KKTC Lefkoşa’daki Barbarlık Müzesindeki Anıt…

106

Kıbrıs söz konusu
edildiğinde, konuya en duyarlı olanımızdan, en duyarsız olanımıza kadar hepimiz
dikkat kesilir, neden bahsedildiğini anlamaya çalışırız. Çünkü ata yadigârımız
bu ada bizlere emanet edilmiş vatan toprağımızdır.

    Adanın yakın tarihine damgasını vuran en
önemli olay:

    20
Temmuz 1974 tarihinde neredeyse topluca yok edilmelerine çok az bir zaman kalan
Kıbrıs Türk’lerine, Anavatan Türkiye’mizin yardıma koşması;  Rumlar tarafından yaşlı, çocuk, kadın demeden
sadece Türk oldukları için öldürülen soydaşlarımızın hayatlarının
kurtarılmasıdır.

     Kıbrıs
konusuyla ilgili pek çok kitap kaleme alan bir yazar olarak, bu yazımda adanın
tarihi özgeçmişine bir kez daha değinmeyeceğim.

     Ama ada tarihinde Rum tarafının acımasız
katliamlarının adeta sembolü haline gelen Dr. Nihat İlhan’ın eşinin ve çocuklarının
24 Aralık 1963 gecesi bir banyo küvetinin içinde acımasızca katledilmelerini
simgeleyen bugün Barbarlık müzesi olarak anılan o evden bahsedeceğim.

    1974’te
Kıbrıs adasında yaşanan savaşta görev alan bölük komutanlarından birisi olarak
bundan 48 yıl önce o acılarla dolu eve ben de gitmiştim.

    O
kahredici gecenin tüm izleri bütün çıplaklığı ile ortadaydı. İnanılmaz insanlık
dışı görüntüleri barındıran, Rum çetelerinin acımasızlığını ortaya koyan bu
evin bakıcılığını, evin mal sahibi Hüseyin amca yapıyordu. Sorulan sorulara hiç
cevap vermeyen, hiç konuşmayan bu yaşlı adam; inancım odur ki, orada
katledilenlerin bir temsilcisi olarak, ziyarete gelenler için o evin açık
kalmasına sadece aracılık ediyordu. O yıl evin kapısında kırmızı boya ile
yazılmış, sadece ‘’Barbarlık Müzesi’’ yazısı vardı. Evin içi ise, o gece ne
yaşandıysa o hali ile muhafaza ediliyordu.

   Sonra yıllar yılları kovaladı!

    Rahmetli Denktaş’tan sonra onun emanet ettiği
makam/larda oturan kimileri tarihi gerçeklerin en çarpıcısına mekân olan bu
evin kapısında yazılı ‘’Barbarlık Müzesi’’ yazısını bile kaldırmak istedi!

    Ama kamuoyundan gelen tepki nedeniyle bunu
yapamadılar. Çünkü o süreç ‘’Ye Be Annem’’, ‘’AB’ye gireceğiz’’ diyerek Lefkoşa
sokaklarında bağıranların, ellerinde AB bayraklarını sallayan ‘’Birleşik
Kıbrıs’’ hayalperestlerinin dönemiydi…

    O süreçte Rum basını, Kumsal baskınında
katledilen bu şehitlerimizi Türk tarafının (TMT’nin) yaptığı yalanını söyleyecek
kadar utanmaz bir yalanı dahi öne sürdüler!

     Rumların gerçek yüzünü göremeyen, görmek
istemeyen bu kafadan bacaklılar döneminden sonra; adanın gerçekleri daha iyi
anlaşılmaya, Kıbrıs Türk Halkının tarihi hak ve hukuku daha iyi gözetilmeye
başladı.

     Çünkü KKTC yönetimine bu değerlere önem
veren yöneticiler gelmiş. Türkiye’de AB’nin Kıbrıs konusundaki gerçek yüzünü
daha iyi anlamıştı.

     Günümüze gelince; adayı ziyarete gelenlerin
mutlak surette uğradığı yerlerden birisi olan ‘’Barbarlık Müzesi’’ yine
gündemde!

      Çünkü
Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Denktaş’ın talimatı ve desteği ile yaptırılarak
2003 tarihinde açılan ve bu müzenin bahçesinde bulunan ’’Kumsal Şehitleri
Anıtı’’ artık yok!

      Yakın bir zamanda yapılan ‘’Barbarlık Müzesi
Restorasyonunun’’ ardından yapılan açılış töreninde bu anıtın olmadığı, hem
Türkiye’deki ulusal basında, hem de KKTC’deki yerel basında gündeme geldi.

      Haberin doğruluğunu teyit etmek için bu anıtın
yapımına maddi ve manevi destek veren, adadaki Volkan Gazetesi sahibi değerli
dostum Hüseyin Macit Yusuf’u aradım. Maalesef anıtın yıkıldığını teyit etti.

      Günümüzün
müzecilik anlayışına göre yeniden düzenlendiği söylenen ‘’Barbarlık Müzesinin’’
bu son halini görmedim, bilmiyorum. Mutlaka tarihi gerçeklere sadık, çok iyi
bir düzenleme yapılmıştır.

      Ancak tarihi gerçekleri yansıtan, bu amaçla
yapılan eserlerin de muhafaza edilmesinin önemine değinmek istiyorum.

     Barbarlık
Müzesinin bahçesinden kaldırılan ‘’Kumsal Şehitleri Anıtının’’ yapılması için o
günün sınırlı imkânları ile bunu başaranların örneğin; Şehit Aileleri ve Malul
Gazileri Dernek Başkanı rahmetli Ertan Ersan’ın, maddi ve manevi katkısı ile
öne çıkan Hüseyin Macit Yusuf ve destek veren diğer vatanseverlerin bu anıtın
kaldırılacağından haberlerinin olması gerekmez miydi?  

   Hele ki, rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanı
Denktaş’ın da bu anıtla ilgili yapım talimatı ortadayken…

 Değerli okur;

    Tarihe iz bırakan gerçekler, bu gerçeklerin
ortaya koyduğu değerler manzumesiyle anılır. Kimi gerçekler acılarla, kimileri
zafer günlerinin neşesi ile doludur.

     Ayrıca bu gerçeklerin yaşamasına yazılarıyla,
kitaplarıyla, dizi ve filmlerle katkı koyan, o gerçeklerin unutulmamasını
sağlayan kişilerin emeklerine saygı göstermek, onlara olan vefa borcumuzdur.

     Yazıma
son vermeden önce rahmetli Denktaş’ın anıt mezarına da değinmek isterim!

     Ölümünün üzerinden neredeyse 10 yıl geçen,
ömrünü adadığı Kıbrıs Milli Davamız ile tarihin altın sayfalarında yer alan;
halkına pırıl, pırıl bir devlet emanet eden KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf
Raif Denktaş’ın anıt mezarı ne zaman bitecek? Bu anıt mezarın günümüzdeki hali
ne durumda?

    Bu sorularım:

    Onun
hayattayken yıllar boyunca oturduğu ‘’Cumhurbaşkanlığı Makamının’’ şu andaki sahibi
başta olmak üzere; KKTC’de yaşayan herkesedir.

   Bu
soruları sormak hakkıma gelince:

   O gazi
vatan topraklarında savaşan, bu uğurda oradaki şehitliklerimize on beş vatan
evladını emanet eden bir gaziyim de ondan.

Önceki İçerik9 Eylül’ü Bakın Nasıl “Zorla” Kutlardık!
Sonraki İçerikPolis Mağdurları!
Avatar photo
1967 yılında Teğmen rütbesiyle T.S.K da göreve başladığı zaman, Kıbrıs olayları adada tüm hızıyla devam ediyor, Yunanistan’ın da desteğini alan Rum’lar; adada yaşayan Kıbrıs Türk’üne her türlü mezalimi yapıyor, gerçekleştirdikleri toplu katliamlar, uyguladıkları ekonomik ambargolarla Kıbrıs Türk Halkını adadan göçe zorluyorlardı… O dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 1960 yılında imzalamış olduğu, BM’ler tarafından da onaylanmış garantörlük anlaşması gereğince, ada da bulunan ‘Şanlı Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayında’ görev almak için defalarca dilekçe veren Teğmen Çilingir; 1974 yılının 20 Temmuz Cumartesi sabahı kendisini Kıbrıs’ta savaşın içinde buldu. Bölük komutanı olarak Kıbrıs Savaşlarının her iki safhasında da bu görevini başarıyla sürdürdü, ‘Gazi‘ unvanı ile onurlandırılarak Türkiye’ye döndü. 1974–1975, 1985–1987 yıllarında Kıbrıs’ta görevli olduğu yıllardan sonra da, adada yaşanan olayları yakinen takip eden Çilingir; 2004-2011 yılları arasında Kıbrıs Türk Kültür Derneğinin İstanbul Şubesi yönetim kurulunda da görev yaptı. Bu uzun süreçte ’mili davamız’ olarak bilinen Kıbrıs konusuna sahip çıkarak, Kıbrıs Türk Halkının kazanılmış tarihsel ve hukuksal haklarını savunmak adına değişik platformlarda görev aldı. Sempozyumlara, panellere, televizyon programlarına konuşmacı olarak katıldı, makaleler yayınladı. Yakinen takip ettiği Kıbrıs konusu başta olmak üzere, ülke meseleleriyle ilgili güncel yazılarına, konferanslarına devam etmektedir. T.S.K.’dan 1990 yılında, kendi isteği ile emekli olduktan sonra; Kıbrıs konusuyla ilgili kaleme almış olduğu; ’’Özgürlük Nefesi (K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı yayını 1995)’’, ‘’Girne’den Doğan Güneş (1997)‘’, ‘’Unutanlar Unutturulanlar ya da Hatırlayamadıklarımız (2004)’’, ‘’Elveda Kıbrıs Ama Bir Gün Mutlaka (2006)’’, ‘’Andımız Olsun ki Bu Topraklar Bizim (2007)‘’,’’Tarihten Gelen Çığlık (2010)’’, Kıbrıs ‘’Yes Be Annem’’ 2002-2016 (Eylül-2016) isimli kitaplarıyla; Ülkemizin son 65 yılında öne çıkan, yaşanmış önemli olayları anlatan: ‘’10’ların İzleriyle Türkiye (2014)’’,’’Kırılmadık Ne Kaldı?-Zaman Asla Kaybolmaz (2015)’’, ‘’Önce Vatan (Eylül 2017) isimli kitapları da bulunmaktadır… Sivil iş hayatına ‘Türkiye Sigorta Sektöründe’’başlayan Atilla Çilingir Koç YKS bünyesinde uzun yıllar görev yaptıktan sonra, halen dünyanın 18 ülkesinde hizmet veren, sağlık bilişim şirketlerinden birisi olarak ülkemizde de faaliyet gösteren; ‘’CompuGroup Medical Bilgi Sistemleri A.Ş’’ bünyesinde, görevine devam etmektedir. Pek çok üniversitenin ‘Bankacılık-Sigortacılık Fakültelerinde, Yüksek Okullarında, vermiş olduğu seminerler, konferanslar ile sektöre bu yönde de hizmet vermeye devam eden Çilingir’in: Sigorta sektöründe 27 yıldan beri vermiş olduğu hizmetlerini anlatan; ‘’Sigortalı Hayatın Gerçekleri’’ (2012) isimli bir kitabı daha bulunmaktadır. Atilla Çilingir; bugüne değin kitaplarından elde etmiş olduğu telif gelirleriyle; Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında: 2010 yılında ‘K.K.T.C Lefkoşa Şehit Aileleri ve Malul Gazileri Derneğine’ ‘Tarihten Gelen Çığlık’ isimli kitabının telif gelirini bağışlamış, 19 Şubat 2012’de Van’da yaşanan büyük depremden sonra Van’ın Muradiye İlçesi Akbulak Köyü İ.M.K.B. (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) Yatılı Bölge İlk Öğretim Okulunda içinde 20 adet bilgisayarı bulunan ve kendi adını taşıyan bir BT (bilgi teknolojisi) sınıfı açmış. 02 Haziran 2017 tarihinde de Samsun’un Tekkeköy ilçesi Büyüklü İlköğretim okulunda da adını taşıyan, içinde 2500 kitabı, 2 adet bilgisayarı bulunan bir kütüphanenin açılışını sağlamıştır.