İbnülemin Mahmud Kemal İnal ve Eserleri – 24

115

Hezâr gıbta o devr-i kadîm efendisine

 Ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine

 

Hakkında Yazılanlar-6

Prof. Dr. FÂRUK KADRİ TİMURTAŞ

Türk ilim ve
irfânına bir ömür boyunca yaptığı sonsuz hizmetlerle münevver muhitin derin
saygı ve hayranlığını toplayan büyük üstad İbnülemin Mahmud Kemal de ebediyete
intikal etmiş bulunuyor.

İbnülemin
Mahmud Kemal, kelimenin tam ve hakîkî mânâsı ile bir üstad, nevi şahsına
münhasır, pek mühim bir ilim ve fikir adamımızdı. Târih, tercümeihal ve
kitâbiyat sâhalarındaki engin ve derin ihtisâsı ona ilim âleminde yüksek bir
mevki kazandırmış ve Avrupalı müsteşriklerce de tanınmasına sebep olmuştu.
Memleketimizde bugün kendi vâdîsinde eşi ve benzeri bulunmayan bir âlimdi. İlim
ve kalem erbâbının en büyüklerinden olan üstad, kendi sa’y ve gayreti ile
yetişmiş kimselerdendi. Bâzı mekteplere ve mederese derslerine devam etmiş ise
de hiçbirinden şehâdetnâme almamış, daha ziyâde Mehmed Âkifin babası Tâhir Hoca
ve Trabzonlu Hüsnü Hoca gibi değerli zatlardan ders görerek tahsil-i ulûm
etmiştir. Küçük yaşta eser telifine başladı ve matbûâta intisap etti; bir
taraftan da devlet hizmetine girdi. Bütün hayâtı memlekete ve onun irfânına
hizmetle geçti. Maddî, mânevî bütün müktesebat ve mahfûzâtını memleket
maârifinin yükselmesi için cömertçe sarfederek pek mühim eserler vücûda getiren
İbnülemin Mahmud Kemal, bununla iktifâ etmemiş, yüksek değerdeki kütüphânesini
üniversiteye bağışlamak âlicenaplığını da göstermiştir.

En mühim
eserleri: Târih ve biyografiye âit olan Şeyhülislâm Yahya, Ârif Hikmet ve
Leskofçalı Galip Dîvanları mukaddimeleri ile Tuhfe-i Hattatin ve Menâkıb-ı
Hünerverân mukaddimeleri. Tâ- rihçe-i Evkaf ve Terâcim-i Ahvâl-i Nüzzâr ve
bilhassa Son Asır Türk Şâirleri (Kemâlü’ş-Şuarâ) ve Osmanlı Devletinde Son
Sadrıâzamlar (Kemâlâ’s-sudûrf’dır. Üstün zekâ, hârikulâde hâfızâ,
görüşlerindeki derinlik ve nüfuz, kılı kırk yaran müdekkiklik, yorulmak
bilmeyen çalışma, en büyük noktalara dikkat, anlayış ve anlatıştaki mümtâziyet,
isâbetli tahlil ve tenkitler ve müstesnâ üslûp gibi meziyetlerin bir arada bulunuşu,
İbnülemin Mahmud Kemal’in eserlerine pek yüksek değer vermiştir.

İbnülemin’in
târihçiliğini lâlettâyin bir târihçilikle karıştırmamak lâzımdır. O bizzat
yaşadığı, bildiği devirlerin târihini yazan bir âlimdir. Hazır menbâlara
konmamış, devamlı fedakârlık ve uğraşmalarla mecmualar ve târihî vesikalar
temin etmiş, birçok târihî şahsiyetlerle görüşmüş, bunların neticesinde elde
ettiği mâlûmâtı tesbit etmek sûretiyle eserler vücûda getirmiştir. Böylece
kendi telifâtı en değerli mehaz ve kaynak olmak mâhiyetini kazanmış bulunuyor.

İbnülemin, son
asır târihimizi en iyi bilen müverrihimizdi. Hayâtındaki tesâdüfler ve şartlar
kendisine birçok imkânlar verdi. Mühürdar Mehmed Emin Paşa’mn oğlu bulunuşu,
çocuk yaşından îtibâren ilmen ve mevkien büyük kimselerle temas etmesine vesîle
olduğu gibi; uzun müddet Sadâret Mektûbî Kalemi ve Eyâlât-ı Mümtâze ve Muhtâre
kalemi müdürlüklerinde bulunması birçok mühim mesele ve vak’ayı işitip
bilmesine ve elinden pek çok evrak ve vesikanın geçmesine sebep oldu. Ayrıca
Sultan Abdülhamid’in cülûsundan hâl’ine kadar hârici ve dâhili vak’aları ihtivâ
eden Yıldız evrâkının tasnifi işine memur edilmesi, evrâkın büyük bir kısmını
görmesini ve pek çok faydalanmasını temin etti. İyi bir târihçi -bir bakıma-
devrinin hâdiselerini iyi gören, iyi anlayan ve anlatan kimse demektir. İşte
İbnülemin’in eşsizliği bu noktadan ileri gelmektedir. O, devrini, muhitini,
etrâfındaki insanları, hâdiseleri çok iyi görmüş ve çok iyi anlamıştır. Bunları
iyice muhâfaza etmesini bilen üstad, en iyi şekilde anlatmasını da bilmiştir. ‘Osmanlı Devrinde Son Sadrıâzamlar
yalnız sadrıâzamların terceme-i hâlini aydınlatan bir kitap değil, aynı zamanda
o devirlerin târihine ışık tutan müstesnâ bir eserdir.

İbnülemin
Mahmud Kemal, şahsiyetlerin portresini çizmekte erişilmez bir muvaffakiyet
göstermiştir. Sadrıâzam Said Paşa’ya dâir monografisi ayarında bir eser,
şimdiye kadar memleketimizde yazılmamıştır. Bir kimseyi şahsiyet ve mizâcmın,
rûhiyat ve karakterinin bütün teferruat ve çizgileri ile bu kadar canlı anlatan
bir biyografi kitabına kolayca rastlanamaz sanıyoruz.

Fatin Efendi
tezkiresine zeyl olarak meydana getirilen ‘Son
Asır Türk Şâirleri
’, şuarâ tezkirelerimizin maddeten ve mânen en büyüğüdür.
Eski tezkirecilerimiz, şâirlerin hayâtından kısaca ve çok defa müphem şekilde
bahseder, husûsiyetleri üzerinde hemen hemen hiç durmaz, san’atları hakkında
hüküm verirken de klişeleşmiş tâbirler kullanırlardı. Âşık Çelebi gibi istisnâ
teşkil edenlerin, tanıyıp bildikleri şâirler hakkında hikâye ve vak’alar ve
lâtifeler naklettikleri görülmekle berâber, şahıs portreciliğinin en
muvaffakiyetli örneğini gene ve yalnız Son Asır Türk Şâirlerinde bulmaktayız.
Tercümeihaller en doğru şekilde tesbit edildiği gibi, husûsiyetler de tasvir ve
müşâhedeler, fıkralar ve nükteler, hikâye ve hâdiseler nakledilerek en esaslı
noktaları ile anlatılmıştır. Son Asır Türk Şâirlerinin bir husûsiyeti de
-müellifinin de söylediği veçhile- içindeki zevâtın tercümeihâllerinden
birçoğunun kendi ağızlarından dinlenerek vücûda getirilmiş olmasıdır.

Eserlerinin Husûsiyetleri:

İbnülemin’in
eserleri yalnız ilim bakımından değil, edebiyat bakımından da çok
ehemmiyetlidir ve büyük değerler taşır. Üstâdın çok orijinal bir üslûbu vardır.
Bu üslûp, istidratlarla yer yer süslü, ince ve nükteli, dikkatli ve zekî, çok
zarif bir üslûptur. Yazılarındaki lezzet ve safâ, konuşmasında da aynen
mevcuttu. Hoşsohbet, meclisârâ, latîfegû ve nüktedan bir zat olan İbnülemin,
dinleyenlere zevkbahş olan ince nükteleri ve iğneli sözleri ile de meşhurdur.
Kendi tabiatını ‘mizâcım asabî, teessürüm
şedid, kalbim rakik, intikal ve infialim serî
’ sözleri ile tasvir
etmektedir. Sohbet sırasında anlattığı ilmî bahisler, ilminin yalnız satırda
olmayıp sadırda ve hâfızada da mevcut bulunduğunu gösteriyordu. Bu bakımdan
üstâda ‘canlı kütüphâne idi’ demek
hiç de yersiz sayılmaz. İbnülemin Mahmud Kemal’in zengin bir kütüphâne, nefis
levhalar ve antika eşyâ ile müzeyyen evi eskiden beri ilim, edeb ve san’at
erbâbının mecmâı olmuş ve bir encümen-i dâniş mâhiyeti kesbetmişti. Süleyman
Nazif merhum ve arkadaşları tarafından ‘Dârü’l-Kemâl
adı verilen bu evde, yıllar yılı mûsikî ve sohbet geceleri tertip edilmiştir.
Bu toplantılar bütün müdâvimler, bilhassa gençler için çok istifâdeli ve
istifâzalı olmuştur.

Yarım Kalan Eserleri:

Ömrünü Türk
irfâmna hizmete vakfeden İbnülemin, son olarak ‘Son Asır Türk Hattatları’nı neşretmişti. Basılmamış eserleri
arasında mûsikî üstadlarından bahseden ‘Hoş
Sadâ
’ adlı mühim bir kitap da vardır. İlim ve irfânını çalışkanlığı, nâmus
ve istikâmeti, fazileti, necâbeti, Müslümanlığı, hamiyyeti, millet ve
vatanseverliği ile bütün yeni nesillere numûne-i imtisal olan İbnülemin Mahmud
Kemal, sâlih ve kâmil bir zattı. Fazilet ve irfânın mücessem bir timsâli olan
üstad, nâmını ebediyete kadar yâdettirecek eserleri ile kendi heykelini kendisi
rekzetmiş bulunuyor.

Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş: (1925-1983) İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Bitirdiği
bölüme öğretim üyesi olarak girdi. Dilci, edebiyat târihçisi ve yazar.
Eserlerinden bâzıları: Mehmet Akif ve Cemiyetimiz (1962), Ali Şir Nevai’nin
Türk Diline Hizmetleri (1962), Dil Dâvâsı ve Ziya Gökâlp (1966), Târihî Türkiye
Türkçesi Araştırmaları (1972), Türkçemiz ve Uydurmacılık (1977), Uydurma Olan
ve Olmayan Kelimeler Sözlüğü (1979), Dil Dâvâsı (1981).

Allah Makamını Cennet Eyleye

FEHİM FIRAT

Açık yürekli,
doğru sözlü âlim

Asâlet ve
necâbeti, nâmusu, istikâmeti ve ilm ü fazileti ile mâruf âlim ve mütefekkirimiz
İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ı kaybetmiş bulunuyoruz. O’nun ölümüyle insanlık
âlemi büyük bir evlâdından daha mahrum kalıyor. Bu elim ziyâdan duyduğumuz acı
çok derindir.

İbnülemin
Mahmud Kemal, kendi ilim ve şahsiyetini, bizzat kendi yorulmaz gayret ve
sebâtı, merâkı, çok kuvvetli hâfızası, zekâ ve kabiliyeti, resânet-i ahlâkiyesi
ile vücûda getirmiş ve tanınmış açık yürekli, doğru sözlü bir ilim adamımızdır.
Yakın târihimize derin vukufu ve kuvvetli kalemi ile meydana getirdiği târihî
ve edebî eserleri sâyesinde ilim ve irfan âlemimize büyük hizmeti sebketmiş
erbâb-ı kemâl ve fudalâdandır. Türk edebiyâtı ve Türk târihindeki selâhiyeti
bütün dünyâca tanınmıştır.

Genç yaştan
îtibâren intisap ettiği memûriyet hayâtında da resmî vazifesini Kemâl-i iffet
ve nâmus ile îfâ etmiş, yüksek rütbelere ulaşmıştır.

*Sadâret
Mektûbî Kalemi Müdürü, *Eyâlât-ı Mümtâze ve Muhtâre Müdürü, *Müdevvenât-ı
Kânûniye Kalemi Müdürü, *Takvîm-i Vakâyî Müdürü, *Dîvân-ı Hümâyun Beylikçisi,
*Vesâik-i Târihiye Tasnif Heyeti Reisi olmuş ve nihâyet Evkaf Müzesi
Müdürlüğünden tekaüde ayrılmıştır. Evkâf-ı İslâmiye Müzesi’ni, yâni şimdiki
adıyla Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’ni kuranlar arasında çalışmış, Türk Târih
Encümeni üyeliğinde, Asâr-ı Müfide Kütüphânesi heyetinde hizmetleri olmuştur.

Mütevâzı ve
münzevî bir hayat

Memûriyet
hayâtından bahsederken kendisi ‘her
şeyin, her işin müşkülü öteden beri bana isâbet eder. Bu benim için nasîb-i
ezelîdir
’ der. Fakat her işin müşkülünü yenmek azim ve iktidârını dâima göstermiş,
memleket ve milletine uzun seneler kıymetli hizmetlerde bulunmuştur.

O’nun daha
büyük hizmeti, çok ciddî ve uzun birer tetkik mahsûlü olan ve kendine has
üslûbu ile yazılmış bulunan târihî ve edebî eserleriyle fikir âlemimize ve
Millî Kütüphânemize kazandırdığı kıymetlerdir.

Onun en büyük
zevki küçük yaşlardan îtibâren okumak ve yazmak olmuştur. Bu yaşlarda gazete ve
mecmualarda yazıları intişar etmiştir. İlk rahle arkadaşı büyük şâir Mehmet
Âkif’le şiire başlamıştır. Eyyâm-ı şebâbetten beri iptilâ derecesinde sevdiği
şeylerden biri de mûsikî olmuştur. Bu sevginin mütezâyiden devam edip gittiğini
ifâde eder ve uzun yıllar muntazaman Pazartesi günleri evinde meşhur mûsikî
gecelerini tertiplerdi. O ‘Huzûz-ı
nefsâniyesini
’ yalnız bu faâliyetleriyle tatmin ederdi. Çok mütedeyyin,
menâhîden muhteriz, teessürü şedit, kalbi rakik, intikal ve infiali seri bir
zattı. Mütevâzı ve münzevî yaşardı.

İbnülemin
kütüphânesi

İbnülemin için
eline geçen para ile kitap almak kendi ifâdesiyle ‘En doyulmaz bir safâ’ teşkil etmiş ve bu sevginin mahsûlü olarak
bir kitap ve yazı hazînesi vücûda getirmiştir. Bu büyük adam, işte bu gözbebeği
gibi sevdiği, ‘Benim bütün maddî varlığım
kitaplarımdan, yazılarımdan ibârettir
’ dediği ve maalesef muhtelif
târihlerde yangınlar ve işgal zamânında yağma gibi âfetlere uğradığını görmek
acısına katlandığı bu hazînesini, en emin ele teslim etmek ve nesillerin bu
varlıktan müstefid olmasını sağlamak emeliyle, üniversitemize bırakmıştır.

Evvelâ 1949’da
ölümüne bağlı olarak vasiyet ettiği bu kitap, yazı ve mecmuaları için, 1952’de
vefâta kalmamasını arzu ederek vasiyetnâmesine gerekli şerhi verdirmiştir.

‘İbnülemin
Mahmud Kemal Kütüphânesi’, vaz’ ettiği (koyduğu) şarta uyularak üniversitede
müstakil bir şekilde tesis edilmiştir. Böylece tesellüm edilen maddî ve mânevî
kıymeti çok büyük, 4000 cilt kitap ve 400 yazı, merkez binâda Tıp Târihi
Enstitüsü yanında ayrılan salonda bizzat kendisi tarafından yerleştirilmiş ve
hıfzolunmuştur. Bu eserlerin yüzde seksenini eşsiz yazma kitaplar teşkil etmektedir.
Sonradan bâzı gazete koleksiyonlarını, elbise, nişan, resim ve diğer birkaç
kıymetli eşyâsını da getirip burada dolabına koymuştur. Geçen yıl bu salonun
yanındaki odanın da kendilerine bırakılmasını istemesi üzerine tahliye ve
tanzim edilerek arzuları yerine getirilmiştir. Maksatları evdeki yazı ve
levhaları ve târihî oda takımlarını buraya nakletmekti.

Üniversitede
jübile

1953 Mart’ında
üniversite gençliği kendisi için bir jübile tertiplemiştir. Bu türlü merâsimi
arzu edenlerden olmamış ‘Meslek ve meşrebim
böyle şeylere mânidir
’ demekle berâber gençliğin umûmî arzusuna muhâlefeti
de doğru görmemiştir. O gün kendileri hakkında muhabbet ve hürmet dolu
takdirkâr ve sitâyişkâr konuşmalar olmuş, kendisi dinlenilmiş, böylece
unutulmaz bir İbnülemin günü yaşanmıştır.

İbnülemin
Mahmud Kemal her gün muntazaman kütüphânesine gelir ve saatlerce burada
çalışır, kendisinden bir şey sormak, öğrenmek için gelenleri burada kabul eder.
Âdetâ üniversitemizin kendisine has bir fikir köşesini teşkil ederdi.

O’nun son günlerine
kadar muhâfaza ettiği büyük ilim ve çalışma aşkı bu yuvanın yaşlısına gencine
örnek olurdu. O bütün üniversite âilesi tarafindan lâyık olduğu müstesnâ
hürmeti gördü, hepimiz için şefkatli ve faziletli bir büyük, aramızda yaşayan
bir târih oldu. Şüphe etmiyorum ki mânevî varlığı dâima kalplerde ve dimağlarda
yaşayacak, gelecek nesillere de intikal edecek olan aziz hâtırası büyük
kıymetini, örnek vasfını dâima muhâfaza edecektir.

Bizler bugün
O’nu çok sevdiği aziz kütüphânesini son ziyârete getirmiş, yüreklerimizden
taşan muhabbet, hürmet ve tâzim hisleriyle tabutu önünde toplanmış bulunuyoruz.

Üniversitemiz
nâmına ve en tâzimkâr hislerimin heyecânı içerisinde bu büyük ve asil insanın
nâşı önünde hürmetle eğiliyorum. Allah makamını cennet eyleye.

 

İbnülemin Mahmud Kemal

AHMET KABAKLI

Biliyor
musunuz ki kütüphânelerimizin hâlâ en hacimli ve bugüne kadar tek noktası
yalanlanmamış eserlerinin sâhibi İbnülemin Mahmud Kemal Bey’dir? Son Asır Türk
Şâirleri (Son baskı, 1970), Son Sadrıâzamlar, Son Hattatlar ve Hoş Sadâ v.s.
Hepsi de dalında kaynak kitaplardır.

İbnülemin
Mahmud Kemal, öğrencilik günlerimizde, ünlü serpûşu ve hırkası ile ilmi,
san’atı, nükteyi, sohbeti ve otoriteyi simgeleyen bir kutuptu. Mükrimin Halil
Bey, Kâzım İsmâil Gürkan, Hakkı Süha Gezgin ve daha niceleri O’nun etrâfinda
pervâne idiler. Mûsikîde de öyle: Yalnız Subhi Ezgi gibi zamânın üstadları
değil, Nevzat Atlığ, Alâeddin Yavaşça, Necdet Yaşar gibi bugünkü üstadlar da
meclisine devam ederlerdi.

O’nu ne kadar
anlatsak, o zamanki genç dostu, Tâha Toros kadar anlatamayız. 29 yıl konağına
devam etti. Nice olayı ve hâtıraları, belgeleriyle tesbit etti. Sayın Kültür
Bakanlığından önemle ricâ ederim:

Tâha Toros
Bey’den bir İbnülemin M. Kemal kitabı istensin ki; bir devir aydınlarını târih
aynasında gösteren nükteli, hareketli, ilim, tefekkür, titizlik dolu bir eser
çıksın ortaya.

Sultan İkinci
Abdülhamid Han’ın 1909’da hal’i fâciasından sonra İttihatçılar ‘En nâmuslu târihçimizdir’ diyerek, eski
evrâkı düzenlemek üzere ‘Yıldız Tasnif Heyeti’nin başına İbnülemin Bey’i
getirmişler. ‘Babasının, kardeşinin
jurnali olsa bile kayda geçer’
demişler. Fakat az zamanda, getirdiklerine
pişman olmuşlar. Çünkü bizzat İttihatçıların (meselâ Hüseyin Câhit Yalçın’ın
v.s.) Pâdişâha verdiği jurnalleri ortaya çıkmış.

Bunları ne yapayım?’ diye Talat Paşa’ya
sormuş. ‘Getir bana!’ demiş sadrıâzam
ve getirdiği belgeleri, pek tabiî yok etmişler.

İşte bunun
için İbnülemin, onların getirdiği 1908 Hürriyetine hiç ısınmadı. ‘Hürriyet îlânı’ demez, ‘Hâriyet (yâni eşeklik) îlânı’ derdi.
Nasıl ki Cumhûriyet’ten sonra, milletin başına getirilen bâzı soyguncu, dili
yoksullaştırıcı, câhilce hareketlere de İnkılap değil (Gençlerin söyleyişine benzeterek) İnkilap (yâni kelp’leşme)
denilmiştir.

Ahmet Kabaklı: (1924-2001) İstanbul Üniversitesi Türkoloji
bölümünden mezun olduktan sonra liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı. Türcüman
ve Türkiye gazetelerinde köşe yazıları ile tanındı. Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nden diploma aldı, Türk Edebiyatı Vafı’nı kurdu. 5 ciltlik Türk Edebiyatı
başta olmak üzere 50 civârında kitabı yayınlandı. 

Önceki İçerikSırtlanların Yoluna Kurulu Çadır
Sonraki İçerikGüncel mi Dediniz?
Avatar photo
28 Kasım 1938 tarihinde Bafra’da doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu şehirde bitirdikten sonra Ankara Ticaret Lisesi ve Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde okudu. İş hayatına Ankara’da muhasebeci olarak başladı. Ankara ve Karabük’te; muhasebeci, mali müşavir ve profesyonel yönetici olarak devam etti. İstanbul’da, demir ticareti ile meşgul oldu. SSCB’nin dağılmasından sonra Türk Cumhuriyetlerinde sanayi yatırımları gerçekleştirmek üzere çok ortaklı şirket kurdu. Şirketin murahhas azası olarak Azerbaycan’da ve Kırım’da tesis kurup çalıştırdı. 2000 yılında işlerini tasfiye etti. İş hayatı ile birlikte yazı hayatı da devam etti. İlk yazısı 1954 yılında Bafra’da yayımlanmakta olan Bafra Haber Gazetesi’nde başmakale olarak yer aldı. Sonraki yıllarda İlhan Egemen Darendelioğlu’nun Toprak Dergisi’nde, Son Havadis ve Tercüman gazetelerinde yazıları yayımlandı. Türk Ocakları Genel Merkezinin yayımladığı Türk Yurdu dergisinde yazdı. İslâm, Kadın ve Aile, Yörünge, Ufuk, Emelimiz Kırım, Papatya, Tarih ve Düşünce, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Sağduyu, Orkun, Kalgay, Bahçesaray, Türk Dünyâsı Târih ve Kültür, Antalya’da yayımlanan Nevzuhur, Kayseri’de yayımlanan Erciyes ve Yeniden Diriliş, Tokat’ta yayımlanan Kümbet, Kahramanmaraş’ta yayımlanan Alkış dergilerinde, Dünyâ ve Kırım’da yayımlanan Kırım Sadâsı gibi gazetelerde de imzasına rastlanmaktadır. Akra FM radyosunda haftanın olayları üzerine yorumları oldu. 1990 – 2000 yılları arasında (haftada bir gün) Zaman Gazetesi’nde köşe yazıları yazdı. Hâlen; Önce Vatan Gazetesi’nde, yazmaktadır. Oğuz Çetinoğlu; Türk Ocağı, Aydınlar Ocağı, ESKADER / Edebiyat, Sanat ve Kültür Araştırmacıları Derneği ve İLESAM / Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sâhipleri Meslek Birliği Üyesidir. Yayımlanmış Kitapları: 1- Kültür Zenginliklerimiz: (2006) 2- Dört ciltte 4.000 sayfalık Kronolojik Tarih Ansiklopedisi: (2008 ve 2012), 3- Tarih Sözlüğü: (2009), 4- Okyanusa Açılan Kapılar / Tefekkür Mayası Röportajlar: (2009). 5- Altaylardan Hira’ya Türk-İslâm Dostluğu: (2012 ve 2013), 6- Bilenlerin Dilinden Irak Türkleri: (2012), 7- Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu: (2013), 8- Türkmennâme / Irak Türkleri Hakkında Bilmek İstediğiniz Her Şey: (2013). 9- Türklerin Muhteşem Tarihi: (Nisan 2014 ve Nisan 2015) 10- 115 Soruda Türk İslâm-Âlimi Mâtüridî (Röportaj): 2015) 11- Cihad – Gazi – Şehid: Kasım 2015. 12-Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı (2016 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 13-Her Yönüyle Kâzım Karabekir (2017 Mehmet Şadi Polat ile birlikte) 14-Dil ve Edebiyat Dergisi / İlk 100 Sayı Bibliygorafyası (2017 Mehmet Şâdi Polat ile birlikte) 15-Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî (2018), 16-Âyetler ve Hadisler Rehberliğinde Kutadgu Bilig’den Seçmeler (2018), 17-Edib Ahmet Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık (2018), 18- Büyük Türk İslâm Âlimi Mâtürîdî (2019), 19-Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugati’t-Türk (2019). 20-Duâ / Huzura Açılan Kapılar. (2019) 10-Yesevi Yayıncılık, 12-Yakın Plan Yayınları, 13-Boğaziçi Yayınları, 14-Dil ve Edebiyat Dergisi, diğer kitaplar Bilgeoğuz Yayınları tarafından yayımlanmıştır.