Durmadan Düşün!

106

     “Nereden?” “Nereye?” “Necisin?” diye

     Bir sor kendine.

     Üç sualin cevabı olsun, çare derdine.

     Düş; yolların, ömrünce en sâlimine.

     Yap görevini, artık karışma gerisine.

     Üç müşkil soruyu cevaplaman için,

     Niçin unuttun geldiğini, cihana niçin?

     “Küntü kenzen mahfiyyen…” e,

     “Ben gizli bir hazîne idim…” diyene

     Olmuşken en lâyık bir muhatap;

     Vermeye çalış buna, uygun bir cevap.

                                   x    

     107 milyon sperm / meni var, 2 milimetre menide!

     Herbiri, tam bir insan olabilecek kıvamda!

                                   x

     Hafızan hiç doluyor mu? Ne gezer!

     Hayalin doyuyor mu kurmaya, neler neler?

     Tefekkür, tasavvur dağarcığını var mı dolduran?

     Ortada bir tecellî var sadece, durmadan doğan!

     Yer işgali yok? Mekân yok! Öyleyse konan nerede?

     Madde olmayana, madde olmuş perde!

                                   x

     Hemen, daima düşün dur!

     Gerçeğe giden yol, ancak budur.

                                   x

     Hiç incir ağacı görmemiş birine, toplu iğnenin ucu kadar, yani bir nokta gibi olan çekirdeğini göstererek: “Gördüğün çekirdeğin içinde, açıldığı takdirde; 20 metre boyunda, dal ve budaklarıyla 15 metre eninde, sayısız dalları, yaprakları ve bal gibi tatlı meyveleri bulunan koca bir ağaç var!” desek, ondan: “Bu kadar da palavra atılmaz ki, hiç olacak şey mi Allahaşkına!” gibi bir cevap alırız herhalde.

                                                               x     

     Farklı numaralı gözlük kullananlar, aynı şeye baktıklarında farklı netlikte görüş sahibi olurlar. Demek ki, bir şeyin zâtında / bizzât kendisinin doğru olması başka, hâlin durumuna göre, bir görüntü vermesi başka bir şey. Demek ki, bakanların göz durumuna, fikir yapısına göre; görüş, algılayış ve içselleştirmeleri aynı şey karşısında değişik oluyor. Üstelik, her bakanın gördüğü; farklı olabildiği gibi, her bilenin de, biliş ve anlayışları başka  başkadır.

                                                               x

     Atasözleri ve vecizelerimizin her biri, asırların süzgecinden geçerek bizlere ulaşabilmiş, baha biçilmez birer manevî söz hazineleridir.

     Sadece bunları bilmek bile, yol yordam arayanlara; yanıltmaz çözümler, şaşırtmaz bakışlar, pişman etmez tatbik edişler sunar.

     Siyasîlere yol gösterici olur. İdarecileri anlayış sahibi kılar. Öğretmenlere gönül açış sırlarını bahşeder. Ana-babalara terbiye ediş tarzlarını hatırlatır.

     Evet, kalplere işleyici, tatbikleri mümkün; öyle atasözlerimiz var ki, yalnız bunları uygulamak bile, insanı hayatta başarılı kılmaya yetecek seviye ve düzeydedir.

                                                               x

      “Allah’ın yeni yaratılışlarda bulunması,       İnsandan ümit kesmediğinin bir delilidir.”   

Önceki İçerikTürk Dili Sevdâlısı Dr. Yesevîzâde Şâkir Alparslan Yasa
Sonraki İçerikÜlkenin çivisi çıkmış!
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.