İti̇bardan Tasarruf 

219

AKP döneminde etkili ve yetkili makamları işgal edenlerin “itibardan tasarruf olmaz” ilkesine sadakati gözlerimi yaşartıyor. Devletimizin önemli makamlarında oturanların bu makamların itibarını yüceltmek adına yaptıklarını takdirle karşılama gerek. Ama tam tersine bir kısım kıskanç münafıkların eleştiri yağmuruna tutmasını anlamak mümkün değil. 

Mesela son günlerde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın kiraladığı 25 milyonluk Alman otomobili (Audi A8) muhalif basının dilinde. Ne yani bunun yerine milyonlarca Müslümanın temsilcisi 1-2 milyonluk arabalara mı binsin? 

Aslında biz bu sorunu 2015 yılında çözmemiş miydik? 

Zamanın Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e de böyle pahalı bir zırhlı makam aracı tahsis edilmişti. O zaman da bazıları “İsraf haramdır” anlamındaki ayetleri ve hadisleri hatırlattılar.  Diyanet İşlerinin başında bulunan zatın örnek olma gibi bir sorumluluğu olduğunu söylediler.  

Diyanet yayınlarında Müslümanlara şu telkinde bulunulmakta olduğunu ortaya çıkardılar: “İsraf; fert, aile ve toplum hayatında onulmaz yaralar açar ve toplumsal bozulma ve çürümeye sebep olur. Her israf haramdır, büyük günahtır, tövbe edilmesi gerekir.” 

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de yanlış yaptığını düşünerek “bu aracı kullanmayacağım ve ibret-i âlem için iade edeceğim” dedi. 

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan Diyanet İşleri Başkanına bu araçtan daha pahalı olan zırhlı bir Mercedesi makam aracı olarak tahsis etti.  

Zırhlı Mercedes yetmedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Görmez’e bir de uçak tahsis edileceğini söyledi.  

İlginç olan bir başka husus uçak tahsis etmenin gerekçesi idi: “Vatikan’da dini liderin özel uçağı var, özel araçları var, zırhlı araçları var. Niye bunları görmüyorsunuz? Biz sıradan bir ülke miyiz? Vatikan’da yapı bu olacak, bizim dini liderimiz tarifeli uçakla seyahat edecek.”  

Zamanın CeHaPe Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Sayın Cumhurbaşkanımıza, “Papa’yı niye örnek gösteriyorsun? Sevgili Peygamberimizi niye göstermiyor, nasıl yaşadığını niye anlatmıyorsun?” deme küstahlığında bulundu. Tabii ki ilk seçimlerde halkımız O’na gereken cevabı verdi. 

Türkiye’de bunlar olurken, Vatikan utanmadan bir de resmi kanaldan, Papa’nın özel uçağı olmadığını, İtalya Hava Yollarından kiralanan uçakla yurtdışı seyahat yaptığını, Papa hariç yolcuların kendi uçak biletlerini ödediklerini açıkladı. Sayın Cumhurbaşkanımızın kendisini yanıltan bürokratlara gereken dersi vermiştir sanıyorum. 

Galiba bu yüzden Diyanet İşleri Başkanlığı’na bir özel uçak tahsis edilmedi. Ama Sayın Cumhurbaşkanı tarafından özel uçak bile layık görülmüş böyle mübarek bir makamda oturan muhterem zata 25 milyon TL’lik bir makam aracı çok görülebilir mi? Dolar veya Euro bile değil, nihayet 25 milyon liracık bu. 

Yok efendim! Bu aracın günlük kiralanma değeri 25 bin lira imiş. Bu da her bir gün için 2 buçuk aylık emekli maaşı veya bir buçuk aylık asgari ücretinin ödenmesi demekmiş.  

“Biz sıradan bir ülke miyiz?” Bizim dini liderimiz ucuz araçlara mı binsin? Bakın Papa Hazretleri İstanbul’a geldiğinde, küçücük ucuz mu ucuz bir araca bindi. Adamda itibar mı kaldı? Bizim dini liderimizi o hale düşürmek bize yakışır mı? 

Yok efendim! Muhterem D.İ. Başkanımızın 6 makam aracından biri yerli ve milli aracımız TOGG iken neden bu aracı kullanmıyormuş? Ne yani bizim dini liderimizin şehirler arası yolculuk yaparken aracının şarjı biter ve şarj istasyonunda kuyruğa girerse bize yakışır mı? 

Biz bu meseleyi 2015 yılında çözdük efendiler. Çözümü “itibardan tasarruf olmaz” vecizesi ile gösteren Sayın Cumhurbaşkanımızı halkımız iki defa daha seçti. Bu desteği veren halkımız bugün de muhterem Diyanet İşleri Başkanımızın “itibardan tasarruf olmaz” ilkesine katkısını alkışlayacaktır. 

****************************** 

İlçe Beledi̇yesi̇nde Saray Gi̇bİ Makam OdasıDASI 

“İtibardan tasarruf olmaz” ilkesinin en başarılı uygulayıcılarından birinin Manisa’nın Yunusemre ilçe belediyesinin AKP’li başkanı olduğu ortaya çıktı. 

10 yıldır AKP’li Başkan tarafından yönetilen bu ilçe belediyesi, 2021 yılında 34 milyon 980 bin liraya yeni bina ve makam odası inşa ettirmiş. Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) kayıtlarına göre, Belediyenin yeni binası ile başkanlık makam odasındaki şatafat 4 milyon dolara mal olmuş. 

Belediye Başkanının makam odasını TV’lerde görünce bir an Dolmabahçe Sarayının çok değerli salonlarından biri zannettim. Fakat eski başkan bir hata yapmış. Bu makam odasına Belediye çalışanlarının bile çoğu hiç girmemiş, vatandaşlardan da pek gören olmamış. 

AKP’li eski başkanın bu ufkunu ve yüksek estetik zevkini halkımız görseydi, O’nu tekrar seçmekte tereddüt göstermezdi sanıyorum. Çünkü altın varaklı mobilya ve süslemelerle döşenmiş bu muhteşem salonu (odayı) yaptıran bir başkanın iş yapma becerisini takdir eder ve “kıskanılan, örnek bir ilçe belediye binası yarattığı için” kendisini oylarıyla ödüllendirirdi. 

Ben bunları düşünürken başka bir gelişme oldu. Bu saray odası benzerini yaptıran Eski Başkan açıklama yaptı: “Şatafat ve lüksle biz hayatımızda yan yana gelmedik.” Hemen akabinde “Şatafatmış, lüksmüş… Burası şehzadeler memleketi kardeşim haddini bileceksin!” dedi. 

Belediyedeki “makam odasının medeniyetimizden gelen bir tarzla kurulduğunu” iddia etti. 

Ve buradaki eşyalar için “Eşimle birlikte yıllardır biriktirdiğim eşyalardır” diyerek yeni başkandan geri istedi. 

İşte bu yüzden bu fedakâr belediye başkanı için “itibardan tasarruf olmaz ilkesinin en başarılı uygulayıcısı” dedim.  

Başkaları devletin kesesinden böyle harcamalar yaparken “kendi imkanlarıyla” borç içindeki Belediyeye saray odası yaptıran bir başkanın kıymetini bilmeyen ilçe halkına teessüf ediyorum. 

Yeni Belediye Başkanı ise görevi devraldığı başkana “fatura ve ödemelerini göster eşyaları al. Aksi taktirde ben bunları satacağım, parasını halka hizmete harcayacağım” diyor.  

“Şehzadeler şehrinin bir ilçesinde olduğunu” unutan, ecdadımız Osmanlının saraylarına özeneceği yerde (bizi kıskandığı bilinen) Japonya’nın, Almanya’nın Başbakanlarını örnek alıp sade bir makam odasında oturacağını söyleyen bu yeni belediye başkanını kınıyorum. İnanıyorum ki halkımız ilk seçimde kendisine gereken dersi verecektir. 

NOT: Bu yazı “ironi” içermektedir. 

Önceki İçerik03 MAYIS TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ
Sonraki İçerikTürk Mi̇lletİ Bekli̇yor Ama Neyi 
Avatar photo
Doğum 20.07.1956 BUCAK-BURDUR Eğitim Cumhuriyet İlk Okulu, Bucak Lisesi (Mezuniyet 1973) İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi - Kimya Yüksek Mühendisliği (Mezuniyet 1978) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi (Mezuniyet 1995) Çok sayıda şirket içi ve şirket dışı eğitim programlarına iştirak. (ISO 9000, Toplam Kalite Yönetimi, Verimlilik, İş İdaresi, Pazarlama, İstatistiksel Proses Kontrol, Kişisel Gelişim, Kişisel İmaj ve diğer konularda onlarca eğitim programı) 1978-1980 Akyazı/Sakarya Yonca Süt Fabrikası İşletme ve Laboratuar Şefi 1980-1995 Petkim A.Ş. Yarımca Kompleksi (İşletme Mühendisi, İşletme Şefi, Başmühendis.) 1995-2001 Satış Müdür Muavini 2001-2004 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdür Yrd. 2004 - 01.02.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi Ticaret Müdürü. 01.02.2007 - 30.09.2007 Tüpraş Körfez Petrokimya ve Rafinerisi İnsan Kaynakları Müdürü. 01.01.2008 - 30.10.2008 Yantaş Yavuzlar Plastik A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı. 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı Kauçuk Ürünleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu Başkanlığı yaptı. (2001) 03.03.2010- Serbest Avukat Medeni Hal :Evli ve İki Çocuklu Lisan : İngilizce (İntermedite level) Sosyal Faaliyetler :İstanbul Üniversitesi Korosu, Kubbealtı Musiki Cemiyeti ve halen Tüpraş Türk Sanat Müziği Grubunda korist. 250 mühendis üyesi bulunan Petkim Mühendisler Derneği'nde 4 yıl başkanlık yaptı. Kocaeli Aydınlar Ocağı'nda Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Halen Yönetim Kurulu Başkanı. 2001-2002 yıllarında Kocaeli TV' de, "Geniş Açı" adlı siyasi, sosyal, kültürel tartışmaların yapıldığı programın yapımcılığı ve sunuculuğunu yaptı. Halen Kocaeli Gazetesinde haftada bir köşe yazısı yayınlanmaktadır. Bu yazıların tamamı kocaeliaydinlarocagi.org.tr sitesinde yer almaktadır.