Solmayan Bahçe

187

 Şüphesiz herkes bir şeyler okuyor. En azından gazetelere bakıyor.

     Kimi şiir okumaya meraklı, kimi roman, kimi hikâyeye,

     Kimileri de ilmî / bilgisel kitapları, kimileri de dinî kitaplar okumaya düşkün.

     Bu mütalâa ve okumaları severek yaptıkları;

     Ve özel bir zevk aldıkları muhakkak.

     Hele yataktan kalkamayan hastalar, hapiste olan mahkûmlar,

     Seyahat edecek maddî imkândan mahrum olanlar için,

     Kitap denen pencerelerden dış âlemi seyretmeleri,

     Diğer yer ve insanları tanımaları,

     Bulundukları yerden mânen ve hayâlen, seyahat ve yolculuklara çıkmaları,

     Onlarla gülüp ağlaşmaları, sevinip üzülmeleri,

     Aynı heyecanı paylaşmaları, her hususta onlara ortak olmaları;

     Kısaca manevî, hayâlî ve tasavvurî seyahatlere adım atmaları;

     Ne büyük bir imkân.

     Ne büyük bir veri.

     Ve muhteşem âlemlerde dolaşmaları;

     Tarifsiz bir zevk, izahı zor bir görü.

x

     Bir kitabın sahifelerinde yaptıkça seyrü sefer;

     Olursun, seyyahlar ordusuna katılan bir nefer.

x

     Hem de, beş parasız!

     Üstelik, uzun zaman almış olan hadise ve olayları;

     Çok kısa bir zamanda görmek, hissen ve hayâlen;

     Kısaca aynen yaşamak;

     Tükenmez hazinelere sahip olmaktan farksız.

     Evet parası olmayanlar, maddî imkânlardan mahrumlar,

     Sıhhati elverişli bulunmayanlar;

     Hemen istediğiniz konuda yazılmış bir kitabı alın elinize,

     Yaslanın arkanıza,

     Koyun çayı bardağınıza;

     Çıkın okumakla, istediğiniz seyahate.

x

     Bedenen yerinizde iken, mânen açılın meçhûl ufuklara;

     Çevirin onları artık, size mâlum olmuş güzel bucaklara.

x

     Solmayan, mevsimi geçmeyen, tefekkürüne son olmayan;

     Bahçelerde gezip tozmak istersen; gir kitap bahçesine.

     Sayfalarında gez, toz; tekrar ve tekrar,

     Bu havayı teneffüs et!

     İşte budur asıl hürriyet.

     İşte budur, mânevî dünyalara açılan kapı.

     Cennet-âsâ bir kıymet, tükenmez bir lezzet.

     Hadi durma aç kapısını.

     Gir de gör yapısını.

     Daha dünyada iken,

     Edersin teneffüs şimdiden:

     Cennetin hayat bahş havasını.

Önceki İçerikAnlaşılması Güç Siyasi Manevralar
Sonraki İçerikŞâir, Edip ve Hatip YAVUZ BÜLEN BÂKİLER ile Türk Dili Hakkında… 2
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.