Kimilerinin, kendilerini ayrı gayrı görmesine hiç gerek yok.
Çünkü din dil bir ise, millet birdir.
Din bir ise, millet yine birdir.
“Dini anladık ama, dil bir değil!” diyenlere deriz ki:
Doğuşta olmasa bile oluşta, Türk Milleti’nin mensubu ve parçası olan herkesin; kullandığı isim ve kelimeler; herkesi Türk Milleti’nin bir ferdi yapmaya yetiyor da artıyor bile.
Kaldı ki, Türkçe kabul ettiğimiz fakat gramer ve kök yönünden bilhassa Arapça Farsça menşe’ ve kaynaklı olan kelimelere bakıp da, kültürümüzün temel taşları hükmünde olan kelimeleri ayrı gayrı görmek; çok yersiz ve o nispette çok anlamsız bir husus.
Ayşe’yi Fatma’yı, Hasan’ı Ali’yi, mekteb’i, kalem’i; aslen Türkçe değil diye nasıl atmaya kalkışabiliriz?
Her dilde yabancı kaynaklı kelimeler vardır. Fakat o kelimeler; o dilin gramer / dilbilgisi kaideleri gereklerine göre kullanılmakta ve ancak o şekilde, o dilde yer almaktadır.
Üstelik aynı lûgat mânâsıyla giren kelimelere; lügat mânâsı dışında; geldiği yerde, o dilde karşılığı olmayan, yepyeni ve alanlarca verilmiş olan ıstılâhî mânâlar kazandırılır ki, artık o kelimeler; yeni mânâlarıyla girdiği lisan ve dilin aslî mensûplarından sayılır.
Türk Milleti ise, Arapça Farsça menşeli kelimelere, ayrıca öyle farklı anlamlar vermiş ve yüklemişdir ki, bu mânâlar; o kelimelerin alındığı dildeki asıllarında yoktur.
Öyleyse asıllarıyla değil ama, yeni anlamlarıyla o kelimeler artık öp öz Türkçedir.
Ve artık onlara yabancı kelimeler gözüyle bakılmaz ve bakılmamalı.
Tıpkı İngiliz; pamuğu Mısır’dan alır ve ondan öyle kumaşlar üretir ki, artık o kumaşlar İngiliz kumaşı olarak adlandırılır. Hiçbir İngiliz o kumaşın ham maddesine bakarak o kumaşı dışlamaz. Şayet dışlarsa, Mısırlının; kendi pamuğundan üretilen İngiliz kumaşını sahiplenerek, ona Mısır kumaşı demesi gibi, çok yanlış bir durum ortaya çıkmış olur!
Türkçemizdeki, aslen Türkçe olmayan kelimeler; aynı zamanda Arab’ın, Fars’ın ve diğer İslâm ülkesi insanlarının da müşterek olarak kullandığı kelimelerdir.
Onlara yabancı kelimeler muamelesi yaptığımız takdirde, aslında hem kendi kültürümüzde yer alan, hem de diğer İslâm milletlerinin kullandığı ortak kelimelere yabancı kalarak; İslâm ülkeleri arasındaki rabıta ve bağların en önemlilerini, kendi ellerimizle kesmiş olmaz mıyız?
Bu nasıl görüş, bu nasıl bir düşünce?
Fecî âkıbeti ve sonucu görürüz, ancak düşünce!
Basîret odur ki, olmadan önce, olacağı görür.
Yoksa bu menhus bakış; milleti felâkete götürür!
Ey arkadaş! Yol yakınken, aklını başına devşir
Yoksa pusuda bekleyenler gecikmeden başına üşüşür!
Kullandığımız kelimeler İslâm kültür belgeleri
İslâm kardeşliğinin; somut mu somut dengeleri
Aman dikkat! Ey doğru düşündüğünü sanan kardeş!
Üzülürsün, kaybedersen kelimelerden sayısız manevî eş
Müşterek kelimeler ortak tarihin canlı şahitleri.
Müşterek tarihin aramızdaki ölmez belirtileri.