“- Birincisi Türklerin istedikleri altın para bizde pek azdır.” deyince sözünü kestim.

“- Bizde altın para vardır! dedim. Verebiliriz de…”

Lenin memnun olduğunu belirten bir baş eğişiyle devam etti.

“- İkincisi yol meselesidir. Çünkü Türklere yalnız para değil her türlü harp malzemesi de vermemiz gerekiyor. Bunları emniyetle Ankara’ya ulaştıracak yol lâzım! Hâlbuki Kafkaslardaki durum dolayısıyla yollar kapalıdır. Ne zaman açılabileceği malum değildir.”

Biz bu hususta ayni kanaat ve fikirde olduğumuzu söyleyerek ilave ettim:

“- Kafkaslar ‘da kurulan cumhuriyetlerle anlaşmak mümkündür. Bu bölgede Müslümanlar çoğunluktadır. Gürcüler de menfaatleri icabı Müslümanlara yakındır. Ermeniler de keza… Çalışılırsa müşterek bir yol bulmak imkânı vardır” dedim.

*

Bir süre sonra Lenin ile yine bir araya geldik.

Bu sefer yaptığımız konuşmada sözü tekrar para konusuna getirerek ne kadar verebileceğimizi sordu.

“- Yüz milyon ruble…” dedim.

Lenin tekrar etti:

“-Yüz milyon mu?”

“-Evet… Derhal verebiliriz!”

*

Çarlık zamanından kalma altın rublelerimiz çoktu. Buhara hazinesindeki bu paraya Ruslar el sürmezler dokunmazlardı.

Buhara bir Çar emâreti olduğu halde idari ve mali işlerde müstakildi. Bu sebeple bizde altın “belegan mâbelâg” (haddinden fazla) çoktu.”

(Yakın Tarihimiz Cilt.1 shf.292-293)

*

Lenin’le bu şekilde mutabık kaldıktan sonra heyet Buhara’ya geri döner. Para yardımı meselesini meclise götürürler. O sırada Buhara’nın nüfusu dört buçuk milyondur. Buhara parlamentosu Türkiye’ye yüz milyon altın ruble yardımını tek itiraz sesi yükselmeden oy birliği ile alkış ve tezahüratlar altında kabul eder.

Ve; parlamentonun bu kararının hemen ertesi günü gereken muameleleri tamamlayarak parayı Ankara’ya yetiştirilmek üzere Rus hazinesine teslim edilir.

Bu yardımın yapılmasında en büyük rolü oynayan kimse o sırada Maliye Nazırı olan Osman Hoca (Kocaoğlu) idi.

Osman Hoca 1921 yılında ilan edilen Buhara Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunuyordu.

Sonra 1923’te Afganistan’a ve oradan da Türkiye’ye geçti. 28 Temmuz 1968’de İstanbul’da vefat etti.

*

Buhara Hükümeti, Ruslar aracılığıyla Türk Hükümeti’ne yaptığı 100 milyon altın rublelik yardımdan Ankara Hükümeti’ne ancak 10 milyon altın ruble ulaşabilmiştir.

Ruslar geri kalan 90 milyon altına herhalde aracılık ücreti olarak el koymuştur.

Türkiye’ye o dönem yapılması için sevkedilen yardım; Buhara’dan 12 vagon dolusu altın olarak Moskova’ya götürülmüştür.

*

İstiklal Savaşı devam ederken Buhara Halk Cumhuriyetinden bir heyet diplomatik temaslar yapmak üzere 17 Ocak 1921’de Ankara’ya gelir. Heyet beraberinde getirdiği üç adet altın işlemeli kılıç ile Timur’a ait bir Kuran-ı Kerim’i Mustafa Kemal’e hediye eder.

Sakarya Zaferini tebrik amacıyla gönderilen bu hediyeler karşısında müteessir olan Mustafa Kemal Paşa, meclis kürsüsünden teşekkür amaçlı, duygu dolu bir konuşma yapar.

*

Bu kılıçlardan biri Mustafa Kemal Paşa’ya, diğeri Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya, üçüncü kılıç 9 Eylül sabahı İzmir’e girerek Hükümet Konağına Türk bayrağını çeken İkinci Süvari Tümeni 4. Alayında Bölük Komutanı olan Yüzbaşı Şerafettin Bey’e verilmiştir.

*

Türkistan’lı kardeşlerimizin bu unutulmaz destek ve yardımlarına karşılık İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde hatırlandıkça her Türk’ün utanç duyacağı bir iş yapılır.

Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Hoca ülkesi Sovyet işgali altına düşünce Afganistan üzerinden geçerek 1923 yılında Türkiye’ye sığınır. Atatürk Osman Hoca’yı sıcak bir ilgi ile kabul eder.

Türk vatandaşlığına geçen Osman Hoca Kocaoğlu soyadını alır. Osman Hoca’ya milletvekili maaşı bağlanır. Bu maaş Osman Hoca’nın vefatından sonra kesilmez eşi ölünceye kadar ödenmeye devam eder.

Atatürk döneminde Sovyetler Osman Hoca’nın sınır dışı edilmesi için sürekli tazyikte bulunurlarsa da Atatürk buna direnir. Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü bu baskılara dayanamaz ve 1939 yılında Osman Hoca’dan 24 saat içerisinde Türkiye’yi terk etmesi istenir.

Milli Mücadele’ye yardım etmek üzere 100 milyon rublelik altını Türkiye’ye nakletmek için seferber olan Buhara Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Osman Hoca (Kocaoğlu) 1923’ten beri vatandaşı olduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni terk etmek zorunda kalır.

Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1946’da Türkiye’ye geri dönebilir. 1968’de vefat eden Osman Hoca Üsküdar’ın Sultantepe’sindeki Özbekler Tekkesi’ne defnedilir.

Kaynaklar:

Osman Kocaoğlu “Rus Yardımının İçyüzü” Yakın Tarihimiz Cilt.1 Sayı 10 (Mayıs 1972) shf.292-293..

Raci Çakırgöz Çarlık ve Bolşevik Rusya’da 10 Yıl (Belge Yayınları-1990)

Hamdi TÜRKMEN