Küfür / Allah’ı inkâr mâsiyeti / günah ve imansızlığı;
Az bir zamanda olmakla beraber, cezası ebedî ve sonsuzdur.
Cezanın sonsuzluğuna sebep ise,
Küfrün mahdut / sınırlı ve hudutlu bir zamanda;
Sınırsız bir cinayet oluşu yüzündendir.
Çünkü küfür üzere / imansız olarak ölen bir kimse,
Şayet dünyada ebedî ve daimî kalsaydı,
Ebedî olarak kâfir olmakta / imansızlıkta devam edecekti.
Çünkü, ruh cevheri bozulmuştur!
Bu durumda olan bozuk bir kalb,
Sonsuz cinayete elverişli bir hâldedir.
Küfür / Kâfir oluş durumu, her ne kadar sınırlı bir zamanda yapılmış olsa da,
Sonsuz olana, yani Hz. Allah’a karşı işlenmiş bir cinayettir.
Sonsuz olanın vahdaniyetine / Allah’ın birliğine şahitlik yapan bütün kâinatın
Sonsuz şehadetlerini / Yaratan’ı gösteren şahitliklerini yalanlamaktır!
Küfür, sonsuz nimetlere karşı bir küfran ve nankörlüktür.
Küfür, Allah’ın gayr-i mütenahi / sayısız İlâhî zât ve sıfatlarına karşı bir cinayettir.
“Ne Arz’ım / Dünya, ne Semâ’m / Göğüm Ben’i içine almadı!
Ama mü’min kulumun kalbine yerleştim.”
Mealindeki kudsî hadîsin sırrıyla,
İnsanın vicdanı, her ne kadar dış görünüşü
Ve mülk / yer cihetiyle sınırlı ise de,
Bâtını / içi ve melekûtu / hâkimiyeti cihetiyle kökleri, ebede uzanır.
Bu cihetle o, sonsuz gibidir.
İşte bu vicdan, küfürle / imansızlıkla kirlenir, bozulur.
Çünkü iman, ebedî lezzetleri içeren meyveler veriyor,
Fakat ebedî elemlerin, kendisinden meydana gelmesi de,
Küfrün / inançsızlığın şe’ninden / hal ve tavrından meydana gelir.
Çünkü iman ve küfür birbirine tamamen zıddır.
Ama bu, her ikisine de ebedî karşılık verilmesine engel değildir.
Biri ebedî saadeti netice verirken, diğeri ebedî hüsranı netice verir.
Bunları düşünce süzgecinden geçirdiğimiz takdirde, küfür sebebiyle
Sonsuz cinayete mukabil; sonsuz cezanın tam bir adalet olduğu sonucuna varırız.
Az bir şer / fesat ve kötülük gelmesin diye, büyük bir hayır terk edilse, çok şer olur.
Çünkü İlahî hikmet,
Hakikî hakîkatlerden kat kat fazla olan nisbî / kıyasî hakikatlerin
Ortaya çıkmasını iktiza eder / gerektirir.
Bu ise, ancak şerlerin vücuduyla olur.
Şerri bir sınırda durdurmak ve tuğyan ve azgınlığına engel olmak,
Ancak korkutmakla gerçekleşir.
Bu korkutmanın vicdanda hakikî tesiri,
Bunu tasdikle ve hariçte bir azabın olmasıyla tahakkuk eder / gerçekleşir.
Çünkü akıl ve vehimden farklı olarak vicdan;
Ancak ve ancak çeşitli emarelerle, hariçte vücudu olan ebedî bir azabı anlamakla,
Tesir altında kalır.
Bu durumda dünyada, cehennem ateşinden korkuttuktan sonra,
Âhirette bunun gerçekten var olması, hikmetin ta kendisidir.


