CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “başörtü meselesinin çözümünü yasal
güvenceye almak” için yaptığı hamle AKP’yi rahatsız etti.
AKP
kanadından yapılan açıklamalar “CHP eski CHP olarak kalsın” arzusunu
yansıtır nitelikte.
Mesela
AKP Genel Başkan Yardımcısı Özlem Zengin’in tepkisi çok sert oldu. “Başörtüsü
yasağı CHP’ye rağmen çözüldü. Onca yıl milyonlarca kadının hayatını
mahvettikten sonra ya hakiki özür dileyin ya da sükût edin” dedi.
Oysa
hepimiz biliyoruz ki 2011 yılında Kemal Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin
verdiği destekle başörtüsü sorunu çözüldü. Elbette çözümün öncüsü AKP idi
fakat CHP’nin desteği değişimin sarsıntısız bir şekilde gerçekleşmesi için çok
değerli katkı sağladı.
Kılıçdaroğlu’nun
“helalleşme yolculuğuna” çıkışının CHP içindeki bir kesimi rahatsız ettiğini
biliyoruz. Yılların kutuplaşmasının yarattığı sert tavırlı insanlar iki kesimde
de var.
Fakat “Bizim
muhafazakâr dünyayla helalleşmemiz lazım, eksiğimiz var, hatalarımız oldu,
dindar kesimle oturup konuşamadık, dertlerini dinlemedik” diye özeleştiri
yapan Kılıçdaroğlu’nun muhafazakâr kitlelerle samimi diyalog kurma çabası
AKP’lileri neden bu kadar kızdırdı?
Kılıçdaroğlu “geçmişte yanlışlarımız oldu ama değişmeyi bildik” diyor. Görünen o ki AKP’liler “CeHaPe” öcüsüyle
kutuplaştırdığı kitlelerin ellerinden kayıp gitmesinden endişe ediyor.
****
Diyelim
ki, Kılıçdaroğlu toplumun kutuplaştırılmasının sakıncalarını azaltmak
için değil de sırf oy hesabıyla değişiyor ve CHP’yi değiştiriyor olsun.
Diyelim
ki CHP, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın dediği gibi: “CHP
başörtüsü ve inanç özgürlüğü ile alakalı sicilini temize çekmek istiyor.
Oy tabanını genişletme hamlelerini elinden geldiğince yapmaya
çalışıyor” olsun.
CHP’nin,
AKP’lilere göre “bozuk olan sicilini temizlemeye çalışması” toplumsal barış
açısından desteklenmesi gereken bir tutum değil mi?
CHP
lideri eski CHP anlayışını devam ettirdiği takdirde %25 civarındaki
kemikleşmiş oy kitlesini büyütemeyeceğini görmesi kötü bir şey mi?
CHP
gibi köklü bir partinin “oy tabanını genişletmek için” muhafazakârlar ile
duygudaşlık (empati) yapması dindarların hayatını olumlu etkilemez mi?
***************************
6’lı Masayı Da İlgilendiriyor
CHP “6’lı masa” olarak adlandırılan siyasi yapının mimarı. 6’lı masadaki CHP haricindeki partilerin
(İYİ Parti, SP, DP, Deva, Gelecek P.) seçmen kitlelerinin çeşitli tonlarda
muhafazakarlardan oluştuğu malum. Bu partilere gönül verenler
kendilerini “milliyetçi, demokrat, kalkınmacı” gibi sıfatlar yanında “dindar”
veya “muhafazakâr” olarak da tanımlar.
Bu 5 parti için AKP’nin dindarlık ve muhafazakarlık üzerinden aleyhte
propaganda yapması mümkün değil. Bu partilerden üçü (SP, Deva, Gelecek) Millî Görüş geleneğinden
geliyor. Yani tabanları dindar muhafazakâr kesim. İYİ Parti Milliyetçi
muhafazakâr gelenekten geliyor, partinin milliyetçi lideri Meral Akşener aynı
zamanda namaz, oruç, hac, zekât gibi ibadetlerini yapan dindar bir insan. DP
de eski merkez sağ çizgisinde yani liberal, muhafazakâr.
Ama
hepsini bir torbaya koyup, CHP üzerinden, “bunlar gelirse muhafazakâr
kesimin kazanımları elden gider” diyebiliyorlar. Yani “başörtüsü
takma özgürlüğünü kaybedersiniz, rahat ibadet edemezsiniz” gibi bir
korkutma politikası izliyorlar.
İşte Kılıçdaroğlu
CHP’sinin “başörtüsü özgürlüğüne yasal güvence” için kanun teklifi sunması bu
alışılmış oyun düzenini bozdu. AKP çok rahatsız oldu.
Zaten
CHP’liler eskisi gibi değil. Muhafazakâr seçmenlerin de nabzını tutan bir
yakınlaşma, bu kesimleri anlama çabası içindeler. Dini günlerde, cenazelerde,
mevlitlerde halkla beraber oluyorlar. CHP’li belediyeler cami yaptırıyorlar.
Bu çabaları elbette muhafazakâr seçmenin hemen AKP’den kopup CHP’ye oy
vermesini sağlamaz. Bunun
olması zaman isteyen sabırlı bir süreç ister.
Ama yoksullaşma,
yolsuzluklar, adaletsizlik, adam kayırmacılık gibi sebeplerle AKP’den kopma
noktasına gelmiş kitlelerin “CHP mi gelsin?” korkutmasıyla güdülmesini
önler. “CHP’nin öcü olmadığını” görmesi 6’lı masadaki diğer partileri de
anlamasına yol açar. CHP’yi “dinsiz”, diğer 5 partiyi “dinsiz CHP ile
işbirliği yapmakla” suçlamak daha zor olur.
Bu
yüzden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun
açıkladığı “başörtüsü kanun teklifine destek vermeyeceğini” duyurdu.
Bu
yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yandan zaten böyle bir mesele kalmadı
dese de, “gelin çözümü yasa değil Anayasa düzeyinde sağlayalım”
diyerek başka bir yere çekmeye, ipe un sermeye çalışıyor.
Cumhur
İttifakı CHP’nin kanun teklifini desteklese de desteklemese de AKP’nin başörtüsü
üzerinden istismar politikası yapması artık çok zor.
***************************
Kanun Teklifinin İçeriği ve Zamanlaması
Aslında
kanun teklifi başörtüsü üzerinden tartışılsa da özetle şöyle: Kamu kurumunda
çalışan kadınlar “mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük,
üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri
ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz.”
Yani
herkes istediği gibi giyinsin, kimse başını açmaya da örtmeye de zorlanamasın
isteniyor. “Bu görevi yapabilmek için başörtüsü takamazsın” da denilemeyecek,
(İran’daki gibi) “başörtüsü takmak zorundasın” da denilemeyecek.
****
CHP’nin
başörtüsü konusunu gündeme getirmesi bazılarına göre yanlış. Seçim havasına
girildiği bir ortamda milletin açlık ve yoksulluğunu, iktidarın yolsuzluklarını
konuşmak yerine, AKP’nin çok sevdiği bir alanda top oynamak olarak
değerlendirildi.
Mesela Nihat
Genç “Kılıçdaroğlu ‘başörtüsü’ konusunu gündeme taşıyarak AKP’ye yeniden
can verdi! Hırsızlık, yolsuzluktan çürümüş AKP kadrolarını yeniden
şahlandırdı!” dedi.
Ama ben
Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme yolculuğunda” samimi olduğuna ve bu hamleyi
yaparken sahadan aldığı verileri değerlendirdiği kanaatindeyim. Partisini
%25 oy bandına hapseden duvarları yıkmadan iktidar olamayacağının farkında.
AKP’den
kopan kararsızlar ile kopma noktasında olanları kazanmak için yapılmış bu
stratejik hamle ne kadar başarılı olacak, zamanla göreceğiz.