Sen bir cevhersin.
Eşi bulunmaz
bir ersin.
Hak nâmına
dersin.
Bulunmaz bir
rehbersin.
Ne doğudasın,
ne batıda,
Ne
geçmiştesin ne âtide,
Ne
güneydesin, ne kuzeyde.
Sanki varsın
her düzeyde.
Ne içimdesin,
ne dışımda.
Ama her dâim
karşımda.
Ama bir şey
var ki;
Mevcut ve
gerçeksin.
Her zaman her
yer için,
Hep
gerekirsin.
Çünkü
Boşuna
arıyorum dışarıda.
Beyhude
aramışım;
Kuş’ta
Arı’da.
Anladım seni;
Kaçamazsın
elimden.
Çaban yersiz.
Kurtulamazsın
dilimden.
Sen değil
Ben!
Ben değil
Sen!
Ama ayrılmaz
bütünüz,
İçimdesin,
her ne desen.
Anıyorum Seni
Ben,
Anıyorsun
Beni Sen.
Durmadan.
Aslında
ayrılmaz bütünüz;
Olarak Ruh’la
Beden.
Kem küm
ederek,
Debelenme
boşuna.
Senin Benim
aradığımızı;
“Hoşça bak
zâtına, kim zübde-i âlemsin Sen.
Merdüm-i
dîde-i ekvân olan, Âdemsin Sen.”
(Hoşça bak
kendine, çünkü âlemin özetisin Sen.
Kâinatın göz
bebeği olan, İnsansın Sen.)
Diyerek:
Ortaya koymuş
ne de veciz.
Bırakmış taç
beyitle;
Zihinlerde
büyük bir iz.
Bu konuda
olmuş bize gâlip;
Asırların söz
ustası Şeyh Gâlip.