Kuzey Kıbrıs’ta Bir Mücahit Sanatçı; Oktay Öksüzoğlu

193

İstanbul’da; üniversitede okurken, Rum-Yunan işbirlikçi terör örgütleri Kıbrıs adasında Türk katliamı başlatmıştı. Bindokuzyüzaltmışlı yıllardı. Katliam vahşet boyutundaydı. Çoluk çocuk, kadın veya yaşlı demeden masum Türk insanlarımızı katlediyor, köyleri yakıyor, ev ve camileri kundaklıyorlardı.

Akritas Planı doğrultusunda saldırılarını yoğunlaştıran Rumlar, Kanlı Noel olarak tarihe geçen 20 Aralık 1963 gecesi Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında Tabip Binbaşı olarak görev yapan Dr. Nihat İlhan’ın, Lefkoşa Dereboyu Caddesi üzerindeki evini basarak; eşi Mürüvvet Hanımı, çocukları Murat, Kutsi ve Hakan’ı banyo küvetinde kıstırarak katletmişlerdi. Aynı zaman diliminde 364 Türk de şehit edilmişti.

Bizler de İstanbul’da üniversite öğrencileri olarak MTTB Genel Başkanı Rasim Cinisli önderliğinde “Ayıdan post/ Rumdan dost olmaz”,”Kıbrıs bizim canımız/ Feda olsun kanımız” “Duy sesimizi Makarios” diyerek mitingler yapıyor, yürüyüşler düzenliyor, eylemlerle kınıyorduk.

Sonrasında da Cumhurbaşkanı Papaz Makarios Türklerin adadaki taşınmaz mal varlıklarına iki misli fiyat vererek satın olmaya çalışıyor, hatta onlara pasaport kolaylığı da sağlayarak Türkiye’ye göç etmeleri için cazip tekliflerde bulunuyordu. Bundan amaç diplomatik bir soykırım uygulayıp, adayı tamamen Rumlaştırmaktı.

Akdeniz’deki Suya Dön Bir Bak

Oysa Osmanlı Cihan Devleti’ne ait Kıbrıs Adası Sultan İkinci Abdülhamit zamanında İngiltere tarafından Rusya’nın yayılmacılığına karşı bir anlaşma yapılarak (1878) kiralanmış, ancak Londra hükümeti Kıbrıs’ı önce işgal, sonra ilhak etmişti. Uluslararası Anlaşmalar teknoloji, güç ve kibirle hiçe sayılmış, görmezden gelinmişti. Daha sonraki yıllarda da başta İngiltere ve ABD olmak üzere uluslararası kamuoyu da Kıbrıs’taki Türk katliamına sessiz kalıyor, sadece seyrediyordu. Galiba İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” tesbiti bunlar olsa gerek.

İşte 1974 yılında garantör ülke olarak Bülent Ecevit-Necmettin Erbakan Koalisyon Hükümeti zamanında Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleştirilerek, bu zulme son verilmiş, önce Kuzey Kıbrıs Türk Federe Devleti (1976), ardından meclis, self determinasyon hakkını kullanarak (1983) Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilmiş, kurucu cumhurbaşkanı olarak da merhum Milli Kahramanımız Rauf Denktaş seçilmişti. Kuzey Kıbrıs’ın son yarım asırlık tarihi özetle böyle.

KKTC kurulduktan sonra adaya defalarca gittim. Bir dönem TRT KKTC Temsilcisi olarak görev yaptım. Kurucusu olduğum Türkiye Yazarlar Birliği ile Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı adına Adada temaslar yaptım, Kuzey Kıbrıs Türkü’nün meselelerini yazı, inceleme ve röportajlarımla dünya kamuoyuna duyurdum. Üç uluslararası toplantının (İslam Ülkeleri Uluslararası Medya Toplantısı, Avrupalı Müslümanlar Birliği ve Türkçe’nin Uluslararası Şiir Şöleni) KKTC’de yapılması konusunda katkı verdim, bazılarında tebliğ sundum. Haber ve görüntülerinin medyaya yansımasını görev bildim. Uluslararası heyetlerle birlikte Rumların katliam yaptığı Muratağa, Sandallar ve Atlılar’daki toplu mezarlardaki dehşeti uluslararası heyetle birlikte yerinde gördüm.

Dostlar Kervanında Ulusal Bilinci Yüksek Olmak

Yüreğim ve kalemim hep Kıbrıs Türkü’nün acıları içinde oldu ve bunu paylaşmaya devam ediyorum. Ayrıca Kıbrıs Türkü’nün iyilik ve güzelliklerini de yansıtmaya çalışıyorum. Acılı günleri yaşayan, zor günlerin aydınları olan Mücahitler; politikacı Zorlu Töre, Eğitimci Işılay Arkan, merhum Bayrak Radyo-Televizyonu Genel Müdürü Özer Berkem ile kavi dostluklarım oldu. Aynı dönemde tanıştığım akademisyen ve politikacı Erhan Arıklı da öyle, bir zamanlar Kuzey Kıbrıs’ın Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürü olan ve halen Ankara’da hayatını sürdüren Kıymetli Şair Oktay Öksüzoğlu da öyle.

Oktay Öksüzoğlu(1941) Gazimagosa Vadili köyünde dünyaya gelmiş. Bugün 83 yaşında olan Şair, mütercim, gazeteci, Anamur’dan birkaç dilde yayın yapan Kıbrıs’ın Sesi Radyosu spikeri Mücahit Oktay Öksüzoğlu, Kıbrıs Türk Sanatçıları Ocağı Kurucusu, bir dönem başkanı, Kuzey Kıbrıs Türk Edebiyat Derneği’in ilk genel sekreteridir.

Oktay Öksüzoğlu’nun güzellikleri bununla bitmiyor;1963-1971 yılları arasında 8 yıl Lefkoşa Ermu Bölgesinde Beşparmak Dağları Bozdağ 1 ve Bozdağ 3’te Kıbrıs Türk Mücahitler Bandosunda mücahit olarak görev yaptı ve Devlet Senfoni Orkestrasında da müzik çalışmaları gerçekleştirdi. Aynı zamanda güzel sanatlarımızın bir dalı olan resim ile de meşgul ve ressam.

Milliyetçi, ülkücü, Türkçü, ulusal bilinci yüksek ve aydın sorumluluğu canlı, uyanık ve ufuk sahibi bir sanatçı. İngilizce ve Rumca da biliyor.

En sonra Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de Türk Dünyası Şiir Ödülü aldı.

Türk Dünyası Şairleri

Dostluğumuzun başladığı günlerde bazı kitaplarını bana imzalayarak vermek lütfunda bulundu. Şiir kitapları birbirinden hacimli ve konulu; adeta bir çığlığı hatırlatan isimli eseri Gel Mehmet(1957), Kıbrıs’ta Kurtuluş Savaşı’mızdan Şiirler, Kıtlık Tarlaları, Kopuz, Aşk Adasında, Canım Kıbrıs’ım, Kıbrıs Türklerinin Kurtuluş Destanı.

Oktay Öksüzoğlu’nun şiirlerinde Arif Nihat Asya, Ahmet Kutsi Tecer, Orhan Şaik Gökyay ve Mehmet Emin Yurdakul’un yansımalarını görmek mümkün. Ayrıca Türk dünyasından yakından takip ettiği Mağcan Cumabayoğlu-Kazakistan, Süleyman Çolpan-Özbekistan, Ahmet Cevat-Azerbaycan gibi şairlerin endişelerini, Prof.Dr. Zeki Velidi Toğan- Çuvaş, Gaspıralı İsmail-Kırım ve Ziya Gökalp gibi Türk aydınlarından da etkilendiği muhakkak.

Sadece şair olarak tanıtmak sanatçımıza haksızlık olur, araştırma ve incelemeleri de bir hayli Okay Öksüzoğlu’nun; İşte bazıları, Kıbrıs’ta Özgürlüğün Bedeli, bir biyografi Mehmet Remzi Okan, Bütünüyle Kıbrıs Türkleri, Akritas Planı, Afrodit’in Göz Yaşları!

Oktay Öksüzoğlu bu çalışmalarında da prensip olarak Kıbrıs Türkü’nün eğitimine ve ahlakına hizmeti, Rum ve İngiliz sömürgeciliğine karşı çetin savaş vermeyi, ulusal bilinci uyanık tutmayı, anavatana bağlılığı hep sürdürmeyi, zümreleri değil, toplumun dertleriyle ilgilenip çözüm üretmeyi, doğru habercilik yapmayı hedef edinmiş.

Üniversitelerimizde Oktay Öksüzoğlu ile kaç tane mezuniyet tezi, master ve doktora vardır bilmiyorum ama tüm eserleri dikkat çekici; Kıbrıs’tan Sevgilerle, Anı Tünelinde Kıbrıs, Kıbrıs Müslümanlarının Çilesi, Kıbrıs, Enosis, Oydaşlar ve Kıbrıs Türkleri vs. Kopuz kitabındaki şiirleri aynı zamanda seslendirilmiş şiirlerden oluşuyor.

Oktay Öksüzoğlu’nun bütün eserleri ve çalışmaları bir yurtsever aydın sorumluluğunun yansıması olarak özetlenebilir.

Bursa’da gerçekleştirdiğimiz ve Türk Dünyasının maruf bütün sanatçılarının katıldığı Türkçe’nin Uluslararası Şiir Şöleni’nde(1992) Oktay Öksüzoğlu gelememişti ama, Kuzey Kıbrıs’ı “Dünyayı bir gemiye benzetirdim/ Çocuksu anlarımda/ Bir gemi, denizi yok/ Sınırsız boşluklarda bulut/ Yüreğim yaprak olur, yazgı ağacında/ Ararım insan umudunu dağlarda” diyen Uzay Çağı Ozanı merhum uluslararası haklı şöhrete sahip Osman Türkay(1927-2001) temsil etmişti.

Kabadayı Aşıklar Sürüsüne; Beddua

Türk dünyasında ve bölgemizdeki kültür, sanat ve medeniyet hareketimiz artmalı, ediplerimiz, fikir adamlarımız, akademisyenlerimiz, sivil toplum temsilcilerimiz, yazarlarımız ve fikir emekçilerimiz karşılıklı ülkelerimizi ziyaret etmeli, programlara katılmalı, medyada yer almalı ve davet edilmeli ki yansıması olsun.

Oktay Öksüzoğlu’nun Beddua şiirinden bir örnek vermek gerekirse, sanatçı şöyle diyor;

“Loş ışıkları öpüp imgenle dans ederken/ Mutluluk sarhoşudur benim yorgun gözlerim/ Barikatları söküp engelleri yıkarken/ Aşkımın eseridir seninle dolu beynim/ Sana kavuşmak için düşlere muhtacım ben/ Düşlerim de olmasa çıldırır özlemlerim/ Sevdiğine tapana selam bile vermeden/ Yaşayan ruhsuzlara beddualar ederim/ Sevgiyi hak etmeden insanlara hükmeden/ Kabadayı aşıklar sürüsüne sözlerim/ Ruhsuz beyinlerinize serseri kurşun değil/ Karşılıksız sevdanın darbesini dilerim!”