Önce eserin yazarı Yaşar Ravanoğlu Akdaş’ı tanıyalım. Çünkü o, çok özel bir hanımefendi…
İnsan bilinmezler içinde yaşayan bir garip Allah kulu. Ben de bir Allah kuluyum. Açıkçası denizdeki kum zerrelerinden biriyim. Aklıma gelmeyen başıma geldi, Parkinson hastası oldum. Bu hastalık benim kaderimi ve karakterimi değiştirdi. Önce kabul etmedim. Kabul etmezsem beni bırakır gider sandım. Gitmedi, gitmedi, gitmedi. Ben de mecburen kabullendim. Bununla birlikte bende bir mücâdele azmi oluştu. O da şuydu: Gidene ‘Güle güle’ derken yerine yapabileceğim bir şey koymak…
Bu uğurda on iki sene mücâdele verdim, veriyorum.
‘Nasılsın?’ diye sorana da kendi içimden ‘Dün geçti bitti. Yarının da geleceği meçhul. O zaman bu gün iyi olmalıyım.’ diye düşünüp ‘İyiyim, çok şükür’ diye cevap veriyorum.
Bâzen sanırım herkes gibi otokontrolümü kaybedebiliyorum. Bunu da hiç yapmadığım hatta düşünmediğim şeyleri yapmaya kalkıştığım için söylüyorum. Aslında vakit geçirmek için yaptığım şeyler beğenildi, takdir topladı. Şiirlerimi okuyan dostlarımın ‘Kitap ne zaman çıkacak?’ soruları üzerine ‘Parkinsondan Bana Kalan’ adlı şiir kitabımı yayınlattım. Ayrıca şiirlerimin bazıları Türk Dünyası Şiir Seçkisi, İzmir Yürekli Şiirler (2022), Yozgat Güldeste Şairler Antolojisi (2022) kitaplarında yayımlandı.
Hâlen şiir yazmaya devam etmekteyim. Şu anda 250 civarında şiirim var. Akçakoca Kültür Platformunda masal ve şiir yazmaktayım. ‘Yamalı Bohça’ isimli bloğum devam ediyor. Sizlerden aldığım yorumlarla, moral ve faydalı yönlendirmelerle yazdığımı bilmenizi isterim.
***
Kitapta tamamı 8-9 yaş öncesi çocuklara hitap eden, onları iyiliklere, doğrulara ve güzelliklere yönlendirebilecek 21 adet hikâye yer alıyor. Kitabın asıl önemli tesir sâhası da, şu veya bu sebeple, resim yapmak, şarkı söylemek, örgü örmek gibi kabiliyetlerini kaybeden veya diğer özelliklerini kaybettiği için yaşama arzusunda eksiklikler meydana gelen, hayata küsmüş insanlardır. Onlara yol göstermekle, örnek olmakla, hayata ve üretkenliğe yönlendirmekle büyük hizmetler gerçekleşmesine öncü ve rehber olmasıdır.
Anadolu’muzda bir söz vardır: ‘Boş oturup çürüyeceğine, çalışarak yıpran’ denilir. Hiçbir şey yapamayan kitap okuyabilir. Çok okuyabiliyorsa, küçük küçük denemeler, hâtıralarını, duygu ve arzularını yazarak kendini geliştirebilir.
Yamalı Bohça / Masallar isimli 72 sayfalık kitabı okuyan Parkinson hastaları, Yaşar Ravanoğlu Akdaş’ın tecrübelerinden mutlaka faydalanacaklar, hayatlarındaki değişikliği fark edeceklerdir.
Şimdi bir Pankinsonlunun yazdığı masala göz gezdirelim:
HALİM İLE SELİM
Saadet ormanından çok uzaklarda bir balıkçı köyü varmış. Bu köyde yaşayanların arasında iki kardeş yaşarmış. Balıkçı olan ağabey Halim evli, zengin ve çocukluymuş. Kardeşi Selim de evliymiş ama Allah onlara çocuk vermemiş. Karı koca çok iyi kalplilermiş, fakir oldukları halde herkese yardım ederlermiş. Kazançları azmış ama gönülleri zenginmiş. Ağabeyi Halim ve karısı ise zengin olmalarına rağmen kimseye yardım etmez herkesi bir şekilde kıskanırmış.
Fakir balıkçı kardeş Selim bir sabah erken uyanmış.
Bakmış karısı uyuyor. Uyandırmaya kıyamamış. Azık torbasına bir elma biraz ekmek koyup yanına almış. Kayığına binmiş ve denize açılmış. Kıyıdan epeyce uzaklaşınca, Ya Allah deyip ağını denize atmış. Biraz bekleyip çekmiş. Bir bakmış ki ağa hiç balık takılmamış. Üç kere atmış, üçünde de ağ bomboş çıkmış. ‘Bugün kısmetimiz yokmuş, buna da şükür’ demiş. Ağını toplamaya başlamış. Kulağına bir ağlama sesi gelmiş. Bir de bakmış ki ağlara takılan güzeller güzeli bir deniz kızı. O kadar ağlıyormuş ki Balıkçı Selim’in kalbi sızlamış.
–Kızım neden ağlıyorsun? Bizim çocuğumuz yok seni bize götürürüm evlât ediniriz, evlâdımız olursun. Demiş.
Bunun üzerine güzeller güzeli denizkızı daha çok ağlamış.
-Annem ve babam sarayın dışına çıkma bahçede oyna dedi ben onları dinlemedim ve dışarıda ne var diye merak ettim. Sarayın dışına çıkınca da ağa takıldım. Annem beni merak eder ne olur beni bırakın da evime gideyim.
Balıkçı kıyamamış ve kızı bırakmış. Kız uzaklaşırken bir ara durup el sallamış ve ‘Balıkçı amca, her gün sana bir kese altın göndereceğim. Beni kurtardığın yere gel altınını al’ demiş. Balıkçı Selim eve dönmüş ve karısı onu kapıda gülerek karşılayıp kısmetimizde bugün ne var diye sormuş. Karısına bugün balık tutamadığını söyleyip başından geçenleri anlatmış. Sonra fakir sofralarında bir şekilde karınlarını doyurmuşlar. Balıkçı Selim ertesi gün tekrar balığa çıkmış, kızın söylediklerini de ciddiye almamış.
Kızla tanıştıkları yere geldiğinde de boru gibi garip bir ses duymuş. Sesi merak ederken balığın biri kayığa bir kese fırlatmış. Keseye bakmış ki bir de ne görsün? İçi altın dolu.
Balık tutmadan evine dönmüş hanımı sormuş yine:
–Bugün kısmetimizde ne var?
–Kısmetimiz çok iyi bak sana ne göstereceğim.
–Ne göstereceksin ki ellerin bomboş.
Odaya gitmişler ve altınları göstermiş. İkisi de hâlâ gözlerine inanamıyormuş.
Her gün bir kese altın alan balıkçı Selim zengin olmuş. Ağabeyi Halim hanımına:
–Git bak şunlara nasıl da zengin oldular bir anla gel bana anlat. Demiş.
Halim’in hanımı Selimlere gitmiş:
–Hayrola siz birdenbire nasıl zengin oldunuz çok merak ettik. Demiş.
Selim’in hanımı kötü niyetli bir insan olmadığı için olan biteni anlatıvermiş. Bunun yerine ağabey Halim târif edilen yere gitmiş. Altını veren balık onu görünce altını vermemiş. Halim buna çok bozulmuş kardeşine durumu anlatmış. Bir süre balık görünmemiş. Selim’e de Halim’e de altın gelmemiş. Bir gün balıkçı Selim balığa çıkınca denizkızı onu yüzerek karşılamış.
–Artık kese ile altın yok. Ama sana öyle bir şey vereceğim ki şifresini kimseye söylemeyeceksin.
Ve kayığın içine bir değirmen bırakmış. ‘Buna, başla dediğinde başlayacak ve sana hazır tuz verecek, sen de bu tuzları satıp zengin olacaksın. Tek bir şartım var şifreyi hanımın dâhil kimseye söylemeyeceksin.’
‘Peki’ deyip kabul etmiş: Selim’in yeniden zenginleşmeye başladığını gören ağabeyi bu sattığı tuzları nereden bulduğunu sormuş. Selim de durumu anlatmış fakat şifreyi söylememiş. Ağabeyi Halim kıskançlığından Selim’in evine hırsız gönderip değirmeni çaldırmış. Ağabey teknesiyle denize açılmış. Değirmene:
–Hadi değirmenim başla! Demiş.
Değirmen çalışmaya başlamış ama o kadar çok tuz üretiyormuş ki tekne tuzla dolmuş. Halim durumun ciddiyetini fark etmiş. Bildiği bütün kelimeleri söylese de şifreyi bilmediği için değirmeni durduramamış ve aşırı tuza tekne dayanamayıp batmış. Halim boğulurken bile hâla bildiği kelimeleri söyleyip değirmeni durdurmaya çalışıyormuş. Değirmen de, tekne de, Halim de denizin dibini boylamış.
YAŞAR RAVANOĞLU AKDAŞ: 1952 Adana doğumludur. Emekli olduktan sonra çeşitli sosyal sorumluluk projeleri ile ilgilendi ve Türk Müziği koro çalışmalarında yer aldı. 2012 yılında Parkinson teşhisi konulduktan sonra ses kaybına mâruz kalınca müziğin yerine hikâye, şiir ve resim aldı. ‘Yamalıbohçaparkinsan’ isimli bloku açıp yazılar yazmaya başladı. 150’den fazla şiir yazdı. Şiirlerinden bâzıları Türk müziği şarkı formunda bestelendi. Bâzı şiirleri de ‘Türk Dünyâsı Şiir Seçkisi’ ve İzmir Yürekli Şiirler’ isimli kitaplarda yayımlandı. Akrilik tarzda çalıştığı tablolarında genelde tabiat teması işleyen Yaşar Akdaş, evli, iki evlat ve iki torun sâhibidir. |
DERKENAR
PARKİNSON HASTALIĞI
Parkinson hastalığı, dopamin seviyelerinin düşmesine sebep olan beyin sinir hücre hasarının yol açtığı, elde titreme ile başlayan, kas sertliği yanı sıra denge kaybı gibi kontrolün bulunmadığı belirtiler gösteren ve yavaş ilerleyen nörolojik bir hastalıktır.
Parkinson, daha çok 60 yaş üzeri kişilerde görülen, beynin ilerleyici yani dejeneratif olarak adlandırılan hastalık grupları arasında yer alır. Beyin hücreleri arasında elektrikle ilgili iletişimi sağlayan maddelerden (Nörotransmitter) birisi de dopamindir. Dopamin ile çalışan beyin bölgesi, hareketlerimizin amaca uygun yapılmasını sağlayan yâni bir bakıma hareketimizin ince ayarını sağlayan bölgedir. Dopamin ile iletişim yapan hücrelerin yüzde 60-80’inin kaybıyla Parkinson hastalığı ortaya çıkar. Parkinson bulguları hastalarda özellikle başlangıç döneminde farklılıklar gösterir.
Parkinson Hastalığı Neden Olur?
Parkinson hastalığının sebebi beyinde dopamin üretimini sağlayan hücrelerin hasar görmesi veya hücre kaybı sonucu dopamin eksilmesidir.
Parkinson Belirtileri Nelerdir?
Hareketin yavaşlaması, dinlenme halindeyken uzuvlarda titreme, kaslarda sertlik, duruş ve dengeyi koruyan reflekslerin bozulması, küçük adımlar ve bâzen dengesiz yürüyüş, vücudun öne eğilmesi, eklemlerde ağrı, depresyon, uyku bozukluğu, akıcı ve birbiriyle uyumlu hareket edememe ile unutkanlık, Parkinson belirtileridir.
Genel olarak Parkinson belirtileri şu şekilde listelenebilir:
*Zamanla yürürken kol sallanma hareketlerinde azalma veya kayıp. *Adımlarda küçülme *Yürümeye başlamada zorluk *Düğme iliklemek ya da açmakta zorlanma *Yatakta dönme ya da otururken kalkmada güçlük *Maske yüz ifadesi *Alçak ve kısık ses tonu ile konuşma *El yazısında küçülme
Birinci evrede belirtiler hafif ve tek taraflı olarak işler. Hafif titremeler, mimiklerde değişiklik, yürüyüş bozuklukları kişi fark etmese de kişinin etrafındakiler tarafından anlaşılabilir.
İkinci evrede yürüyüş ve duruş etkilendiğinden gözle görülür bir farklılık bulunur. Bunun yanında titreme de devam eder.
Üçüncü evrede hastanın vücudunda belirgin bir şekilde yavaşlama ya da dengesizlik gelişir. Düşmeler görülebilir. Bunun yanında işlev bozuklukları oluşabilir.
Dördüncü evrede bütün belirtiler şiddetli bir şekilde görülür. Hasta güçlükle yürümeye başlar. Hareketlerdeki yavaşlık devam eder. Bu evrede kişinin destek alması önemlidir. Diğer evrelere göre titremede azalma olabilir.
Beşinci evrede tekerlekli sandalye kullanımına yönelik bağımlılık oluşabilir. Kişi bakıma ihtiyaç duyabilir.
Erkeklerde kadınlara oranla daha sık görülen Parkinson hastalığının oluşma sürecinde birçok risk faktörü yer alabilir. Bu faktörler şöyle sıralanır:
*60 yaş ve üstü kişiler *Aile geçmişinde Parkinson hastalığı bulunanlar *Pestisit gibi bazı kimyavî maddelere mâruz kalanlar *Boks sporuyla ilgilenen kişiler *Diyabet hastalığı bulunanlar *Sigara ve kafein tüketimi yapanlarda da Parkinson hastalığı görülme riski bulunur.
Nasıl Tedâvi Edilir?
Parkinson tedâvi seçeneklerinde öncelikli olarak ilaçlar kullanılır. İlaçlar ile beklenen neticenin alınamadığı hastalarda veya zamanla ilaçların faydasının azaldığı durumlarda cerrahî tedâvi uygulanabilir. İlaç tedâvisi beyinde azalmış olan dopaminerjik geçişi artırmaya yöneliktir. Yani Parkinson ilacı dopamini artırmaya yöneliktir. Bu maksatla, beyinde dopamin miktarını artıran ilaçlar tedâvide kullanılır. Ancak sebebi tam olarak bilmediğimiz bir şekilde Parkinson ilaçlarının uzun süre ve/veya yüksek dozlarda kullanımı ile hastalarda kısa süreli aşırı hareketlilik şeklinde dalgalanmalar, tam veya istek dışı hareketler (diskinezi) görülebilir.
Hasta 65 yaşın altındaysa ve bunama yoksa tedâviye dopamin etkisini taklit eden ‘dopamin agonisitleri’ ile de başlanabilir veya tedâviye ek olarak kullanılabilir. Titreme, bunama, depresyon, uyku bozukluğu şikâyetleri görülürse bu şikâyetler için başka bir tedâvi stratejileri planlanabilir.
Hastaların üçte biri ilaç tedâvisi ile uzun yıllar iyi cevap alınan ve hayatlarında önemli bir kısıtlama olmadan yaşayabilen kişilerdir. Kalan grubun bir kısmında ilaca cevap kısıtlıdır ve doz arttırıldıkça yan etkiler, zamanla da ilaca cevapsızlık görülebilir.
İlaç tedâvisinden fayda görmeyen hastalarda cerrahiye başvurulabilir. Özellikle son 15-20 yıldır ilaç tedâvisine cevap vermeyen hastalarda, cerrahî seçenek önerilir. Amaç; beyinde hareketimizle ilgili merkezlerde azalan elektrikle ilgili uyarının göğüs duvarında cilt altına yerleştirilen birkaç cm’lik jeneratör aracılığı ile yaratılmasıdır. Kalp pili benzeri bir mantık ile düşünülebilir. Uygulamanın tıbbı adı ‘derin beyin stimülasyonu’ dur.
Her el titremesi Parkinsona mı işaret eder?
Hastalar bu kaygıyı sıkça yaşamakta, kendisinde el titremesi görüldüğünde hemen Parkinson olduğunu düşünerek umutsuzluğa kapılmaktadır. Her el titremesi Parkinson hastalığı anlamına gelmez.
Parkinson hastaları nasıl beslenmelidir?
Sebze ve meyvelerden zengin, zeytinyağlı yiyecekler tüketilmelidir. Parkinson’da düşme riski olduğu için kemik erimesine karşı dikkatli olunmalıdır. Tedâviyi yapan doktor mutlaka kalsiyum ile D vitamini değerlerini ölçüp ona göre bir diyet önerisinde bulunabilir. Peynir, süt, yoğurt tüketimi bu hastalıkta kemik erimesine önlem için önemlidir.
Parkinson hastalarında beyin pili işe yarar mı?
Bu işlemde; beynin derin yapılarında yerleşmiş olan ‘beyin dopamin hücre çekirdeklerine’ oldukça hassas bir yöntemle ince kablolar yerleştirilmekte ve göğüs duvarı bölgesine konulan bir jeneratör aracılığıyla devamlı elektrikli alâkalı uyarı verilmektedir. Bu sâyede, hastalık sebebiyle aktivitesi bozulmuş olan sinir hücreleri tekrar düzene girmekte ve hastalığın belirtileri kaybolmaktadır.
Bu cerrahinin uygulanamayacağı durumlar çok azdır. Beyin pili takılabilmesi için öncesinde bir dizi detaylı muayene, görüntüleme ve nöro-psikiyatrik değerlendirme testlerinin yapılması ve hastanın bu tedâviye uygunluğunun görülmesi gerekmektedir..
Takılan pilin ömrü ortalama 5-6 yıl kadardır. Bu sürenin sonunda beyindeki kablolara müdâhale edilmeksizin 15 dakikalık bir işlemle eski pil yenisi ile değiştirilebilmektedir.
Parkinson koku kaybına neden olur mu?
Parkinson gibi dejeneratif nörolojik hastalıklarda koku kaybı ilk bulgu olabilir.
Parkinson genetik bir hastalık mıdır?
Parkinson’da genetik bir yatkınlık söz konusudur. Ancak Parkinson genleri taşıyor olmak her zaman bu hastalığa yakalanılabileceği anlamına gelmez. Çevresel faktörler de oldukça önemlidir.
Kaynak: Memorial Tıbbî Yayın Kurulu
Metni hazırayanlara teşekkür ederim. (O. Ç.)