Eserleri –
14
Türk Edebiyatı
Dergisi – 4
Türk Edebiyatı Dergisi 2022 yılına 579 sayı
ile Serhat Kabaklı’nın sâhipliğinde, İmdat Avşar’ın Genel Yayın Yönetmenliğinde
girdi. Bu sayı ile dergi. 50. yaşını idrak ediyordu.
Şubat 2022’de 580. sayı okuyucu ile buluştu.
Kapaktan tanıtımı yapılan yazılar ve yazarları: *Millî Edebiyatımızın Kalesi
Türk Edebiyatı Dergisi 50 Yaşında: M. Mehdi Ergüzel. *Ahmet Kabaklı’nın İlk
Şiirleri: Tahsin Yıldırım. *Almanya Mektupları / Sürgünde Bir Mezar ve Mustafa
Çokay: Orhan Aras. *Şiir ve Düşünce: Kâzım Yetiş. *Kafka ve Soljenitsin’de
Totalitarizm / Şato ve Gulak: Akşın Yenisey. *Günay Karaağaç’ın Terkçe
Verintiler Sözlüğü: Vahit Türk. Söyleşi: Mustafa İsen ve Tuba Işınsı Durmuş ile
‘Kılıcın ve Kalemin Sultanları’
Kitabı Üzerine / Konuşan: Bilâl Güzel.
Diğer kalem ürünleri ve yazarları: *Son Gün:
Ahmettahsin Erdoğan. *Dik Durma: Hüzeyme Yeşim Koçak. *Şâir Sözü Yalandır:
Cemal Kurnaz. *Dostoyevski’nin ‘Suç ve Cezâ Romanının Şerhi 2: Zeki Özdemir.
*Toprağın Terbiye Ettiği Bir Güzel adam / Günay Karaağaç: Özkan Öztekten. *Ben
Bilal Hadi: Özsan Koban. *Nurettin Topçu / Sorumlu Bir Öğretmen, Akademisyen,
Fikir Adamı, Filozof, Yazar: Şaban Kumcu. *Fotoğraf (Hikâye): Zübeyde Andıç.
*Perde (Hikâye): Yıldırım Türk. *Kayıp Miras (Deneme): Sultan Polat.
Derginin bu sayısındaki şiirler: Şâdi Oğuzhan, Rıdvan Yıldız, Celâlettin Kurt, Selim Tunçbilek, Mehmet Baş, Aysel Hanlarkızı ve Mahmut
Bahar’ın kalem ürünleriydi.
İsmail Tuna, Tayfur Özer, Mehmet Menderes,
Ali Çeviksoy, Emrah Aydemir tarafından hazırlanan ‘Kitaplık’ sayfasında tanıtımı yapılan kitaplar ve yazarları:
*Mâveraü’-Nehr’in Sosyal ve İdârî Yapısı (8-12. Yüzyıllar) (Selenge Yayınları):
Sinan Şâhin. *Batarya İle Ateş: Süleyman Nazif (Ötüken Neşriyat):
İmparatorluklararası Türkler (1856-1914): James H. Meyer. Tercüme: Renan Akman (Türkiye
İş Bankası Yayınları) *Türklerle Berâber / Osmanlı Cephelerindeki Avusturya
Askerî Birlikleri 1914-1918: Emre Saral ve İsmail Tosun Saral (Kronik Kitap)
*Osmanlı Manzum Hadis Edebiyatı: Dr. Mustafa Yüceer. (Türkiye Diyânet Vakfı
Yayınları)
Derginin; ‘Ajanda’ başlıklı sayfalarında: Mehmet Konuk; İranlı şâir Füruğ
Ferruhzad’ın sahnelenen oyunu, Samet Lüleci ise ‘İstanbul’dan Bizans’a Yeniden
Keşfin Yolları’ isimli sergi hakkında bilgi veriyor.
AHMET
KABAKLI HOCA’NIN 2 ŞİİRİ
FATİH SÖYLER
Ferman eylerim şan ile
Şehitlerim at üstüne
Ceng-olunsun hengâm ile
Şer kırılsın düşman deyû
Ta be zaman sefer olsun
Şafaklar rengi kan ile
Allah’ın seher be seher
Gökyüzünden mavilikler
Yüklenen kemer be kemer
İnşa edin iman ile
Söylenesiz insan deyû
Yurduma nur bahşeylerim
Yeşil vatanlar süsüdür
Evliyalar görgüsüdür
Türk’e gurur bahşeylerim
Karanlık çevrem dışıdır
İrfan ilen eğleşiriz
Şâirler sofran başıdır
Sohbet ilen bilişiriz
Sevda padişah işidir
Usul iken sevişiriz
Zulüm yıkılsın
Adâletten gayrı demem
İstanbul’u alır isem
İslâm demem, gayri demem
Bir sayarım insan deyû
Kadıların hükmeylesin
Zamanlara ihsan deyû
Tanrım kitabının dili
Gülpembe vatanlar yolu
Görgülü atam töresi
Beyler büyüsü adalet
Behey vatanlar güzeli
Çok denizli İstanbul’um
Pembe batın gül şafağın
Yedi tepen başüstüne
Sen gibi oynaş üstüne
Ceng-olunsun destan ile
Baka… yiğitlerim benim
Sema oldum üstünüze Göresiz
her seher beni
Kubbelendim denizlendim
Vatan oldum üstünüze
Sevesiz her seher beni
Mart
1954
ESKİ
KAVGA
Ben kurumuş incir ağacı
Koyu koyu yeşerirdim bir zaman
Baharlarda yeraltından, semâdar
Renk ile bal devşirirdim bir zaman
Çalım satma komşum incir ağacı
Gölgem vardı, senin yaprağın ermez
Neşem vardı, senin rüyâna girmez..
Sevdam
vardı komşum, kelâma gelmez.
İyi dinle komşum incir ağacı:
Geçen yıllar Nisan yeli esende
İnsan oğlu aşk derdine düşende
Benim gölgem hasbahçeye dönerdi
Nasıl mı ya… komşum incir ağacı
Nasıl mı ya… sen sevişme gördün mü?
Ak giyimli, boylu boslu bir güzel
Yiğidin dizinde yatar, gördün mü?
Kurumuş gitmişsem ne beğenmezsin!
Yaşamaya pırıl pırıl başlanır…
Şahdamardan can çekilir, iş biter.
Yoksul komşum… sen hayatı bilmezsin
Görüp sevdiğimiz bizlere yeter.
Sefâ sürdüm, komşum incir ağacı
Kumrulara, bülbüllere naz oldum.
Süslü
yaprak arasında
İri, ballı meyvem ile
Sevdasına el ulaşmaz kız oldum
Anladın mı komşum incir ağacı?
Senin
yaprakların daha çiğ yeşil
Küçük gölgen âşıkları gizlemez
Çalım satma, gökçe dostum
Senin ömrün benimkine benzemez.
Ocak 1956
AHMET
KABAKLI’NIN İLK ŞİİRLERİ
580. sayıda, yukarıdaki başlıkla Tahsin
Yıldırım imzâlı yazı dikkat çekici bilgiler ihtiva ediyor:
Türk Edebiyatı Vakfı, Türk Edebiyatı Dergisi
ve eserleri ile adını ve ideallerini unutulmaz kılan Ahmet Kabaklı daha öğrenci
iken müktesebatı ve kendine güveninin yansıması olan yazıları ile yayın
dünyasına adım atmış, Türk kültürünün tezâhür biçimi olarak gördüğü şiire her
zaman önem vermiş ve bu sâhada kalem oynatmıştır. O’nun şâir kimliğine dâir
detaylı çalışma yapılmasa da kendisi ‘Şâir’
unvanını hak eden bir edebiyatçıdır. Yayınladığı şiirler, dönemin önemli
kalemleri tarafından dikkate değer bulunan Ahmet Kabaklı’ya dâir ilk müstakil
değerlendirme, Nurullah Ataç tarafından yapılmıştır. Yayın yeri ve yayın târihini
tam olarak tespit edemediğimiz ‘Kadın
Sesi’ adlı şiiri dönemin önemli ismi Nurullah Ataç’ın yazısına konu
olmuştur.
KADIN
SESİ
Şu
gelen kadın sesidir…
Aklın donuklaşır serinlikte,
İçinde
ihtilal olur.
Anan sütü gibidir delilik
Helal
olur.
İnce esişine kul olduğumun
‘Hey
gidinin efesi!’
Dolaşı
dolaşı hal olduğumun!
Adam kahrından ölesi…
Şu gelen kadın sesidir…
Kabaklı’nın Ataç’a yazdığı mektuba eklediği
yukarıdaki şiirini ‘Bir Şiir’1
başlığı altında değerlendiren Ataç, ‘Kadın
Sesi’ni beğendiğini yazıp, ondan bahsetme ihtiyacı duyarak şu satırları
kaleme almıştır: ‘Güzel bir şiir. Benim
bugün size okuyacağım şiir, belli ki vergili bir şâirin elinden çıkmıştır.
Eskilerden değil yenilerden birinin, bir gencin, daha ilk şiirini yazan bir
gencin. Ahmet Kabaklı’nın adını belki duymamışsınızdır, ben de duymamıştım.
Kendini de görmedim, tanımıyorum. Bu şiirini okuduktan sonra kendisine bir
mektup yazdım. Cevap verdi. Bütün dostluğumuz ahbaplığımız işte bu kadar.
Karşılaşsak belki de sevmeyiz birbirimizi. Kendi de söylüyor: Okurmuş benim
yazılarımı ama düşüncelerim arasında, kullandığım kelimeler arasında
hoşlanmadıkları varmış. Kızıyordur onlara. Kızsın. O’nun hatırı için düşüncelerimden,
kullandığım kelimelerden, kimini özene özene seçtiğim, kimini de benim
uydurduğum tilciklerimden geçecek değilim a! Ahmet Kabaklı ile geçinmeğe
niyetim yok. Ama inanın bana, iyi bir şâir.’
Ataç’a göre Kabaklı şiir üzerine kafa yormuş,
çalışmış ve duygularını bütünlüklü olarak sunmuştur.
Genç yaşta dile hâkimiyetini şiirlerinde
gösteren Kabaklı, bâzı şiirlerini sâde dille yazsa da dikkatlerinize sunduğumuz
şiirler diğerleri kadar sâde değildir. Kabaklı, genç yaşta aruz ölçüsü ile
kaleme aldığı bu şiirlerde devrin siyasîlerini şiire malzeme yaparak dönemi
îtibâriyle güncel siyâsetin panoramasını çıkarmıştır. CHP’nin yıllardır topluma
yaşattığı olumsuzluklara yer verilen şiirlerde bir umut olarak görülen Demokrat
Parti övgüsü yer almıştır. Politik, keskin ve eleştirel şiirleri ile dönemin siyasî
atmosferine, günümüz îtibâriyle unutulan hadiselerine kayıt düşülmüştür. Kelime
hâzinesinin zengin, milliyetçi ve dînî bir söylemin hâkim olduğu şiirlerde
dönemi îtibâriyle bilinen ancak günümüzde unutulan birçok hâdise olduğunu
düşünmekteyiz. Bundan dolayı onun bazı göndermelerini çözmek imkânına sâhip
olamadığımızdan bunlara bilgilendirici notlar eklenememiş ve metinlerde
herhangi bir değişiklik yapılmamıştır.
NEDİM’CE OKUMA
Gez
memleketi gör ki ne hâlet var içinde
Gaflet
ve cehalet ve sefâlet var içinde
Kurtulmadı
millet C.H.P. saltanatından
Mensuplarının
sanma nedâmet var içinde
Hürriyeti
baştan başa gasbetti Celâli2
Güya
ki demokrat ama hiddet var içinde
Ken’an
gibi arslanlara saldırmada Yalman3
Ali
Kemal’in4 ruhuna rahmet var içinde
Vazgeçtiği
demden beri Çek’ten Gagavuz’dan
Hamdullah’ı5
gör ekmel-ül ümmet var içinde
Sinmiş
‘Vatan’ın6 bağrına küffar ile efrenç7
Marşal,
Eden, Atle, Emin, Ahmet var içinde
Türk’ün
yeri yoktur ‘Yedigün’lerle8 ‘Salon’da9
Dans,
içki ve şehvet diye sohbet var içinde
Hayır
umma; a dostum: ne siyahtan, ne kızıldan
Her
lahza emin ol ki hıyanet var içinde
‘İnsan’10
diye bir yosmaya meftun şuâra11lîk12
‘Milliyeti nisyan13 diye feryat var
içinde
Düştük
kaderin destine14 hep ah çekerken
Esbâ-ı
ceta kahrına lânet var içinde
Seyranda
Boğaz’da yine ‘üç çifte kayık’lar15
Gel
gör ki Nedima16 ne rezâlet var içinde
Devletlilerin
şanına hürmet ne Kabaklı
Şad
ol ki senin koskoca millet var içinde
[Mefûlü/mefâîlü/mefâîlü/feûlün]
[Kabaklı, Bizim Türkiye, Ocak 1948, S: 1.]
C.H.P.
TÜRKÜSÜ
Halk
Partisiyiz… hey!.. Süreriz zevk u safayı,
Şu ümmet-i merdudeyi17 dilşâd18
ederiz biz.
Halk
Partisiyiz… Hey!.. Çekeriz hatta kafayı,
İstersek eğer milleti berbad ederiz biz.
Merdane
misal mürd ederiz19 merd-i gayuru,20
Asla
komayız elden öğün meyle gururu
Var
ise; şudur fırkamızın şart-ı zuhuru,21
İslâm’ı
boğar; âlemi hem şad ederiz biz.
Dök
derdini ağyare!22 Devâ bekleme bizden,
Söylevle
tüzük; gayrisi gelmez elimizden…
‘Halk’ ismi eğerçi yine düşmez dilimizden;
İcaba göre… Şan ile ric’at ederiz23
biz…
Falih24
ile Behçet25 ile âlem bizi bilsin.
Şalcıyla,26 Yücel’le27
beli, âlem bize gülsün.
Bir başka Fazıl28 var ise koşsun o
da gelsin;
Billah…
rey-i âm29 ile evlad ederiz biz.
Allah’a
atıp sonra koduk sizleri, dilsiz;
Bin devrimi, Sehhar30 elimiz yaptı,
temelsiz
Enstitü31
kurup köylere; Tonguç32-ca-Misilsiz
Engels
ile Marks’ı ana üstad ederiz biz.
Vicdanımızın
kürkünü sayman meded Allah!
Geçmişimizi ortaya koyman! Meded Allah!
Suphi33 gibi şeytanlara uyman!
Meded Allah!
Bak! Kahrımızı sizlere cellad ederiz biz.
Barbar
elinin farkı şudur ellerimizden,
Kanun-sesi ayyuka çıkar tellerimizden
Hoşnud
ola millet de Düşünsellerimizden!34
Mebusanı35
çün zam ile abad ederiz biz.
Malum
ki derununda neler var daha saklı
Gel
olma fakat, şirk ile sen kanlı bıçaklı
Allah’a
güven… Gayrine-boş ver-ki Kabaklı
Layık
olan hayr ile hem yad ederiz biz.
[Mefûlü/mefâîlü/mefâîlü/feûlün] [Kabaklı,
Bizim Türkiye, Mart 1948, S. 2]
D.P. DESTANI
Uyup
iz’an ile Cellü Celale
Sizi
gark eyledik vad-i muhale36
Sazak’tan37
Menderes’ten38 arzuhal’le
Ne
potlar kırmadık biz bu emelle.
Sorulsa
fikrimiz bir gün kazara