Bir Nebze İnsan (7)

105

     Allah’ın kudreti
insanı; çok daire ve alanlara karşı alâka ve ilgi duyacak bir vaziyet / durumda
yaratmıştır. En küçük ve en hakir bir dairede; insana, eli yetişebilecek kadar
bir ihtiyar / tercih, irade ve isteklerine göre hareket edebilme kabiliyet ve
yetisi, iktidar / bir şeyi gerçekleştirecek güç ve kuvveti vermiştir.

    Ferş / yeryüzünden
arşa / göğün en yüksek katına, ezelden ebede kadar en geniş daire ve alanlarda
insanın vazifesi / görevi; yüzünü Allah’a çevirmek; O’ndan aldığı kabiliyet,
beceri ve edindiği imkânlar nispetinde, O’nun gösterdiği çerçevede, kendisine
düşen mes’uliyet ve sorumluluğu lâyığı veçh ile / en uygun şekilde yerine
getirmesini bilmektir.

x

     Dünyada görülen,
bilhassa / özellikle nebatî / bitkisel ve hayvanî / hayvansal hayatlarda /
canlılarda; müşahede edilen / gözlemlenen ademler / yokluklar ve idamlar / yok
oluşlar; tebeddül / başkalaşım ve değişim, emsal ve benzerlerinin
yenilenmesinden ibarettir.

     İmanlı / inançlı
insanlara göre; zeval / yok olma ve firakın / ayrılığın acısı değil; yerlerine
gelen emsal ve benzerleriyle, visalin / kavuşmanın lezzeti hâsıl oluyor /
meydana geliyor. 

     Öyle ise, imana
gel ki, elem / maddî-mânevî ıztıraptan emin olup, güvene kavuşasın. Kadere
teslim ol ki, selâmette kalasın / korku ve endişelerden uzakta bulunasın.

x

     Bu arz küresi /
dünya misafirhanesi; insanların mülk ve malı değildir. Ancak insanlar; amele /
işçi gibi, o misafirhanenin çeşit çeşit işlerinde ve tezyinatında / süs ve
süslemelerinde çalışırlar.

     Eğer arz küresine
/ dünyaya, hariçten / dışından yabancı birisi gelse; misafirhanenin bir mu’cize
/ yapmakta insanların âciz kaldığı, harika bir yer olduğunu görür. İnsanların
da âciz, fakir ve muhtaç olduklarına dikkat ederse, anlar ki:

     Bu insanlar, bu
dünyaya sahip ve onu yapabilecek bir iktidar ve güçte değiller. Ancak böyle
harika bir masnuun / sanatla yapılmış varlığın Sânii / yapıcısının da,
mu’ciznüma / mu’cize gösteren bir Sanatkâr olduğuna kat’iyet / kesinlikle
hükmeder.

     Ve demek ister ki:
Bu insanlar, o Ezelî Sultan’ın makasıdına / maksat ve gayelerine çalışan amele
ve işçilerdir. Yine hükmedecektir ki, bu ameleler, aldıkları ücretlerinden
maada / başka bu dünyadan bir şeye malik ve sahip değiller.

     Ve keza / yine, o
çiçeklerin; hayat sahibi canlılara karşı gösterdikleri teveddüt / sevgi, tahabbüp
/ muhabbet ve tebessüm / gülümsemelerine dikkat eden anlar ki,

     Bir Hakîm-i Kerîm
/ ikram ve ihsanı bol, her işi fayda ve gaye gözeterek yani hikmetle yapan
Allah tarafından misafirlerine;

     Hizmetle muvazzaf
/ vazifelendirilmiş ve görevlendirilmiş birtakım hedâyâ / hediyeler ve behayâ /
güzellik, iyilik ve ihsanlardır ki,

     Sâni / sanatla
Yaratan ile Masnu / sanatla yaratılmış arasında bir tearüfe / tanışmaya, bir
tahabbübe / sevgiye vesile / vasıta ve aracı olsun.

x

     Ey nefis! Sen her
bir eserde Müessir / eser ve iz bırakan Allah’ın azametini / büyüklüğünü görmek
istiyorsun. Fakat haricî / dışa ait olan mana ve anlamları, zihnî / zihinle
ilgili manalarda arıyorsun.

    Esma-i Hüsna’nın /
Allah’ın güzel isimlerinin her birisinde; bütün esmanın / isimlerin şuaatını /
şua, ışın ve parıltılarını görmek istiyorsun.

     Her bir lâtifenin
/ kalbe bağlı hassas bir duygunun zevkiyle; bütün letaif / güzellik ve
inceliklerin zevklerini zevk etmek istiyorsun.

     Her bir hisse tâbi
olan / uyan işleri ve hacetleri / ihtiyaçları ifa ederken / yerine getirirken,
bütün hislerinin işlerini beraber görmek istiyorsun.

     Bundan dolayı da,
evham / vehim, zan ve kuruntulara maruz kalıyor / bunların da, etkisinden bir
türlü kurtulamıyorsun.

Önceki İçerikMazide Kalan Türkiye-6-
Sonraki İçerikRahmetli Hocalarımız Prof.Dr. Amiran Kurtkan Bilgiseven ve Prof. Dr. Mehmet Eröz Ağabeyimiz
Avatar photo
1944 yılında İstanbul'da doğdu. 1955'de Ordu ili, Mesudiye kazasının Çardaklı köyü ilkokulunu bitirdi. 1965'de Bakırköy Lisesi, 1972'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun oldu. 1974-75 Burdur'da Topçu Asteğmeni olarak vatani vazifesini yaptı. 22 Eylül 1975'de Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki Dicle Öğretmen Lisesi Tarih öğretmenliğine tayin olundu. 15 Mart 1977, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Osmanlıca Okutmanlığına başladı. 23 Ekim 1989 tarihinden beri, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Yakınçağ Anabilim Dalı'nda Öğretim Görevlisi olarak bulundu. 1999'da emekli oldu. Üniversite talebeliğinden itibaren; "Bugün", "Babıalide Sabah", "Tercüman", "Zaman", "Türkiye", "Ortadoğu", "Yeni Asya", "İkinisan", "Ordu Mesudiye" ve "Ayrıntılı Haber" gazetelerinde ve "Türkçesi", "Yeni İstiklal", "İslami Edebiyat", "Zafer", "Sızıntı", "Erciyes", "Milli Kültür", "İlkadım" ve "Sur" adlı dergilerde yazıları çıktı. Halen de yazmaya devam etmektedir. Ahmed Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefası'nı sadeleştirmiş ve 1981'de basılmıştır. Metin Muhsin müstear ismiyle, gençler için yazdığı "Irmakların Dili" adlı eseri 1984'te yayınlanmıştır. Ayrıca Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nce hazırlattırılan "Van Kütüğü" için, "Van Kronolojisini" hazırlamıştır. 1993'te; Doğu ile ilgili olarak yazıp neşrettiği makaleleri "Doğu Gerçeği" adlı kitabda bir araya getirilerek yayınlandı. Bu arada, bazı eserleri baskıya hazırlamıştır. Bir kısmı yayınlanmış "hikaye" dalında kaleme aldığı edebi yazıları da vardır. 2009 yılında GESİAD tarafından "Gebze'de Yılın İletişimcisi " ödülü kendisine verilmiştir.