Teknolojinin gelişmesi ve şehirleşme sonucu oluşan gürültü kirliliği, metropollerde ve büyük şehirlerde yaşayan insanların sağlığını tehdit eden bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Gürültü kirliliğini meydana getiren etkenler arasında özellikle itfaiyelerin yangın söndürme araçları ve cankurtaranların sirenleri, fabrika makinelerinin sesleri, hoparlörler, eğlenceler, ses sistemleri, kahvehanelerde ve dinlenme yerlerinde yüksek sesle konuşmak v.b. faktörler gösterilebilir.
Gürültü kirliliği günümüzde en çok karşılaşılan çevre kirliliklerinden biridir. Özellikle büyük kentlerde oldukça yüksek seviyede olup, Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen ölçülerin üzerinde olduğu konunun uzmanları tarafından belirtiliyor. Araç sürücülerinin şehir içinde yüksek sesle ve uzun uzun korna çalmaları da başka bir gürültü kirliliğini oluşturuyor. Bu sebeplerden dolayı şehirler yaşanmaz hale getiriliyor. Bu durumlar için acil önlemler almak zorunlu bir hale gelmiştir. Bir gün gelecek, insanlar gürültü kirliliğine karşı büyük bir mücadelenin içine gireceklerdir.
Üzerinde durulması gereken başka bir husus; Türkiye İstatistik Kurumu’nun Nisan 2024 ayı raporuna göre, Türkiye’de trafiğe kayıtlı toplam araç sayısı 29 milyon 561 bin 690’a ulaşmıştır. Bu vasıtaların 5 milyondan fazlası İstanbul trafiğinde seyrediyor. Araç sürücülerinin yaptığı kural hataları, yayaların güvenliğini tehlike altına alıyor. Yayalara öncelik vermeyen bazı araç sürücüleri kazalara sebep oluyor. Yayaların kendilerine ayrılmış olan trafik ışıklarına dikkat etmeleri, can güvenlikleri için çok önemlidir. Milyonlarca kişinin yaşadığı Türkiye’de, yayaların karşısına çıkan başka sorunlar da var. İşyerlerinin kaldırımlara taşan ürünleri, bozuk kaldırımlara park edilmiş araçlar, yayaların yolunda olsun, kaldırımlarda olsun aniden ortaya çıkan skuterler ve motosikletler, şehirlerde yürümenin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Motosikletler adeta etraflarına tehlike saçıyor. İnsanlara vurup geçiyorlar ve bazılarının ağır bir şekilde yaralanmasına ve bazılarının da ölümüne sebep oluyorlar. Çeşitli yemek firmalarının, restaurant v.b. kuruluşların servislerini yapan motosikletler, sürücüleri tarafından aşırı hız yaparak yollarda ve caddelerde yürümekte olan insanların huzurunu bozuyorlar. Bu araçları kullananların çoğunun belki de motosiklet ehliyetleri bile olmayabilir. Bunların denetimleri şarttır.
Bir başka husus; Ülkede deprem olur ve ev kiraları üç, dört katına çıkar. Fırtına çıkar ve çatı malzemeleri haddinden fazla zamlanır. Kar ve yağmur yağar, pazar yerlerindeki ve marketlerdeki malzeme fiyatları en az iki katına çıkar. Bu konudaki örnekleri çoğaltabiliriz. Bu durumlar bize şunu gösteriyor: Türkiye’de insanlara ihtiyaç duyulan dini bilgiler öğretiliyor, fakat ahlaki değerler öğretilmiyor. Bir örnek verecek olursak; Hıristiyanlar kutsal günlerinde ihtiyaç duyulan ürünlere en az yüzde elliye varan indirimler yaparken, Türkiye’de ise Ramazan Ayı’nda yüzde iki yüze varan zamlar yapılıyor. Bu durumun dinle bir ilgisi yok, fakat ahlaki değerlerle ilgisi var. Şu şekilde bir soru sormak gerekirse; Ülkede yaşayan bazı işadamı, sanayici ve üreticilerinde ahlaklı ve dürüst olmaları gerekmez mi? Ayrıca, dürüst ve ahlaklı olanları da yürekten kutluyoruz.
Belirtmeye çalıştığımız bazı önemli hususların yaşanmaması ve toplumun zor durumlarda bırakılmaması için, insan faktörünün her konuda kusursuz bir şekilde eğitilerek bilgilendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, idari tedbirlerin alınması da kaçınılmaz hale gelmiştir.