“Kapalı kapı yoktur, yanlış anahtar vardır.”
Mevlana
İzmir denilince akla hemen Çeşme-Urla- Bergama gibi tarihi ve doğal güzellikleri fazla olan ilçeleri akla gelmektedir. Halbuki 5 milyona yakın nüfusu ile Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan İzmir merkezinin de gezilip görülecek pek çok yeri vardır.
Bir davete katılımımız vesilesi ile gittiğimiz bu şehrin merkezini de gezmeyi düşündüm. Davet 1982de benim gibi mecburi hizmet gereği İzmit SSK Hastanesine Ankara Numune Hastanesinden gelmiş olan KBB uzmanı İlker Nalbant’dandı .Eşi Meliha Nalbant Kuruçeşme Eczanesini kurup o mahallemizde sağlık hizmeti vermişti. Çocuklarımızla birlikte güzel hatıralarımızın olduğu Nalbant ailesinin büyük oğulları Kutay’ın düğününe davetliydik. Dr.İlker Nalbant gerek hastanedeki, gerekse Fethiye Caddesindeki muayenehanesinde yaptığı hekimliği ile o yıllarda sevilen ve aranılan birisi olmuştur. Hastaları ve meslektaşları arasında da güvenilir bir isimdi. 1990-1992 yıllarında Kocaeli Tabip Odası başkanlığı yapmıştır.1992 sonrası ailevi mecburiyetler sebebi ile İzmir’e gidip yerleşmişlerdir. Orada da mesleğinde güzel işlere imza atmış, özellikle o yıllarda yeni başlayan endoskopik cerrahi uygulamaları ile aranılan hekimlerden olmuştur.
İşte bu arkadaşımızın daveti ile eşimle birlikte bir gün önceden bu şehrimize gidip merkez Konak ilçesinin Mustafa Kemal Bulvarındaki deniz cepheli Yalı Konak oteline yerleştik. Önce İzmir’in meşhur asansörünü sahilden yürüyerek gidip görmeye karar verdik. İzmir’de bir zamanlar denizin sahiline kokudan yanaşılmazken şimdi balık tutan insanları görmek burası için ayrı bir zenginlikti. İzmir’in meşhur asansörü 3 katlı bir yapı olup sahil ile yukarıdaki mahalleyi birbirine bağlamak amacıyla yaptırılmıştır. 1907de İzmirli bir Yahudi tüccar vatandaşımız yaptırıp hizmete sokmuştur. Halen İzmir Büyükşehir Belediyesince çalıştırılmaktadır. Giriş sokağının eski dokusunun korunmuş hali, burada hediyelik eşya satışı yapan dükkan ve kafeleri ile, gelenlere geçmişi hatırlatan bir zamanı yaşatmaktadır.
Sonra Konak meydanına geliyoruz. Ortada 1901de Sultan Abdulhamid’in 25. yılı için yapılmış ve buranın sembolü olan güzel bir saat kulesini, hemen yanında 18. yy da yapılmış dışındaki çinileri ve sekizgen özelliği ile dikkat çeken Yalı camiini ve İzmirin Yunan işgalinden kurtuluşunda süvari birliğimizin bayrağımızı astığı valilik konağını görüyoruz. Buradan 1500’e yakın dükkanı ve küçüklü büyüklü han ve camilerin bulunduğu tarihi Kemeraltı çarşısına geçiyoruz .Hertürlü ihtiyaç malzemesinin bulunduğu ve alışverişinin yapıldığı bu çarşı, İzmirlilere olduğu kadar bölge insanı ve gelen turistler için de gezilip görülen bir mekandır.
İzmir’in Agora’sı da vardır..Romalılar zamanından, eski İzmir(Smyrna antik kenti) in bir hatırasıdır. Kemeraltı çarşısının bitiminde karşınıza çıkmaktadır. Anadolu’daki en büyük agoradır. Biletimizi alıp girişteki bilgilendirme levhalarını okuyup geziyoruz. Çıkışta buradaki kazı çalışmalarına öncülük yapmış olan müze müdürü Selahattin Kantar’ın heykeli ile bir hatıra fotoğrafı çekiyoruz. Burasının üst tarafında bulunan Kadife Kale ile Basmane garını görüp fuara geçiyoruz.
Fuar, İzmir için önemli bir değerdir. Bu yıl 94. etkinliğe ev sahipliği yapmıştır. Tarihçesi ilginç olup 1923deki İzmir İktisat Kongresi zamanında yapılan panayır zamanla buna dönüşmüştür. Burada M. Kemal Atatürk’ün “askeri ve siyasi zaferlerin ekonomik zaferlere taçlandırılması” uyarısı etkili olup yerli mallarının tanıtılması ve ticaretinin artırılması düşüncesi ile yapılmıştır. 1931-41 yıllarında İzmir belediye başkanlığı yapmış olan çocuk hekimi Behçet Uz, bir yangın sonrası bu alanda temizlik yaptırıp yeni yerler de ekleyerek 360 dönümlük bir alanı bu amaca dönüştürmüştür. Önce Kültür Parkı(1936) sonra da Uluslararası Fuar(1937) olarak adlandırılmıştır. Eylülün ilk haftasındaki fuar etkinliği burada yapılmakta olup gezilip görülecek birçok şey mevcuttur.
Alsancak, İzmir’in diğer güzel bir bölgesidir. Marka ürünlerin bulunduğu mağazalar, insanların yeme-içme ve güzel zaman geçirebilmelerine yönelik kafe ve restoranların da olduğu bir bölgedir. İzmir bombası denen tatlısı ile şöhret olmuş Çelebinin küçük dükkanı önündeki sıraya girip yarım saat gibi bekleyerek tatlılarımızı alıyoruz. İzmir’in görülüp gezilecek diğer yerlerini bir başka sefere bırakarak otelimize geri dönüyoruz.
Düğünümüz İzmir’in doğal güzelliklerinin ve düğün gibi etkinliklere uygun alanların çok olduğu İnciraltı’ndaydı. Gelen misafirler ikramlar ile ağırlanırken gelin ve damadın nikahları kıyılıp peşinden danslar, oyunlar halaylar çekilip en sonunda İzmir’in meşhur “İzmir’in dağlarında çiçekler açar” şarkısı ile eğlencemiz sonlandırıldı. Bitişik salonda da benzeri bir finalin olması buraya özel hoş bir zenginlik olarak hatıramızda kalacaktır.
Nalbant ailesinin mutluluğuna eşlik etmenin ve İzmir’imizi de gezip görmenin hazzı ile diğer oğul Eray tarafından ve onun 97 model klasik fort jeepi ile otelimize bırakıldık. Ve dönüş İzmit’imize…
Çokca gezip görme imkanı bulmanız ve sağlıkta olmanız dileklerimle….